Tarih:

Paylaş:

Pakistan’da Artan Terör Saldırılarının İki Hedefi: CPEC ve Enerji Güvenliği

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve müttefiklerinin 31 Ağustos 2021 tarihinde Afganistan’da 20 yıl süren “Sonsuz Özgürlük Operasyonu” isimli işgali sonlandırarak söz konusu ülkeden çekilmesi, her ne kadar ikinci Taliban dönemini başlatmışsa da Afganistan’da bir güç boşluğu oluşmuştur.

Bahse konu olan durumun terör örgütlerine hareket imkanı sağladığı bilinmektedir. Bir yandan devrik rejimin hapishaneleri boşaltması ve Taliban’ın da genel af ilan etmesi vesilesiyle Afganistan’daki hapishanelerden çıkan teröristlerin faaliyetleri kolaylaşmış; diğer taraftan da ABD ve müttefiklerinin çekilirken bıraktığı silahlar terör örgütlerinin eline geçmiştir. Dahası uluslararası toplumun Taliban yönetimini cezalandırma iddiasıyla Afgan halkını cezalandırdığı tecrit politikaları, ülkedeki ekonomik problemleri derinleştirmiş, istihdam sorunu insani kriz boyutuna ulaşmış ve bu da terör örgütlerinin eleman teminini kolaylaştırmıştır.

Afganistan’ın jeopolitik olarak dünyanın kalpgâhında; yani Avrasya’nın kalbinde yer aldığı düşünüldüğünde, krizlerin ve istikrarsızlığın bu ülkeyle sınırlı kalmayacağı da öngörülebilir. Belki de ABD’nin Rusya ve Çin gibi iki rakibini, yakın çevresindeki istikrarsızlıklarla yüzleşmek durumunda bırakmak istemesi, çekilme kararındaki en belirleyici etkendi. Zira çekilmenin gerçek nedeninin bu olduğu yönünde de güçlü iddialar bulunmaktadır. Mevzubahis durum karşısında bölge devletlerinin tamamı, güvenlik ve göç boyutunda çeşitli endişelere sahiptir. Krizlere karşı işbirliğini merkeze alan arayışlar da bu kaygılardan kaynaklanmaktadır.

Bu bağlamda ABD’nin çekilmesinin ardından terör eylemlerinin arttığı ülkelerin başında Pakistan’ın geldiği ifade edilebilir. İslamabad yönetiminin yüzleşmek zorunda kaldığı terör tehditlerine bakıldığında ise meselenin Afganistan’daki güç boşluğuyla yakından ilişkili olduğu söylenebilir. Zaten Pakistanlı yetkililer de sık sık buna dikkat çeken açıklamalar yapmaktadır. Nitekim Pakistan’da gerçekleşen terör saldırılarında gerek ABD’nin Afganistan’dan çekildiği silahların kullanılması gerekse de terör saldırılarının ardından teröristlerin Afganistan’a geçerek Pakistan Ordusu’nun operasyonlarından kurtulmaya çalışması da Pakistan Hükümeti’nin tezlerini teyit eder niteliktedir.

Halihazırda Pakistan’da iki boyutlu bir terör tehdidinden bahsetmek mümkündür. Bunlardan ilki, terör örgütü Tehrik-i Taliban Pakistan’ın (TTP) saldırılarıdır. İkinci olarak da ayrılıkçı Beluç örgütlerin artan faaliyetleri gündeme gelmektedir. Söz konusu örgütlerin saldırılarının ise iki amaca hizmet ettiği öne sürülebilir.

Birincisi, Çin’in küresel ticaretteki etkisini arttırmak amacıyla hayata geçirmeye çalıştığı Kuşak ve Yol Girişimi’nin en kritik ekonomik güzergahlarından biri olan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nun (CPEC) ve dolayısıyla Kuşak ve Yol Girişimi’nin istikrarsızlaştırılmasıdır. Zaten Pakistan’da meydana gelen saldırılara bakıldığında da hem terör örgütü TTP’nin hem de ayrılıkçı Beluç örgütlerin Çin yatırımlarını ve Çinli işçileri sık sık hedef aldıkları görülmektedir.  

Bu noktada özellikle de CPEC’in çıkış noktasının Belucistan Bölgesi olduğunun hatırlatılması elzemdir. Zira CPEC’in okyanuslara açıldığı nokta olan Gvadar Limanı, bu bölgede yer almaktadır. Beluçların Gvadar Limanı’na karşı yürüttükleri propagandayı da CPEC’in istikrarsızlaştırılması ve dolayısıyla Çin’in girişimlerinin baltalanması gayesiyle ilişkilendirmek mümkündür.

İkinci olarak gerek terör örgütü TTP’nin saldırılarının gerekse de ayrılıkçı Beluç örgütlerin terör eylemlerinin Pakistan’ın enerji güvenliğini hedef aldığı da iddia edilebilir. Bilindiği gibi Pakistan, enerji konusunda dışa bağımlı bir ülkedir. Bu bağımlılığın giderilmesi amacıyla İslamabad yönetimi, Rusya ve İran’dan enerji ithalatı gerçekleştirmektedir. Kuşkusuz Pekin gibi Moskova ve Tahran da Washington yönetimi tarafından “öteki” olarak görülen aktörlerdir. Bu ülkelerden yapılan enerji ithalatında da hem Gvadar Limanı hem de Belucistan Bölgesi ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle de saldırıların ilgili ülkelerin ticari çıkarlarını ve Pakistan’ın enerji güvenliğini hedef aldığı aşikardır.

Hatırlanacağı üzere, 21 Mayıs 2023 tarihinde Pakistan sınırından İran’a sızmaya çalışan bir grubun terör saldırısı gerçekleşmiştir. Her ne kadar saldırı, İslamabad yönetimi tarafından net bir biçimde son derece sert bir dille kınanmışsa da Tahran, sınır güvenliği hasebiyle Pakistan’ı tedbirleri arttırmaya davet eden açıklamalar yapmıştır. Bu terör saldırısının Pakistan’ın İran’dan enerji ithalatını arttırma amacıyla gerçekleştirdiği görüşmelerden sonra gelmesi ise son derece manidardır. Üstelik saldırının CPEC boyutu da bulunmaktadır. Çünkü mevzubahis görüşmelerde Pakistan, İran’dan elektrik satın alarak Gwadar Limanı’nın eksikliklerini giderme meselesini de masaya yatırmıştır.[1]

Anlaşılacağı üzere, bölgedeki terör eylemleri, bir yandan İslamabad-Tahran hattında güvensizlik yaratma amacı güderek enerji güvenliğini tehdit etmiş; diğer taraftan da CPEC’i istikrarsızlaştırma hedefine hizmet etmiştir. Aynı zamanda bu durum, zaman zaman Pekin’in yatırımların güvenliği noktasında çeşitli taleplerde bulunmasına yol açarak Çin-Pakistan ilişkilerinde küçük de olsa ihtilafların vuku bulmasına yol açmaktadır. Benzer bir şekilde sürecin Rusya boyutu da vardır. Çünkü Rusya’nın deniz yoluyla Pakistan Limanlarına sıvılaştırılmış doğalgaz ithalatının gerçekleşeceği bir süreçte bu saldırıların artması, Pakistan’ın enerji güvenliğini ve Rusya’nın ekonomik gelirlerini riske etmektedir. Dolayısıyla terör saldırıları vesilesiyle İslamabad-Moskova hattındaki münasebetlerin de sabote edilmek istendiği anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak ABD ve müttefiklerinin Afganistan’dan çekilmesinin ardından Pakistan’da meydana gelen terör saldırılarında ciddi bir artış yaşanmıştır. Bu saldırıların temel hedefinin ise CPEC ve Pakistan’ın enerji güvenliği olduğu görülmektedir. Üstelik CPEC üzerinden Çin; enerji güvenliği boyutuyla da İran ve Rusya da dolaylı bir şekilde hedef alınmaktadır. Bu yüzden de terör örgütü TTP’nin ve ayrılıkçı Beluç grupların ABD’nin rakiplerini istikrarsızlaştırma hedefine hizmet eden vekil aktörler olduğunu iddia etmek mümkündür.


[1] “Terrorist Attacks Put Pakistan’s Bid to Import Energy from Iran in Jeopardy”, My Republica, https://myrepublica.nagariknetwork.com/news/terrorist-attacks-put-pakistan-s-bid-to-import-energy-from-iran-in-jeopardy/?categoryId=81, (Erişim Tarihi: 02.06.2023).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.