AVRASYA Arşiv — ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi https://www.ankasam.org/kategory/enstituler/avrasya/ Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Thu, 28 Mar 2024 08:15:58 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.4.3 Rusya-Güney Kore Arasında “Casusluk Krizi” https://www.ankasam.org/rusya-guney-kore-arasinda-casusluk-krizi/ https://www.ankasam.org/rusya-guney-kore-arasinda-casusluk-krizi/#respond Thu, 28 Mar 2024 08:15:57 +0000 https://www.ankasam.org/?p=76350 Rusya, ülkenin doğusunda bir Güney Koreliyi casusluk yapmakla suçlayarak gözaltına almıştır.  Rus devlet haber ajansı TASS’ın yetkililere dayandırdığı haberinde Baek Won-soon olarak tanıtılan kişinin “yılın başında” Vladivostok kentinde gözaltına alındığı ve “soruşturma işlemleri” için Moskova’ya nakledildiği belirtilmiştir.[1] TASS, davası “çok gizli” olarak sınıflandırılan Baek’in Lefortovo Cezaevi’nde tutulduğunu ve 11 Mart 2024 tarihinde bir mahkemenin tutukluluğunun […]

The post Rusya-Güney Kore Arasında “Casusluk Krizi” appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Rusya, ülkenin doğusunda bir Güney Koreliyi casusluk yapmakla suçlayarak gözaltına almıştır.  Rus devlet haber ajansı TASS’ın yetkililere dayandırdığı haberinde Baek Won-soon olarak tanıtılan kişinin “yılın başında” Vladivostok kentinde gözaltına alındığı ve “soruşturma işlemleri” için Moskova’ya nakledildiği belirtilmiştir.[1]

TASS, davası “çok gizli” olarak sınıflandırılan Baek’in Lefortovo Cezaevi’nde tutulduğunu ve 11 Mart 2024 tarihinde bir mahkemenin tutukluluğunun 15 Haziran’a kadar uzatılmasına karar verdiğini söylemiştir. Ajans, ismi açıklanmayan bir emniyet yetkilisinin Baek’in “devlet sırrı niteliğindeki bilgileri yabancı istihbarat servislerine aktardığını” söylediğini belirtmiştir. Daha fazla ayrıntı kamuoyuna açıklanmamıştır.[2]

Güney Kore Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada, Baek’in gözaltına alındığının öğrenilmesinden bu yana konsolosluğunun yardım sağladığını söylemiştir. Bakanlık devam eden soruşturmayı gerekçe göstererek konuyla ilgili daha fazla ayrıntı vermeyi reddetmiştir.  Yonhap Haber Ajansı’nın Kore servisi, Baek’in Kuzey Koreli sığınmacıları kurtarmak ve insani yardım sağlamakla görevli bir misyoner olduğunu söylemiştir. Ajans, Baek’in Ocak 2024 tarihinde Çin’den kara yoluyla Vladivostok’a geldikten birkaç gün sonra gözaltına alındığını da eklemiştir. Bu olayla birlikte ilk kez bir Güney Koreli Rusya’da casusluk suçlamasıyla gözaltına alınmıştır.[3]

Rusya, Batı’nın yaptırımlarına verdiği destek nedeniyle 2022 yılında Güney Kore’yi “dost olmayan” bir ülke olarak nitelendirmişti. Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un’un geçtiğimiz Eylül ayında Rusya’ya giderek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüşmesinin ardından Rusya da Kuzey Kore’yle ilişkilerini derinleştirmiştir.[4]

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Asya-Pasifik Bölgesi’ndeki Güney Kore ve Japonya gibi müttefikleri, Kuzey Kore’yi askeri modernizasyon programını ilerletecek teknolojik know-how karşılığında Rusya’ya Ukrayna savaşında kullanması için silah sağlamakla suçlamaktadır. Ancak her iki ülke de bu iddiaları reddetmiştir. Geçtiğimiz yıl içinde Rusya çok sayıda yabancı uyruklu kişiyi gözaltına almış ve çeşitli suçlar işlemekle itham etmiştir.[5]

ABD’li gazeteci Evan Gershkovich de Mart 2023 tarihinde casusluk iddiasıyla gözaltına alınmış ve aynı zamanda sert koşulları ve tutukluları neredeyse tamamen tecrit altında tutmasıyla ünlü Lefortovo cezaevinde tutulmaktadır. Gözaltı süresi 2024 yılının Mart ayı sonuna kadar uzatılmış ve mahkeme işlemleri kapalı kapılar ardında yapılmıştır. Ekim ayında Rus-ABD’li gazeteci Alsu Kurmasheva yabancı ajan olarak kayıt yaptırmadığı için gözaltına alınmış ve daha sonra Rus Ordusu hakkında “yanlış bilgi” yaymakla suçlanmıştır. Gözaltı süresi Nisan ayına kadar uzatılmıştır.  Rusya’da casusluk suçu en fazla 20 yıl hapis cezasını gerektirmektedir. Yine aynı noktada Gershkovich ve Kurmasheva haklarındaki suçlamaları reddetmektedir.[6]

Rusya’nın casusluk suçlamalarını Güney Kore’ye yönelik politik bir hamle olarak mı yoksa gerçek bir güvenlik tehdidi olarak mı gördüğü önemlidir. Özellikle Rusya’nın Ukrayna Krizi nedeniyle Batı’yla yaşadığı gerilim ve Kuzey Kore’yle ilişkileri göz önünde bulundurularak, casusluk suçlamalarının siyasi bağlamı kayda değer bir husus meydana getirmektedir.

Gözaltındaki kişinin tutukluluğunun 15 Haziran’a kadar uzatılması ve Lefortovo Cezaevi’nde tutulması, hukuki sürecin şeffaflığı ve insan hakları ihlalleri açısından değerlendirilebilir. Özellikle kapalı kapılar ardında yapılan mahkeme işlemleri ve tutukluların tecrit edilmesi gibi uygulamaların yasallığı ve adaleti sorgulanabilir.

Rusya’nın casusluk suçlamalarının, uluslararası ilişkilerdeki dinamiklere etkisi olduğu ileri sürülebilir. Özellikle ABD ve Asya-Pasifik Bölgesi ülkeleriyle olan ilişkilerde casusluk suçlamalarının etkisi, bölgesel güvenlik ve istikrar açısından önemlidir.

Rusya’da casusluk suçlamasıyla gözaltına alınan yabancı gazetecilerin durumu, medya özgürlüğü ve basın özgürlüğü açısından önemlidir. Lefortovo Cezaevi’ndeki sert koşullar ve tutukluların tecrit altında tutulması, gazetecilerin çalışma koşullarını ve ifade özgürlüğünü etkileyebilir.

Rusya’da casusluk suçunun en fazla 20 yıl hapis cezasını gerektirdiği belirtilmiştir. Bu noktada, casusluk suçlamalarının kanıtlarla desteklenmesi ve adil yargılanma sürecinin sağlanması gerekliliği vurgulanabilir.

Bu bağlamda Rusya’nın Güney Koreli bir kişiyi casusluk suçlamasıyla gözaltına alması ve sonrasında yaşanan gelişmeler incelemeye değerdir. Casusluk suçlamaları, Rusya’nın uluslararası ilişkilerdeki dinamiklerini, iç siyasi durumu ve insan hakları konularını ele almak için önemli bir örnek teşkil etmektedir. Gözaltındaki kişinin tutukluluğunun uzatılması ve tutukluların Lefortovo Cezaevi’nde tutulması gibi uygulamalar, hukuki sürecin şeffaflığı ve adil yargılanma prensipleri açısından endişe vericidir. Ayrıca, casusluk suçlamalarının uluslararası ilişkilerdeki gerilimleri artırma potansiyeli bulunmaktadır.

Sonuç olarak Rusya’nın casusluk suçlamalarıyla ilgili hukuki süreci şeffaf ve adil bir şekilde yürütmesi, insan haklarına saygı göstermesi ve uluslararası normlara uygun davranması önemlidir. Bu durum, Rusya’nın uluslararası toplumla olan ilişkilerini ve ülke içindeki siyasi istikrarı etkileyebilecek potansiyel sonuçların önlenmesine yardımcı olabilir.


[1] “Russia Detains South Korean in Country’s East on Suspicion of Spying”, Al Jazeera, https://www.aljazeera.com/news/2024/3/12/russia-detains-south-korean-in-countrys-east-on-suspicion-of-spying, (Erişim Tarihi: 13.03.2024).

[2] “Russia Detains South Korean Man on Espionage Charges”, British Broadcast Corporation, https://www.bbc.com/news/world-asia-68541185, (Erişim Tarihi: 13.03.2024).

[3] “South Korean Held in Russia for Spying Was a Missionary, say Media Reports”, Reuters, https://www.reuters.com/world/south-korean-held-russia-spying-was-missionary-say-media-reports-2024-03-12/, (Erişim Tarihi: 13.03.2024).

[4] South Korean Detained Earlier This Year Is Accused of Espionage in Russia, The Diplomat, https://thediplomat.com/2024/03/south-korean-detained-earlier-this-year-is-accused-of-espionage-in-russia/, (Erişim Tarihi: 13.03.2024).

[5] “Russia Detains South Korean in Country’s East on Suspicion of Spying”, Al Jazeera, https://www.aljazeera.com/news/2024/3/12/russia-detains-south-korean-in-countrys-east-on-suspicion-of-spying, (Erişim Tarihi: 13.03.2024).

[6] “Russia Detains South Korean Man on Espionage Charges”, British Broadcast Corporation, https://www.bbc.com/news/world-asia-68541185, (Erişim Tarihi: 13.03.2024).

The post Rusya-Güney Kore Arasında “Casusluk Krizi” appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
https://www.ankasam.org/rusya-guney-kore-arasinda-casusluk-krizi/feed/ 0
Rusya’dan “Avangard” Füzesi Tehdidi ve NATO’nun Tepkisi https://www.ankasam.org/rusyadan-avangard-fuzesi-tehdidi-ve-natonun-tepkisi/ https://www.ankasam.org/rusyadan-avangard-fuzesi-tehdidi-ve-natonun-tepkisi/#respond Tue, 19 Mar 2024 07:47:29 +0000 https://www.ankasam.org/?p=75474 Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, ülkenin güneyindeki Orenburg bölgesinde bulunan Yasnenskiy füze alanına yönelik çalışmaların sürdüğü kaydedilmiştir.[1] Çalışmalar kapsamında Avangard füzesinin alandaki fırlatma deposuna yerleştirildiğine işaret edilen açıklamada, söz konusu adımın Rusya’nın stratejik nükleer kuvvetlerinin savaş yeteneklerini artıracağı belirtilmiştir. Nükleer saldırı kapasitesine sahip Avangard kıtalararası füzesinin düşman ülke savunma sistemlerine yakalanmadığı ve ayrıca hava […]

The post Rusya’dan “Avangard” Füzesi Tehdidi ve NATO’nun Tepkisi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, ülkenin güneyindeki Orenburg bölgesinde bulunan Yasnenskiy füze alanına yönelik çalışmaların sürdüğü kaydedilmiştir.[1] Çalışmalar kapsamında Avangard füzesinin alandaki fırlatma deposuna yerleştirildiğine işaret edilen açıklamada, söz konusu adımın Rusya’nın stratejik nükleer kuvvetlerinin savaş yeteneklerini artıracağı belirtilmiştir.

Nükleer saldırı kapasitesine sahip Avangard kıtalararası füzesinin düşman ülke savunma sistemlerine yakalanmadığı ve ayrıca hava savunma sistemlerini kolaylıkla bertaraf edeceği ileri sürülmektedir. Hipersonik başlığa sahip füzenin ses hızının 20 katına çıkabileceği, üstün manevra kabiliyetinin yanı sıra 9 kilometre yükseklikte uçabileceği belirtilmektedir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2018 yılında Avangard’ı bazı yeni stratejik silahlar gibi “yenilmez” olarak nitelendirmiştir.[2]

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkesinin Avangard hipersonik füze aracının Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Batılı müttefiklerinin füze savunma teknolojilerine yaptıkları milyar dolarlık yatırımları nasıl etkisiz hale getirdiğini vurgulamıştır:[3]

Amerikan kamuoyunda sürekli olarak gündemde olan füze savunmaları için yaptığı harcamaları ve bu savunmalarını aşmak için bizim birincil çözümümüz olan kıtalararası menzilli bir süzülme ünitesiyle entegre edilmiş kıtalararası bir füze olan Avangard ile karşılaştırırsanız, hataya düşmüş olursunuz. Esasen, onların tüm çabalarını boşa çıkardık ve bu füze savunma sistemine yaptıkları tüm önemli yatırımların israfa dönüşmesine sebep olduk.”

Avangard, Moskova’nın iddiasına göre Mach 27 hipersonik hızında, yani saatte 32.000 km’nin üzerinde bir hızla hareket edebilmektedir. Bu hız kapasitesi herhangi hava savunma sistemini etkisiz bırakacak kadar yüksektir. Sistem, 2018 yılında kamuoyuna tanıtılmasından bu yana ülkenin hipersonik yeteneklerinin temel dayanağı olarak konumlandırılmaktadır. Rusya’nın envanterinde üç adet hipersonik füze bulunmaktadır: Avangard, Kincal ve Zirkon (ya da Tsirkon) hipersonik füzeleri. Bunlardan hem Kincal hem de Zirkon devam eden savaşta Ukrayna’ya karşı kullanılmıştır. Bu da Avangard’ın kullanılma ihtimalini daha da önemli hale getirmektedir.[4]

Ukrayna’da savaş devam ederken Rusya tarafından giderek daha fazla dile getirilen nükleer silah iması ve Avangard füze sisteminin kapasitesi göz önünde bulundurulunca, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) bu konuyu gündeme getirmesi kaçınılmaz olmuştur. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya’nın cephaneliğindeki hipersonik silahların ittifak ülkelerinin geniş çaplı ve çok katmanlı bir füze savunma sistemi kurmasını gerektirdiğini belirtmiştir.

Stoltenberg, NATO’nun 2023 faaliyet raporuyla ilgili düzenlediği basın toplantısında şu ifadelere yer vermiştir:[5]

Hipersonik füzeler bir tehdit oluşturuyor ve Rusya’nın modern silah sistemlerinin geliştirilmesine yaptığı büyük yatırımı gösteriyor. Bununla birlikte (Ukrayna’daki çatışma sırasında) NATO’nun Rus süpersonik füzelerine karşı savunma kapasitesine sahip olduğunu da gösterdiğimizi düşünüyorum. Bu, hava ve füze savunma sistemlerinin sadece nitel değil nicel olarak da güçlendirilmesinin önemini ortaya koyuyor.

Bunun yanında Stoltenberg, NATO’nun şu anda Finlandiya da dahil İttifak’taki hiçbir ülke için Rusya’dan doğrudan bir askeri tehdit görmediğini de belirtmiştir. NATO Genel Sekreteri, konuşmasında, Ukrayna’nın Rus Karadeniz Filosuna karşı ittifak tarafından sağlanan füzeleri kullandığını kabul ederken, Ukrayna Ordusu’nun bu sayede Rus Karadeniz Filosunu geri püskürtmeyi ve Odessa’dan bir koridor açılmasını sağlamayı başardığını iddia etmiştir.[6]

Stoltenberg, savunma planlaması ve standartların belirlenmesinin İttifak’ın asli görevi olduğunu belirterek, Avrupa Birliği’nin (AB) NATO ile rekabet etmemesi gerektiğini, aksi halde ortak güvenliğin zayıflayacağını söylemiştir. NATO’nun yıllardır Avrupalı müttefiklere savunma yatırımlarını artırma çağrısı yaptığına işaret eden Stoltenberg, şu ifadeleri kullanmıştır:[7]

Elbette savunma üretimini artırmanın tek yolu daha fazla harcamaktır. NATO’nun tüm müttefiklere ama özellikle Avrupalı müttefiklere çağrısı budur. Başlarda bu mesajı verebilmek biraz zordu ama şimdi müttefiklerin bunu anladığını hissediyorum.

Stoltenberg’in Avangard sistemi ışığında yaptığı açıklamalarda NATO üyelerini savunma harcamalarını artırmaya çağırması bir başka gündemi akla getirmektedir: NATO’nun içerisinde periyodik olarak baş gösteren AB-ABD fikir ayrılıklarını ve bu bağlamda oluşan NATO’nun işlevselliğinin sorgulandığı tartışmaları, Ukrayna Savaşı’nı ve Rusya’yı “güvenlikleştirme” konseptine uyarlayıp elimine etmek.

Gazetecilerin AB’nin yeni savunma stratejisiyle ilgili sorularına yanıt veren Stoltenberg, şu ifadeleri kullanmıştır:[8]

AB ile yakın temas halindeyiz. Yakın zamanda AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile görüştüm. Konuyu detaylı olarak tartıştık ve personelimiz de yakın temas halinde. Konu Avrupa savunma sanayisindeki parçalanmışlığın üstesinden gelmek olduğunda AB’nin gösterdiği çabaları memnuniyetle karşılıyoruz. Önemli olan savunma planlamasını yapan tek kuruluşun NATO olmasıdır. Aynı ülkeler için iki farklı hedef seti belirleyen iki sisteminiz olamaz. Standartların belirlenmesi ve savunma planlaması koordine görevlerdir. Tekrara düşülemez. Aksi halde güvenliğimizi zayıflatmış oluruz. AB’nin NATO ile rekabet etmek yerine NATO’ya gerçekten değer kattığı alanlara odaklanması elbette önemlidir.

Sonuç olarak Rusya’nın Avangard füze sisteminin kapasitesine yaptığı vurgu, NATO tarafından Batı kamuoyunun Ukrayna üzerindeki dikkatini artırmak için kullanılmaktadır. Rusya’nın Batı için temel bir güvenlik sorunu olduğu konsepti, eş zamanlı olarak NATO içerisinde oluşan fikir ayrılıklarını bertaraf etmek için de işlevsel bir hale dönüşmektedir. Öte yandan Rusya’nın agresif açıklamaları, Batı’nın ana akım Ukrayna görüşünü desteklemeyen kesimler tarafından, Batı’nın Ukrayna’yı çıkmaza sürüklediği algısını kuvvetlendirmektedir.


[1] Abay, E., “Rus Ordusu, Nükleer Kapasiteli Hipersonik ‘Avangard’ Füzesini Fırlatma Deposuna Yerleştirdi”, Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/rus-ordusu-nukleer-kapasiteli-hipersonik-avangard-fuzesini-firlatma-deposuna-yerlestirdi/3055314, (Erişim Tarihi: 15.03.2024).

[2] Aynı yer.

[3]Lenkov, A., “Mach 27 Dash Makes The US Missile Defense Futile, Putin Says”, Bulgarian Military, https://bulgarianmilitary.com/2024/03/15/mach-27-dash-makes-the-us-missile-defense-futile-putin-says/ (Erişim Tarihi: 15.03.2024).

[4] Tiwari, S., “At Mach 20+, Russia Puts “Un-Interceptable” Avangard HGV On Combat Duty; Comes After Kinzhal & Zircon See Action”, Eurasian Times, https://www.eurasiantimes.com/zircon-avangard-russia-puts-its-most-dangerous/, (Erişim Tarihi: 15.03.2024).

[5] “Putin ‘Avangard’ Sistemini Vurgulamıştı: Stoltenberg’den Rus Hipersonik Silahlarına Dair Açıklama”, Sputnik, https://sputniknews.com.tr/20240314/putin-avangard-sistemini-vurgulamisti-stoltenbergden-rus-hipersonik-silahlarina-dair-aciklama-1081696138.html, (Erişim Tarihi: 15.03.2024).

[6] Aynı yer.

[7] Aynı yer.

[8] Aynı yer.

The post Rusya’dan “Avangard” Füzesi Tehdidi ve NATO’nun Tepkisi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
https://www.ankasam.org/rusyadan-avangard-fuzesi-tehdidi-ve-natonun-tepkisi/feed/ 0
Transdinyester’in Rusya’dan Yardım Talebi https://www.ankasam.org/transdinyesterin-rusyadan-yardim-talebi/ Thu, 14 Mar 2024 09:15:13 +0000 https://www.ankasam.org/?p=72567 Yaklaşık 470.000 nüfusa sahip olan Transdinyester, Dinyester Nehri’nin doğu kıyısı ile Moldova’nın Ukrayna sınırı arasında yer alan ince bir toprak şerididir. Resmi adı “Pridnestrovya Moldova Cumhuriyeti” olan devletin kendi para birimi ve bayrağı bulunmaktadır. Resmi olarak tanınmayan Transdinyester, Moldova Cumhuriyeti’nin her kademesindeki milletvekillerinden oluşan kongresinde 28 Şubat 2024 tarihinde kabul edilen kararla, Moldova yönetiminin uyguladığı […]

The post Transdinyester’in Rusya’dan Yardım Talebi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Yaklaşık 470.000 nüfusa sahip olan Transdinyester, Dinyester Nehri’nin doğu kıyısı ile Moldova’nın Ukrayna sınırı arasında yer alan ince bir toprak şerididir. Resmi adı “Pridnestrovya Moldova Cumhuriyeti” olan devletin kendi para birimi ve bayrağı bulunmaktadır. Resmi olarak tanınmayan Transdinyester, Moldova Cumhuriyeti’nin her kademesindeki milletvekillerinden oluşan kongresinde 28 Şubat 2024 tarihinde kabul edilen kararla, Moldova yönetiminin uyguladığı ekonomik abluka nedeniyle Rusya’ya başvurarak yardım talebinde bulunmuştur.

Kongrede kabul edilen kararda şöyle denmiştir:[1]

Transdinyester, Moldova Cumhuriyeti topraklarında 220 binden fazla Rusya vatandaşının daimi olarak yaşadığı ve Rusya’nın Dinyester’deki barışı tesis etme konusundaki benzersiz olumlu deneyiminin yanı sıra müzakere sürecindeki garantör ve arabulucu statüsü dikkate alınarak Moldova’nın baskısının arttığı koşullarda Transdinyester’in korunmasına yönelik önlemlerin hayata geçirilmesi talebiyle Rusya Federasyon Konseyi ve Devlet Duması’na yönelik başvurunun kabul edilmesine karar verilmiştir.

Belgede Transdinyester Moldova Cumhuriyeti’nin ekonomik, sosyal, insani, askeri ve siyasi alanlarda eşi görülmemiş baskı ve tehditlere maruz kaldığı vurgulanmıştır. Transdinyester Moldova Cumhuriyeti lideri Vadim Krasnoselskiy, vatandaşlarını korkutmaya ve seslerini kısmaya çalışanlar olduğunu belirterek bölgedeki durum hakkındaki gerçeklerin dünyaya anlatılmasının istenmediğini söylemiştir.

Kongrede konuşan Krasnoselskiy, şu ifadelerde bulunmuştur:[2]

Nasıl bir histeri olduğuna dikkat edin. Blog yazarlarının, bazı sözde medya kuruluşlarının amacı kongreyi dağıtmak, korkutmak, susturmak. Transdinyester sakinlerinin sesi duyulmalı. Özgürlüğümüzden, haklarımızdan bahsetmeliyiz. Histeriyi tırmandıran herkes Transdinyester’de barışa karşı. Konuşmaktan çekinmeyin. Kimsenin ağzımızı kapatma hakkı yok. Sesimizi duyurmak bizim hakkımız!

Aynı gün Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verilmiştir:[3]

Transdinyester sakinlerinin, yurttaşlarımızın çıkarlarının korunması önceliklerimizden biridir. Tüm talepler her zaman Rusya’nın ilgili departmanları tarafından dikkatle değerlendirilmektedir.

Bu gelişmeler Avrupa Birliği (AB) içerisinde de sansasyon yaratmıştır. Transdinyester’in açıklamasının ertesi gününde Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in Sözcüsü Peter Stano, birliğin Transdinyester’deki durumu yakından takip ettiğini ve Moldovalı yetkililerle yakın temaslarını sürdürdüğünü söylemiştir. Ayrıca Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Paris’in önümüzdeki aylarda Kişinev’de daimi savunma misyonu açacağını duyurmuştur. Başkent Paris’te Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu’yla düzenlediği ortak basın toplantısında konuşan Macron, şu ifadeleri kullanmıştır:[4]

Önümüzdeki aylarda Kişinev’de daimi savunma misyonunun açılması, silahlı kuvvetlerimizin eğitimi, talimi ve birlikte çalışabilirliği açısından işbirliğimizi güçlendirmek için daha etkin çalışmamıza da olanak tanıyacak… Ülkenizin egemenlik ve güvenliğini güçlendirmeye yönelik bu kolektif çabaya iki taraflı olarak katkıda bulunacağız. Savunma bakanlarımızın şimdi imzalayacağı ve işbirliğimizi güçlendirmeye yönelik bir çerçeve oluşturacak güvenlik anlaşmasının anlamı budur.

2006 yılında Transdinyester’de yapılan bir referandumda seçmenlerin %95’inden fazlası Rusya’ya katılma seçeneğini desteklemiş, ancak oylama uluslararası alanda tanınmamıştır. O dönemde ABD Dışişleri Bakanlığı, bu referandumu “ciddiye alınamayacak provokatif bir referandum” olarak nitelendirmiştir. Moldova’nın ABD Büyükelçisi Viorel Ursu SitRep’e gönderdiği kısa mesajda Transdinyester’deki ayrılıkçı otoritelerin son iki yıl içinde ikisi Moskova’dayken olmak üzere en az üç kez Rusya’dan yardım talebinde bulunduklarını söylemiş, olası bir ilhakın da gerçekçi olmadığını ifade etmiştir:[5]

Olaydan önce basında büyük ölçüde yayılan ilhak talebine ilişkin varsayımlar aslında iyi planlanmış bir dezenformasyondu ve Moldova üzerinde panik yaratan bilgi baskısının bir örneğiydi. Bu kongrenin arkasındaki temel nedenin Rusya’ya hala var olduklarını hatırlatmak ve Kremlin’den daha fazla fon talep etmek olduğuna inanıyorum.

Son gelişmeler ışığında Rusya’nın daha önce Gürcistan’da gerçekleştirdiği, günümüzde de Ukrayna örneğinde devam ettirdiği gibi askeri bir operasyonla Transdinyester’e müdahale etmesi mümkün görünmemektedir. Rusya’nın Transdinyester’de, Sovyet toprağı olduğu dönemde Moldova’da konuşlanmış olan eski 14. Muhafız Ordusu’ndan kalan 1,500 askeri bulunmaktadır. Bu askeri gücün taktik kapasitesi sınırlı kabul edilmektedir. Transdinyester’in Rusya’yla kara bağlantısı olmaması ve Rusya’nın halihazırda Ukrayna’da geniş kapsamlı bir operasyon yürütmesi göz önüne alındığında, Rusya’nın Transdinyester’de sürdürülebilir bir askeri harekat gerçekleştirmesi gerçekçi görünmemektedir.

Transdinyester’in Moldova hükümetinin yaptırımlarına karşı Rusya’yı desteğe çağırması, Batı-Rusya kamplaşmasında kutuplaşmanın yeni bir mevzisi olarak okunabilir. AB’ye katılmak isteyen ve Ukrayna Savaşı’nda Kiev’e desteğini açık bir şekilde gösteren Moldova’nın ayrılıkçı bölgesi olan Transdinyester, Sovyetler Birliği dağıldığından beri Moldova’nın Batı’ya entegrasyonu sürecinde çözmesi gereken birincil sorunlardan biri olarak görülmüştür. Moldova hükümetinin, Rusya’nın Ukrayna’yla meşgul olduğu politik iklimde bu durumu fırsat olarak değerlendirip Transdinyester üzerindeki baskıyı artırmış olması da net bir şekilde görünmektedir.


[1]“Moldova’nın ekonomik ablukası altındaki Transdinyester Rusya’dan yardım talep etti”, Sputnik, https://sputniknews.com.tr/20240228/moldovanin-ekonomik-ablukasi-altindaki-transdinyester-rusyadan-yardim-talep-etti-1081183435.html, (Erişim Tarihi: 09.03.2024).

[2]Aynı yer.

[3]“Rusya Dışişleri Bakanlığı: Transdinyester’in yardım talebini dikkatle değerlendireceğiz”, Sputnik, https://sputniknews.com.tr/20240228/rusya-disisleri-bakanligi-transdinyesterin-yardim-talebini-dikkatle-degerlendirecegiz-1081194759.html, (Erişim Tarihi: 09.03.2024).

[4]“Fransa Cumhurbaşkanı Macron: Moldova’da daimî savunma misyonu açacağız”, Sputnik, https://sputniknews.com.tr/20240307/fransa-cumhurbaskani-macron-moldovada-daimi-savunma-misyonu-acacagiz-1081489253.html, (Erişim Tarihi: 09.03.2024).

[5]Detsch, J., “Breakaway Transnistria Asks for Russian Aid”, Foreign Policy, https://foreignpolicy.com/2024/02/29/breakaway-transnistria-asks-for-russian-aid/ (Erişim Tarihi: 09.03.2024)

The post Transdinyester’in Rusya’dan Yardım Talebi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
ABD’nin NATO-Rusya Gerginliğindeki Rolü https://www.ankasam.org/abdnin-nato-rusya-gerginligindeki-rolu/ Wed, 13 Mar 2024 07:21:36 +0000 https://www.ankasam.org/?p=72414 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı,[1] küresel sistemi derinden sarmış ve yeni bir rekabet ortamı doğurmuştur. Soğuk Savaş Dönemi’nden kalan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki rekabet, bu savaşla birlikte ABD-Rusya gerginliği şeklinde tekrar gün yüzüne çıkmıştır. Bu, 1989 senesinde Berlin Duvarı’nın yıkılması[2] ve 1991 yılında Soğuk Savaş’ın bitiminin[3] […]

The post ABD’nin NATO-Rusya Gerginliğindeki Rolü appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı,[1] küresel sistemi derinden sarmış ve yeni bir rekabet ortamı doğurmuştur. Soğuk Savaş Dönemi’nden kalan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki rekabet, bu savaşla birlikte ABD-Rusya gerginliği şeklinde tekrar gün yüzüne çıkmıştır. Bu, 1989 senesinde Berlin Duvarı’nın yıkılması[2] ve 1991 yılında Soğuk Savaş’ın bitiminin[3] ardından Washington-Moskova hattında yaşanan en büyük gerilimdir.

Rusya, bu savaşın gerekçesi olarak Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Doğu Avrupa’ya genişlemesini ve sınırlarına dayanmasını göstermiştir.[4] Bu bağlamda Avrupa Birliği (AB) üye ülkeleri arasında petrol tavan fiyat uygulamasını[5] da kapsayacak bir şekilde Rusya’ya karşı ciddi yaptırımlar hayata geçirilmiştir.[6] Söz konusu yaptırımların birçoğunun ABD’nin isteği neticesinde yapıldığı bilinmektedir. Nitekim mevzubahis yaptırımlardan Avrupa’nın da oldukça kötü etkilendiği düşünülürse Washington temelli bu mücadeleyi Brüksel’in ne kadar devam ettirebileceği soru işaretidir.

ABD, öte yandan NATO üye ülkelerinin Gayri Safi Yurt İçi Hasılalarının (GSYİH) %2’sini savunmaya harcamasını istemektedir.[7] Doğu Avrupa bağlamında bakacak olursak, Moskova’ya karşı daha sert bir tutum takınılmasını isteyen Polonya’nın savunma harcamalarını %4’e çıkardığı,[8] ancak Almanya’nın %2 konusunda tereddütlü olduğu söylenebilir.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD Başkanı Joe Biden’ın Rusya’nın Ukrayna’da zafer kazanması durumunda NATO ülkelerine de saldıracağı iddiasını tamamen saçmalık olarak nitelendirmiştir. Putin, Rusya’nın NATO askeri ittifakıyla savaşma niyetinin olmadığını ekleyerek, “Bu tamamen saçmalık ve sanırım Başkan Biden bunun farkında” demiştir. Sözlerinin devamında Putin, Biden’ın bu açıklamalarını, Rusya’ya yönelik “yanlış politikasını” haklı çıkarmak için bir girişim olarak değerlendirmiştir.[9]

Biden, 2023 yılının Aralık ayının başlarında Putin’in Ukrayna’da zafer kazanması durumunda Rusya’nın bir NATO ülkesine saldıracağı uyarısında bulunmuştu. Ancak Biden, açıklamaları için net bir kanıt sunmamıştı. Öte yandan Putin, Rossiya devlet televizyonu tarafından yayınlanan bir röportajda, “Rusya’nın ne ekonomik ne politik ne de askeri olarak NATO ülkeleriyle savaşma gibi bir nedeni, bir çıkarı yok” demiştir.[10]

Rusya ile NATO arasındaki ilişkiler, tarihsel olarak gerilimli ve karmaşık olmuştur. Son dönemde Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi ve buna bağlı olarak Biden’ın yaptığı açıklamalar, bu ilişkileri daha da karmaşık hale getirmiştir. Putin, Biden’ın iddialarını “tamamen saçmalık” olarak nitelendirmiş ve bunların geçerli bir temele dayanmadığını vurgulamıştır. Ona göre Rusya’nın NATO’yla savaşma gibi bir çıkarı veya nedeni bulunmamaktadır.

Biden’ın açıklamaları ise Rusya’nın Ukrayna’daki eylemlerine karşı bir uyarı niteliğindedir. Ancak açıklamalarının somut bir kanıtla desteklenmemesi, Putin tarafından “yanlış politika” olarak nitelendirilmesine yol açmıştır. Bu durum Rusya-NATO ilişkilerindeki mevcut gerginliği vurgulamaktadır. Putin’in açıklamaları, Rusya’nın NATO’yla doğrudan bir çatışma niyetinde olmadığını, ancak Ukrayna’daki durumu kontrol altında tutma amacında olduğunu göstermektedir. Biden’ın açıklamaları ise Rusya’nın eylemlerinin uluslararası bir boyut kazanması durumunda NATO’nun tepkisini gösterme amacını taşımaktadır.

ABD ve NATO’nun Rusya’yla gerilim yaşamasının bir diğer nedeni de Rusya’nın Kuzey Kore’yle olan ilişkileridir. Nitekim Pyongyang, son yıllardaki askeri faaliyetleri nedeniyle uluslararası konjonktürde büyük ölçüde yalnızlaşmıştır. Bu da Kuzey Kore’nin isminin çok sık illegal aktivitelerle anılmasına neden olmaktadır. Pyongyang’ın Ukrayna’daki savaşta kullanılmak üzere Moskova’ya gizli bir şekilde silah sağladığı iddiaları, Kuzey Kore’nin adının geçtiği tartışmalı aktivitelerin başında gelmektedir.

Aynı zamanda Rusya’nın Ukrayna’daki savaşta Kuzey Kore yapımı füzeleri kullandığı iddiaları, iki ülke arasındaki işbirliğinin sadece diplomatik değil, aynı zamanda askeri boyutta da geliştiğini göstermektedir.Zira Batı’ya göre; Rusya, Kuzey Kore’ye sadece Doğu Asya’daki komşularını değil, aynı zamanda muhtemelen kıtalararası balistik füzelerle ABD’yi de tehdit edebilecek bir nükleer yetenekli füze programını geliştirmesinde destek olabilir.  Askeri kapasitesini geliştirmekle birlikte bölgedeki tatbikatlarla sürekli komşularını alarma geçiren Pyongyang’ın Seul’le uzlaşma ve birleşme umutlarını söndürdüğü söylenebilir. ABD’nin bölgedeki hamlelerine yanıt olarak Kuzey Kore Ordusu, mühimmat endüstrisi, nükleer silahlar ve sivil savunma sektörlerine yaptığı yatırımlarla savaş hazırlıklarını hızlandırmaktadır.[11] Batı karşıtlığı noktasında Rusya ve Kuzey Kore’nin geliştirebileceği işbirliği zemininin oldukça fazla olduğu söylenebilir. Zira bu işbirliğinin Bat için zorlayıcı bir konjonktür oluşturabileceği öne sürülebilir.

Bu gelişmeler, Rusya-NATO ilişkilerinin hassas dengesini ve Ukrayna krizinin bu dengeyi nasıl etkilediğini göstermektedir. Diplomatik çözümlerin öneminin vurgulanması ve taraflar arasında iletişim kanallarının açık tutulması, uluslararası güvenliğin sağlanması açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu noktada, taraflar arasındaki diyaloğun güçlendirilmesi ve diplomatik çözümlere odaklanılması önem arz etmektedir.


[1] “February 24, 2023-It’s Now One Year Since Russia’s Invasion of Ukraine Began”, Cable News Network World, https://edition.cnn.com/europe/live-news/russia-ukraine-war-news-02-24-23/index.html, (Erişim Tarihi: 07.08.2023).

[2] “What Was the Berlin Wall and How Did it Fall?”, IWM, https://shorturl.at/dexRW, (Erişim Tarihi: 07.08.2023).

[3]   “Mikhail Gorbachev: The Soviet Leader who Helped End the Cold War”, British Broadcast Corporation News, https://www.bbc.com/news/world-europe-13669848,(Erişim Tarihi: 07.08.2023).

[4] “Did NATO Expansion Really Cause Putin’s Invasion?”, American Foreign Service Association, https://afsa.org/did-nato-expansion-really-cause-putins-invasion, (Erişim Tarihi: 07.08.2023).

[5] “EU Agrees to Set $60 Price Cap Level for Russian Oil Exports”, Bloomberg, https://shorturl.at/ryDP1, (Erişim Tarihi: 07.08.2023).

[6] “Impact of EU Sanctions for European Companies in the Gulf”, Arabian Gulf Business Insight, https://shorturl.at/rswCE, (Erişim Tarihi: 07.08.2023).

[7] “NATO: Why is Spending 2% of GDP on Defence so Controversial?”, Euro News, https://www.euronews.com/2023/04/07/nato-why-is-spending-2-of-gdp-on-defence-so-controversial, (Erişim Tarihi: 19.08.2023).

[8] “Poland to Spend 4% of GDP on Defence This Year, Highest Current Level in NATO”, Notes from Poland, https://notesfrompoland.com/2023/01/31/poland-to-spend-4-of-gdp-on-defence-this-year-highest-current-level-in-nato/, (Erişim Tarihi: 19.08.2023).

[9] Putin Says Biden’s Remark about Russian Plan to Attack NATO is ‘Complete Nonsense’, Reuters, https://www.reuters.com/world/europe/putin-says-bidens-remark-about-russian-plan-attack-nato-is-complete-rubbish-2023-12-17/, (Erişim Tarihi: 17.12.2023).

[10] Putin Says Biden’s Remark about Russian Plan to Attack NATO is ‘Complete Nonsense’, Reuters, https://www.reuters.com/world/europe/putin-says-bidens-remark-about-russian-plan-attack-nato-is-complete-rubbish-2023-12-17/, (Erişim Tarihi: 17.12.2023).

[11] Aynı yer.

The post ABD’nin NATO-Rusya Gerginliğindeki Rolü appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
BRICS+’ın Batı Hegemonyasına Meydan Okuması https://www.ankasam.org/bricsin-bati-hegemonyasina-meydan-okumasi/ Tue, 12 Mar 2024 08:26:49 +0000 https://www.ankasam.org/?p=72353 On yıllardır süren gerginlik ve ara sıra yaşanan şiddet olaylarıyla karakterize edilen İsrail-Filistin çatışması, 7 Ekim 2023 tarihinde Filistinli militan grup Hamas’ın İsrail’in güneyini hedef alan sürpriz saldırısıyla önemli bir tırmanışa sahne olmuştur. İsrail de misilleme olarak Hamas’ın kontrolü altındaki yoğun nüfuslu Filistin toprakları olan Gazze Şeridi’ni hedef alan bir dizi hava saldırısı başlatmıştır. Bu […]

The post BRICS+’ın Batı Hegemonyasına Meydan Okuması appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
On yıllardır süren gerginlik ve ara sıra yaşanan şiddet olaylarıyla karakterize edilen İsrail-Filistin çatışması, 7 Ekim 2023 tarihinde Filistinli militan grup Hamas’ın İsrail’in güneyini hedef alan sürpriz saldırısıyla önemli bir tırmanışa sahne olmuştur. İsrail de misilleme olarak Hamas’ın kontrolü altındaki yoğun nüfuslu Filistin toprakları olan Gazze Şeridi’ni hedef alan bir dizi hava saldırısı başlatmıştır. Bu olayların ardından uzun bir süre devam eden saldırılar ve karşı saldırılar yaşanmış, bu da geniş çaplı yıkım ve can kaybıyla sonuçlanmıştır. Çatışma devam ettikçe uluslararası ilgi de yoğunlaşmış ve birçok dünya lideri durumu yakından izleyerek ilgili tarafların tepkilerini değerlendirmiştir.

Küresel toplum arasında İsrail’in savunma politikalarına yönelik eleştiriler artmaya başlamıştır. Orantısız güç kullanımı ve bunun sonucunda meydana gelen sivil kayıplar çeşitli çevrelerden kınama almıştır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa’nın İsrail’in meşru müdafaa hakkına verdiği yaygın desteğe rağmen BRICS+ ülkeleri,[1] İsrail Devlet Başkanı Binyamin Netanyahu’nun askeri politikalarına karşı yavaş yavaş ayağa kalkmaktadır. Bu karşıtlık, yeni bir uluslararası gerçekliği ortaya çıkarmaktadır: Günümüzün çok kutuplu dünyasında Batılı anlatıya meydan okuyan büyük güçlerin ortaya çıkışı, Küresel Kuzey’in fikirleriyle uyumlu olmayan uluslar için cazip bir alternatif sunmaktadır. Batılı duruştan farklılaşma, küresel gücün değişen dinamiklerinin ve Batılı olmayan perspektiflerin uluslararası ilişkiler üzerindeki artan etkisinin altını çizmektedir.

Güney Afrika’nın Gazze’deki Filistinlilere soykırım uyguladığı iddiasıyla İsrail’i Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) götürme kararı bu yeni gerçeği gözler önüne sermektedir. Dava yaygın olarak Batı’nın hakim pozisyonuna meydan okuyan provokatif bir jest olarak görülmüştür. İsrail’in savunma politikalarının güçlü bir muhalifi olarak ülkenin duruşu, Küresel Kuzey’den İsrail’in meşru müdafaa hakkına verilen yaygın desteğin ortasında kendisini önemli bir muhalif ses olarak sunmaktadır.

İsrail, sivil kayıpları en aza indirme taahhüdüne ve askeri operasyonlarında Filistin halkını değil, Hamas’ı hedef aldığını belirtmesine dayanarak soykırım suçlamalarını sürekli olarak reddetmiştir. Bununla birlikte 2022 yılında Ukrayna’ya saldırısının ardından Rusya’ya yöneltilen uluslararası kınama ve bazı ülkelerin Gazze-İsrail çatışmasını ele alma konusundaki pasifliği, Küresel Güney’de küresel Batılı güçlerin tarafsızlığına ilişkin şüpheler uyandırmaktadır. Farklı bölgelerdeki çatışmalara verilen tepkilerdeki bu zıtlık, çifte standart ve uluslararası hukukun seçici bir şekilde uygulanmasına ilişkin endişeleri vurgulamaktadır.

Güney Afrika’nın ardından Brezilya da İsrail Ordusu’nun Gazze’deki eylemlerini kınamasıyla dikkat çekmiştir. Başkan Luiz Inacio Lula da Silva’nın Addis Ababa’daki Afrika Birliği Zirvesi’nde sarf ettiği güçlü sözler, Brezilya’nın Gazze’deki şiddeti kınama konusundaki kararlılığını göstermiş ve Holokost gibi vahşetlerle çarpıcı tarihsel paralellikler kurmuştur. 18 Şubat 2024 tarihinde düzenlenen basın toplantısında Lula şunları söylemiştir. “Brezilya Hamas’ı kınamıştır, ancak İsrail Ordusu’nun Gazze Şeridi’nde yaptıklarını da kınamaktan kaçınamaz.”[2]

Mısır’ın Refah’taki askeri eylemlere karşılık olarak İsrail’le olan barış anlaşmasını askıya alma ihtimali, İsrail’in bölgedeki politikalarına ve eylemlerine meydan okuyan daha geniş bir hareketin de göstergesidir. İsrail ve Mısır arasında 1973 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra başlayan barışın temel taşlarından biri olan Camp David Anlaşmalarının askıya alınması ihtimali, statükodan önemli bir sapma olarak görülmektedir. Kahire yönetimi, İsrail’in Gazze’nin güneyindeki Refah bölgesini bombalama ihtimaline karşılık olarak bu uyarıda bulunmuştur.[3] Refah, Gazze’ye insani yardım için birincil giriş noktası olarak özel bir öneme sahiptir. İsrail saldırısının neden olacağı herhangi bir aksama, hayati önem taşıyan malzemelerin kuşatma altındaki bölgeye ulaşmasını engelleyecek ve nüfus için zaten vahim olan insani durumu daha da kötüleştirecektir. Bu nedenle Mısır, güvenliğini korumak ve Sina Yarımadası’nı ya da daha geniş bölgesel dinamikleri istikrarsızlaştırabilecek herhangi bir yayılma etkisini önlemek için Gazze sınırının istikrarını tehdit eden herhangi bir eyleme izin veremez.

Grubun diğer büyük ülkeleri de benzer bir yaklaşım izlemiştir. Çin, Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) Filistinlilerin adaletten “mahrum bırakılmaması” gerektiğini vurgulayarak İsrail’in Filistin topraklarındaki eylemleri için hesap verebilirliği sağlamaya yönelik diplomatik bir çabanın altını çizmiştir.[4] Benzer şekilde Suudi Arabistan’ın bağımsız bir Filistin devleti kurulmadan İsrail’le diplomatik bağlar kurmayı reddetme konusundaki tutumu da Filistinlilerin kendi kaderini tayin etmesine verilen desteğin önemli bir göstergesi olarak görülmektedir. Suudi Krallığın BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerine bir Filistin devletinin tanınmasını hızlandırmaları çağrısı, Güvenlik Konseyi’ndeki ülkelere, özellikle de ABD’ye, tutumlarını yeniden gözden geçirmeleri için bir baskı aracı olarak hizmet etmektedir.

Genel olarak BRICS+ bloğunun jeopolitik manzarayı şekillendirmede güvenilir ve etkili bir alternatif olarak giderek ivme kazandığı giderek daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu durum, küresel jeopolitikte, geleneksel olarak İsrail’in yanında yer almayan küçük ve orta ölçekli ülkelerin BRICS+ bloğunun duruşuna daha yakın durmak için pozisyonlarını değiştirebilecekleri kayda değer bir eğilimi yansıtmaktadır. Batı’nın İsrail’e verdiği destek, algılanan önyargısı nedeniyle artan eleştirilere maruz kalırken, BRICS+ ülkeleri küresel meselelere daha dengeli ve ilkeli bir yaklaşım sunuyor gibi görünmektedir. Bu gelişen jeopolitik manzara, diplomatik ittifakları, güç dinamiklerini ve uluslararası ilişkilerin gidişatını yeniden şekillendirerek yeni bir küresel yönetişim ve işbirliği çağı oluşturacaktır.


[1] Genişletme sonrasında Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika, Mısır, Etiyopya ve İran’dan oluşmaktadır.

[2] “Brazil’s president stirs controversy by comparing war in Gaza to the Holocaust”, Le Monde, https://t.ly/dwvq0, (Erişim Tarihi: 23.02.2024).

[3] “Invasion of Rafah could threaten key Israel-Egypt peace treaty: Report”, Politico, https://www.politico.eu/article/invasion-rafah-threaten-key-isreal-egypt-peace-treaty-report-gaza-hamas/, (Erişim Tarihi: 23.02.2024).

[4] “China tells ICJ justice ‘must not be denied’ to Palestinians”, AlJazeera, https://t.ly/BkmTF, (Erişim Tarihi: 23.02.2024).

The post BRICS+’ın Batı Hegemonyasına Meydan Okuması appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Çin ve Rusya’nın Askeri İşbirliğini Yeni Boyutlara Taşıması https://www.ankasam.org/cin-ve-rusyanin-askeri-isbirligini-yeni-boyutlara-tasimasi/ Tue, 05 Mar 2024 06:39:20 +0000 https://www.ankasam.org/?p=71808 Çin ve Rusya arasında derinleşen bağların altını çizen önemli bir gelişme yaşanmış ve her iki ülkenin savunma bakanları Dong Jun ve Sergey Şoygu, askeri işbirliğini daha önce görülmemiş seviyelere çıkarma konusundaki kararlılıklarını teyit etmişlerdir. İki ülke arasında 31 Ocak 2024 tarihinde gerçekleştirilen ikili görüşmede yapılan bu açıklama, iki ülke arasındaki stratejik ortaklıkta kayda değer bir […]

The post Çin ve Rusya’nın Askeri İşbirliğini Yeni Boyutlara Taşıması appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Çin ve Rusya arasında derinleşen bağların altını çizen önemli bir gelişme yaşanmış ve her iki ülkenin savunma bakanları Dong Jun ve Sergey Şoygu, askeri işbirliğini daha önce görülmemiş seviyelere çıkarma konusundaki kararlılıklarını teyit etmişlerdir. İki ülke arasında 31 Ocak 2024 tarihinde gerçekleştirilen ikili görüşmede yapılan bu açıklama, iki ülke arasındaki stratejik ortaklıkta kayda değer bir ilerlemeye işaret etmektedir.

Bu güçlendirilmiş askeri işbirliğinin pratikteki sonuçlarına ilişkin spesifik ayrıntılar henüz tam olarak açıklanmamış olsa da duyuru, potansiyel olarak ortak tatbikatların ötesine geçerek yeni silahların geliştirilmesine yönelik yenilikçi programları ve askeri istihbarat bilgi paylaşımında işbirliğini de kapsayacak şekilde çok daha yakın bir işbirliği anlamına gelebilir. Her iki savunma bakanı tarafından yapılan bu teyitler, Çin ve Rusya arasındaki stratejik uyumu derinleştirme ve savunma bağlarını güçlendirme yönünde açık bir niyeti simgelemektedir.

İki bakan arasındaki görüşme, bu yıl Çin ve Rusya arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 75. yıldönümüne denk gelmesi nedeniyle sembolik bir başarı olarak nitelendirilmiştir. Bu iki ülke arasındaki diplomatik bağlar, yeni kurulan Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ekim 1949 tarihinde Sovyetler Birliği tarafından tanınmasıyla başlamıştır. O zamandan bu yana iki ülke arasındaki ilişki, çeşitli jeopolitik değişimlerle evrilerek dayanıklılık ve uyumluluk göstermiştir. Son yıllarda Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki uyum, özellikle Batılı güçlerle artan gerilimin ortasında, giderek daha belirgin hale gelmiştir. Bu stratejik ortaklık, Rusya’nın Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’ya saldırısından hemen önce “sınırları olmayan bir ortaklık” olarak ilan edilmesiyle vurgulanmıştır.

İki ülke arasında askeri alandaki işbirliği yeni değildir. Son yıllarda Çin ve Rusya jeopolitik gelişmeler karşısında varlıklarını ve kabiliyetlerini ortaya koymak için ortak askeri tatbikatlardan giderek daha fazla faydalanmaktadır. Örneğin Çin’in Güney Çin Denizi’nin büyük bir kısmı üzerindeki hak iddiasını geçersiz kılan bir kararın ardından, ada ele geçirme operasyonlarına odaklanan Ortak Deniz 2016’yı gerçekleştirdiler. Benzer şekilde Mayıs 2022 tarihinde Tokyo’da düzenlenen Dörtlü Stratejik Diyalog (Quadrilateral Strategic Dialogue) zirvesine doğrudan bir yanıt olarak görülen ortak bir hava devriyesi de aynı zamana denk gelmiştir. Ayrıca bu tatbikatlar dost ve komşulara olumlu sinyaller de vermektedir. Çin ve Rusya arasındaki ortak tatbikatların yarısından fazlasına Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üyeleri ve diğer komşu devletler de katılmaktadır. Bu tatbikatlar sadece katılımcı ülkelerin askeri kabiliyetlerini arttırmakla kalmıyor, aynı zamanda Pekin ve Moskova’nın bölgesel güvenlik tehditlerini ele almaya ve gerektiğinde yardım sağlamaya hazır olduklarına dair güvence vermeye de hizmet etmektedir.

Şoygu ayrıca Pekin ve Moskova’nın herhangi bir ülkeyi hedef alma niyetinde olmadıklarını ve resmi bir askeri ittifaklarının bulunmadığını açıklamıştır. Şoygu, “Bazı Batılı ülkelerin aksine iki ülke askeri bir blok oluşturmuyor” demiştir.[1] Bu açıklamalar genellikle Moskova’yla yakınlaşmasının küresel itibarı üzerindeki olası yansımalarından endişe duyan Pekin’den gelmektedir. İkili zirvelerin ardından Pekin tarafından yapılan açıklamalar daha az coşkulu olma eğilimindedir. Öte yandan bakanın bu kelime seçimi, küresel meselelerde bağımsız ve saldırgan olmayan duruşlarını vurgulayarak yaklaşımlarını Batılı ülkelerden farklılaştırmaya yönelik kasıtlı bir çabanın altını çizmektedir.

İlişkilerin güçlenmesinde NATO’nun Rusya sınırları yakınında gerçekleştirdiği askeri tatbikatların da etkisi olabilir. Geçtiğimiz Ocak ayında başlayan bu tatbikatlar NATO’nun son on yıllardaki en büyük askeri tatbikatını başlatmaya hazırlandığını göstermektedir. Aylarca sürecek tatbikatlara katılması planlanan yaklaşık 90,000[2] personelle bu planlar, olası bir Rus saldırısı durumunda NATO kuvvetlerinin askeri kapasite ve donanımının önemli bir göstergesidir.

Örgüte göre tatbikatlar, ittifakın on yıllardır ilk kez hazırladığı bölgesel savunma planlarının olası uygulamaları için bir prova niteliği taşıyacaktır. NATO, duyurusunda Rusya’nın adını açıkça zikretmese de en üst düzey stratejik belgesinde Moskova, üye ülkelere yönelik en önemli ve doğrudan tehdit olarak tanımlanmaktadır. Tatbikatlar, bu yılın Mayıs ayı sonuna kadar sürecek ve Polonya ile Baltık ülkeleri tatbikatların ana merkezleri olacaktır. Bu, Soğuk Savaş’tan bu yana gerçekleştirilen en büyük Batı askeri tatbikatına işaret etmektedir.

Çin ve Rusya arasındaki bu artan askeri işbirliği, küresel meselelerde stratejik bir işbirliğini yansıtmaktadır. Hem Şi Cinping hem de Vladimir Putin, Batı konusunda benzer görüşleri paylaşmakta ve ülkeleri arasında daha yakın bir ittifakın stratejik avantajlarının farkındadırlar. Bununla birlikte birbirlerinin çıkarlarına karşı temkinli olmaya devam ediyorlar. Bu temkinli yaklaşım, karşılıklı çıkarların birleştiği ancak bireysel egemenlik ve stratejik özerkliğin de korunduğu Çin-Rusya ortaklığındaki karmaşık dinamiklerin altını çizmektedir.


[1] “China’s New Defence Minister Urges ‘Closest’ Military Relations in First Talks with Russian Counterpart”, South China Morning Post, https://www.scmp.com/news/china/military/article/3250511/new-chinese-defence-minister-dong-jun-speaks-russian-counterpart, (Erişim Tarihi: 07.02.2024).

[2] “NATO Holds Biggest Exercise in Decades Amid Russia Build-Up Fears”, EuroNews, https://www.euronews.com/2024/01/19/nato-holds-biggest-exercise-in-decades-amid-russia-build-up-fears, (Erişim Tarihi: 07.02.2024).

The post Çin ve Rusya’nın Askeri İşbirliğini Yeni Boyutlara Taşıması appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Rusya-Kuzey Kore İşbirliğinin Arka Planı https://www.ankasam.org/rusya-kuzey-kore-isbirliginin-arka-plani/ Fri, 23 Feb 2024 06:07:15 +0000 https://www.ankasam.org/?p=70925 Ukrayna’da savaş devam ederken ve Doğu Asya’da askeri gerilim artarken Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yakın zamanda Kim Jong Un’u ziyaret etmeyi planladığı bildirmiştir. Kuzey Kore Merkezi Haber Ajansı’nın (KCNA) 28 Ocak 2024 tarihinde bildirdiğine göre; bu olası ziyaret, iki ülke arasındaki işbirliğinin arttığına dair en somut işaretlerden biri olabilir.[1] KCNA’nun raporuna göre; Putin, Pyongyang’ı […]

The post Rusya-Kuzey Kore İşbirliğinin Arka Planı appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Ukrayna’da savaş devam ederken ve Doğu Asya’da askeri gerilim artarken Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yakın zamanda Kim Jong Un’u ziyaret etmeyi planladığı bildirmiştir. Kuzey Kore Merkezi Haber Ajansı’nın (KCNA) 28 Ocak 2024 tarihinde bildirdiğine göre; bu olası ziyaret, iki ülke arasındaki işbirliğinin arttığına dair en somut işaretlerden biri olabilir.[1]

KCNA’nun raporuna göre; Putin, Pyongyang’ı ziyaret etme daveti için Kim’e teşekkür etmiş ve “yakın bir tarihte” oraya gitmeyi taahhüt etmiştir. Rusya devlet haber ajansı TASS’a göre ise Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, Putin’in Kuzey Kore’ye ziyareti için tarihlerin hala diplomatik kanallar aracılığıyla tartışıldığını ve daha sonra duyurulacağını belirtmiştir. Aynı zamanda 30 Ocak 2024 tarihinde Kuzey Kore Dışişleri Bakanı Choe Son Hui, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ve Putin’le Moskova’da bir araya gelerek Kore Yarımadası, Kuzeydoğu Asya ve uluslararası barış ve güvenlikle ilgili konuları görüşmüştür. Söz konusu toplantıda taraflar, “iki ülkenin temel çıkarlarını savunmada, ayrıca stratejik ve taktiksel işbirliğini daha da güçlendirmede güçlü bir iradenin olduğunu” ifade etmişlerdir.[2]

Putin’in Pyongyang’ı ziyareti, Kim’in 2023 yılının Eylül ayında yaptığı ziyarete yönelik bir iade-i ziyaret niteliği taşıyacaktır. Kuzey Kore lideri, zırhlı treniyle Rusya’nın Uzak Doğu bölgesini ziyaret ederek savaş uçakları üreten bir fabrika ve roket fırlatma tesisi dahil bir dizi Rus tesisi gezmiştir. Bu ziyaret sırasında Kim, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşında “hegemonik güçlere” karşı durduğu için Moskova’yı övmüş, Putin ise Kuzey Kore’ye uzay ve uydu programlarını geliştirmesinde yardımcı olma niyetini belirtmiştir.[3]

Bu gelişmeler Rusya ve Kuzey Kore arasındaki diplomatik ilişkilerin derinleşmekte olduğunu göstermektedir. Liderler arasındaki karşılıklı ziyaretler, stratejik ve taktiksel işbirliğinin artan bir iradeyle desteklendiğini işaret etmektedir.

Rusya-Kuzey Kore işbirliğindeki artış işaretleri, Ukrayna’da da görülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Savunma Bakanlığı’na göre, Rusya son bir ay içinde iki kez Kuzey Kore yapımı füzeleri Ukrayna’daki hedeflere ateşlemiştir. Güney Kore İstihbaratı ise Pyongyang’ın Moskova’ya Ukrayna’nın istilasında kullanılabilecek 1 milyondan fazla top mermisi sağladığını bildirmiştir.[4]

Pyongyang’ın Moskova’ya Ukrayna’daki savaşta kullanılabilecek mühimmat sağladığı söylentileri, iki ülke arasındaki işbirliğinin sadece diplomatik değil, aynı zamanda askeri boyutta da geliştiğini göstermektedir. Putin’in Kim’e yardım etme niyetini belirttiği uzay ve uydu programları, bilim ve teknoloji alanında işbirliğine dair bir işaret olarak değerlendirilebilir. Bu, Kuzey Kore’nin uzay teknolojilerini geliştirmesine yönelik potansiyel bir alanı vurgulamaktadır.

Batı’ya göre göre Moskova, Pyongyang’a sadece Doğu Asya’daki komşularını değil, aynı zamanda muhtemelen kıtalararası balistik füzelerle ABD’yi de tehdit edebilecek bir nükleer yetenekli füze programını geliştirmesinde destek olabilir. Nitekim gün geçtikçe Kim, Güney Kore’ye karşı giderek daha sert bir çizgi çizmektedir ve Pyongyang’ın Seul’le uzlaşma ve birleşmeye artık yönelmeyeceğini söylemektedir. Ayrıca ABD’nin misilleme hamlelerine yanıt olarak Kim’in orduya ve sivil savunma sektörlerine savaş hazırlıklarını hızlandırması talimatı verdiği de bilinmektedir.[5]

Rusya’nın Kuzey Kore’ye teknoloji ve uzmanlık sağlama potansiyeli ve Kuzey Kore’nin keskinleşen Güney Kore politikası, bölgesel güvenlik dinamiklerini etkileyebilecek önemli faktörler olarak görülmektedir. Bunun yanı sıra Batı, Rusya’nın Kuzey Kore’yi destekleyerek ABD’yi tehdit edebilecek bir nükleer yetenekli füze programına katkıda bulunma olasılığına işaret etmektedir.

Pyongyang’daki son Halk Meclisi toplantısında Kim, Güney Kore’yi ülkesinin “değişmeyen başlıca düşmanı” olarak nitelendirmiş ve Pyongyang’daki birleşme anıtını “göz zevkini bozan bir şey” olarak adlandırarak ve yıkılması gerektiğini söylemiştir.[6]

Kim Jong Un liderliğindeki Kuzey Kore’nin Güney Kore’ye karşı giderek sertleşen politikası, bölgesel istikrar açısından endişe yaratmaktadır. Öte yandan ABD’nin misillemelerine karşı Kuzey Kore’nin savaş hazırlıklarını hızlandırması, bölgedeki tansiyonu artırabilir. Kim’in Pyongyang’daki bir birleşme anıtının yıkılmasını talep etmesi, Kore Yarımadası’ndaki siyasi ve ideolojik gerginlikleri bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu durum, Güney Kore ile Kuzey Kore arasındaki ilişkilerin tamamen kopma noktasına geldiğini göstermektedir.

Hem Kuzey Kore hem de Rusya, Batı karşıtlığı ve Soğuk Savaş sonrası ABD temelli oluşturulan “kurallara dayalı liberal uluslararası düzene” rekabet etme noktasında ortak bir dış politika üretim sürecine tabiidir. Aynı zamanda Rusya, Ukrayna Savaşı’ndan dolayı ve Kuzey Kore de nükleer silah denemelerinden dolayı Batı yaptırımlarının hedefindedir ve küresel sistemden izole edilmektedirler.

Öte yandan Kuzey Kore’nin kuruluşunda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) etkisi vardır. İki devlet arasında ise hem tarihi bağlar hem de ideolojik yakınlık mevcuttur. Bu da Moskova-Pyongyang yakınlaşmasını beraberinde getirmektedir. Hem Kuzey Kore hem de Rusya, Ukrayna’daki savaşı Batı’ya karşı verilen bir savaş olarak görmekte ve Moskova’nın olası bir zaferinin Batı için bir mağlubiyet anlamına geleceğini düşünmektedir. Bu da Pyongyang’ın konjonktürel olarak Rusya’nın yanında konumlanmasına neden olmaktadır.

Sonuç olarak Batı karşıtlığı noktasında bu iki aktörün geliştirebilecekleri işbirliği zeminlerinin çok olduğu söylenebilir. Dahası küresel konjonktür ve gelişmeler çerçevesinde Moskova ile Pyongyang’ın müttefiklik ilişkilerini arttıracakları söylenebilir.


[1] “Russia’s Putin to Visit North Korea Soon, State Media Says”, Cable News Network World, https://edition.cnn.com/2024/01/22/asia/putin-to-visit-north-korea-intl-hnk/index.html, (Erişim Tarihi: 01.02.2024).

[2] “Putin Willing to Visit Pyongyang Soon, North Korea Says”, Reuters, https://www.reuters.com/world/putin-showed-intention-visit-pyongyang-soon-north-korea-says-2024-01-20/, (Erişim Tarihi: 01.02.2024).

[3] “Putin Willing to Visit North Korea at ‘Early Date,’ Pyongyang Says”, Politico, https://www.politico.eu/article/russia-vladimir-putin-visit-north-korea-early-date-pyongyang-choe-son-hui/, (Erişim Tarihi: 01.02.2024).

[4] “Russia’s Putin to Visit North Korea Soon, State Media Says”, Cable News Network World, https://edition.cnn.com/2024/01/22/asia/putin-to-visit-north-korea-intl-hnk/index.html, (Erişim Tarihi: 01.02.2024).

[5] Aynı yer.

[6] Aynı yer.

The post Rusya-Kuzey Kore İşbirliğinin Arka Planı appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
BRICS Çerçevesinde Rusya’nın Doların Hegemonyasını Yıkma Girişimi https://www.ankasam.org/brics-cercevesinde-rusyanin-dolarin-hegemonyasini-yikma-girisimi/ Wed, 14 Feb 2024 08:28:11 +0000 https://www.ankasam.org/?p=70102 BRICS üyesi Rusya, 4 Şubat 2024 Pazar günü Amerikan dolarını dahil etmeden yeni bir ödeme sistemi kurma çabasını doğrulamıştır.[1] Uzun zamandır Rusya, BRICS ve diğer gelişmekte olan ülkelerle sınır ötesi işlemleri yeni bir para birimiyle gerçekleştirmeyi amaçlayan bir ödeme mekanizması oluşturmayı hedeflemektedir. Yeni ödeme sistemi oluşturma kararı, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından uygulanan yaptırımların bir sonucu […]

The post BRICS Çerçevesinde Rusya’nın Doların Hegemonyasını Yıkma Girişimi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
BRICS üyesi Rusya, 4 Şubat 2024 Pazar günü Amerikan dolarını dahil etmeden yeni bir ödeme sistemi kurma çabasını doğrulamıştır.[1] Uzun zamandır Rusya, BRICS ve diğer gelişmekte olan ülkelerle sınır ötesi işlemleri yeni bir para birimiyle gerçekleştirmeyi amaçlayan bir ödeme mekanizması oluşturmayı hedeflemektedir. Yeni ödeme sistemi oluşturma kararı, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından uygulanan yaptırımların bir sonucu olarak gelmiştir. Bahsi geçen ödeme sistemi kurulduğunda Rusya, BRICS ve diğer ülkelerle yerel para birimleriyle ödeme akışı kolaylaşacak ve dolar, bu sistemden en fazla etkilenen para birimi olacaktır.

Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, resmi olarak Rusya’nın dolar olmadan yeni bir ödeme mekanizması oluşturma yolunda ilerlediğini doğrulamıştır. Ayrıca doların hüküm sürdüğü geleneksel dünya düzenini “güvenilmez, yanlış ve tehlikeli” olarak nitelendirmiştir.[2] Hindistan, Çin, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan gibi BRICS üyeleri, uluslararası ticaret anlaşmalarında yerel para birimlerini kullanma yoluna girmiştir. Çin ve Rusya, diğer gelişmekte olan ülkeleri de aynı yöne çekerek dolar bağımlılığını azaltmaya çalışmaktadır. Ayrıca BRICS ülkeleri Amerikan teknolojisine bağımlı olmadan kendi internet hizmetlerini kurma çabasını hızlandırmaktadır.[3] Bu durum, ABD’ye yönelen yatırımcıların BRICS’e yönelmesinin önünü açacaktır.

5 Şubat 2024 tarihinde Rusya Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina, BRICS’in dolardan bağımsızlaşma planları doğrultusunda 20 ülkenin dolardan vazgeçmek amacıyla Rus Ödeme Sistemi’ni kabul ettiğini açıklamıştır. Rusya, halihazırda 159’dan fazla yabancı katılımcının bulunduğu SWIFT sisteminin alternatifinin mevcut olduğunu belirtmiştir.[4] SWIFT, dünya genelinde 11.000’den fazla kuruluş arasında bilgi ileten ve ödeme yapan uluslararası bir bankalararası sistemdir. Rusya’ya göre; SWIFT’in alternatifi, Amerikan dolarına “aşırı bağımlılığı” azaltmayı hedeflemektedir. 2023 yılında başlatılan BRICS Pay İnisiyatifi, önümüzdeki yıllarda dolardan bağımsızlaşma planlarına yardımcı olmaya devam edecektir.

BRICS bünyesindeki her bir yükselen güç, kendi kurumları ve para birimiyle bir dünya düzeni inşa ederken, BRICS bankaları arasında sınır ötesi ödemelerin yerel para birimleriyle yapılmasını kolaylaştırmak amacıyla 2010 yılında Bankalararası İşbirliği Mekanizması kurulmuştur. Batı’daki yüksek faiz oranları ve ABD’deki borç krizi, diğer ülkelerin dolar cinsinden borçları ve Batı merkezli dünya ekonomisinin çökmesi durumunda doların olası düşüşüne ilişkin endişeleri artırmıştır.

Batı’nın ödeme sistemine meydan okuma söylemi, özellikle BRICS ittifakı için önemli bir altyapı unsuru haline gelmiştir. Ayrıca Rusya’nın Finansal Mesajları İletme Sistemi (SPFS) bu söyleme sağlam bir temel oluşturmaktadır. BRICS ekonomik ittifakı, 2023 yılının büyük bir bölümünde dolarla olan ilişkisini azaltma çabalarını artırmıştır. Hem Rusya hem de yeni davet edilen ülkelerden biri olan İran, Batı’nın uyguladığı yaptırımlardan zarar görmüştür. Ayrıca diğer ülkeler de Batı’nın benzer eylemleriyle karşılaşmaktan endişe duymaktadır. Bu nedenle blok, küresel düzeyde doların genel durumuyla başa çıkmaya çalışmaktadır.

BRICS ülkeleri güçlü şirketlerin yeniden yapılandırılmasına öncülük etmekte ve robotik, yapay zeka gibi yeni teknolojilere yönelik yatırımları artırmaktadır. Bu doğrultuda dünyadaki jeo-ekonomik ve politik süreçler, Batı merkezli olmayan, ultra teknolojik bir küreselleşme doğrultusunda ilerlemektedir. Mevcut jeo-ekonomik düzen; Batı’nın egemen uluslararası ilişkiler geleneğinde altını çizdiği normlar ve değerler doğrultusunda uygulanan yaptırımlar, devletlerarası sistemde artan rekabet, siyasi ve ekonomik aktörler arasındaki güvensizlik ve baskın küresel aktörlerin militarizasyonu derinleştirmesiyle karakterize edilmektedir. Ekonomik olarak genişletilmiş ve söylemlerini başarıyla gerçekleştirilmiş BRICS’in sistemde göz ardı edilmesi zor olacaktır.

Avrupa, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın muhtemel sonuçlarını beklerken; ABD, Asya bölgesinde özel eylem planları oluşturmaktadır. Yaptırımlar ve dünya genelindeki çatışmalar nedeniyle Rusya’nın gücünün azalması, ABD’nin odak noktasını Çin’e kaydırmaktadır. Kuşak ve Yol Girişimi ve BRICS gibi Batı-dışı sistemin yükselişi, ABD’nin Asya Pasifik bölgesindeki jeopolitik konumlarını etkilemektedir.[5]

BRICS’in genişlemesinin “dolarsızlaştırma” sürecinde küresel bir rol oynaması beklenmektedir.[6] Çin’in petrol ticaretini yuan cinsinde yürütme baskısı ve Suudi Arabistan’ın BRICS’e katılması, küresel petrol ticaretinin dinamiklerini etkileyebilme potansiyeli taşımaktadır.

BRICS ülkelerinin alternatif ödeme mekanizması arayışı, G7’nin geleneksel hakimiyetine karşı artan bir denge unsuru oluştururken, son yirmi yılda dünya, küresel ekonomik ve jeopolitik manzarada derin bir değişime tanık olmuştur.

2023 yılında gerçekleştirilen BRICS Zirvesi’nde Rusya, Brezilya ve Güney Afrika, beklentilerin gerisinde kalmış ve küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) içindeki payları (satın alma gücü paritesine göre) son yirmi yılda gözle görülür biçimde düşmüştür. Bahsi geçen üç ülke beklenen ağırlığı yerine getiremese de diğer beş BRICS ülkesi, 2020 yılında toplam GSYİH açısından G7’yi geride bırakmıştır. IMF’ye göre blok, toplu olarak küresel GSYİH’nin %32,1’ini oluşturma potansiyeli taşımaktadır.[7]

BRICS’in önemli bir parçası olan Rusya’nın Amerikan dolarını dışarıda bırakarak yeni bir ödeme sistemi oluşturma çabaları, Batı’nın egemen uluslararası ilişkiler geleneğine karşı önemli bir eleştiri olarak öne çıkarmaktadır. Bu çabaların temelinde, uluslararası ticarette doların hegemonyasına meydan okuma amacı yatmaktadır. Rusya’nın yanı sıra BRICS ülkeleri, yerel para birimleriyle ödemeleri kolaylaştırmayı hedefleyen finansal girişimlerle dolardan bağımsızlaşma planlarını güçlendirmektedir. Bu girişimler, uluslararası finansal sistemi çeşitlendirerek BRICS’in küresel ekonomide daha etkin bir rol üstlenmesine olanak sağlayabilir.


[1] “BRICS: 20 Nations Join Russian Payment System, Ditch US Dollar”, Twitter @BRICSInfo, https://twitter.com/BRICSinfo/status/1754284489251979364, (Erişim Tarihi: 05.02.2024).

[2] Aynı yer.

[3] Aynı yer.

[4] “BRICS: Russia Building New Payment System Without U.S. Dollar”, Watcher.guru, https://watcher.guru/news/brics-russia-confirms-building-new-payment-system-without-u-s-dollar, (Erişim Tarihi: 05.02.2024).

[5] Zoran Vasileski, “Brics Versus The Global West In The Light Of Current Global Realizations”, Towards a Better Future: Peace, Justice, and Strong Institutions, 2024 (291).

[6] “20 Countries Ditch Dollar For Russian Payment Network”, Cryptopolitan, https://www.cryptopolitan.com/20-countries-ditch-dollar-for-russia/, (Erişim Tarihi: 05.02.2024).

[7] “The Rise of the BRICS”, Statista, https://www.statista.com/chart/30638/brics-and-g7-share-of-global-gdp/, (Erişim Tarihi: 05.02.2024).

The post BRICS Çerçevesinde Rusya’nın Doların Hegemonyasını Yıkma Girişimi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
NATO, Rusya ve Nükleer Silahlar https://www.ankasam.org/nato-rusya-ve-nukleer-silahlar/ Tue, 13 Feb 2024 10:08:43 +0000 https://www.ankasam.org/?p=70023 Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO)/Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusya arasındaki gerginlik ve özellikle de nükleer savaş tehdidi gün geçtikçe farklı bir formatta kendisini göstermeye devam etmektedir. Son dönemde nükleer silahlar ve füze savunma sistemlerine yönelik gelişmeler yeni güvenlik ortamının ne kadar tehlikeli olduğunu ortaya koymaktadır. Öyle ki Rusya, Ukrayna Savaşı döneminde Kiev’e silah yardımı […]

The post NATO, Rusya ve Nükleer Silahlar appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO)/Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusya arasındaki gerginlik ve özellikle de nükleer savaş tehdidi gün geçtikçe farklı bir formatta kendisini göstermeye devam etmektedir. Son dönemde nükleer silahlar ve füze savunma sistemlerine yönelik gelişmeler yeni güvenlik ortamının ne kadar tehlikeli olduğunu ortaya koymaktadır. Öyle ki Rusya, Ukrayna Savaşı döneminde Kiev’e silah yardımı yapan İngiltere ve Fransa’yı SARMAT füzeleri ile vurma tehdidinde bulunmuştur. Başta Medvedev olmak üzere birçok Rus yetkili, ülkenin ulusal güvenliğini sağlamak konusunda nükleer silah kullanımından çekinmeyeceklerini açık bir şekilde dillendirmiştir. ABD ve Rusya arasındaki nükleer silahlara ilişkin temel sözleşmelerin yürürlükten kalkması ise hem silah geliştirilmesine hem de bu silahların yeniden başta Avrupa olmak üzere dünyanın birçok bölgesine konuşlandırılmasına imkân sağlamıştır.

Nitekim İngiliz basınında çıkan bir haber de ABD’nin artan “Rusya tehdidi” ışığında İngiltere’ye taktik nükleer silah konuşlandırmayı planladığı iddia edilmiştir. Haber İngiliz Savunma Bakanlığı tarafından yalanlanmamıştır. Habere göre Birleşik Krallık topraklarına Hiroşima’ya atılan atom bombasında 3 kat daha güçlü ve havadan atılan B-61 taktik nükleer silahları konuşlandırılması planlanmaktadır.[1] Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise gelişmeleri takip ettiklerini ifade ederken Rusya’nın Avrupa’da Amerikan, İngiliz ve Fransız nükleer silahlarını aynı kategoride gördüğüne vurgu yapmıştır.[2]

ABD’nin NATO çerçevesinde beş Avrupa devletinde taktik nükleer silahı bulunmaktadır. Türkiye, İtalya, Almanya, Hollanda ve Belçika’da bulunan bu silahların sayısının 180-200 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Soğuk Savaş döneminde 1954 yılında Birleşik Krallık’a ilk taktik nükleer silahların konuşlandırılmasıyla başlayan süreç, daha sonra Almanya, İtalya, Fransa, Türkiye, Yunanistan, Belçika ve Hollanda’yla devam etmiştir. Soğuk Savaş döneminde 7.000 rakamına ulaştığı tahmin edilen Avrupa’daki taktik nükleer silahların sayısı zaman içerisinde azalmış; Fransa, İngiltere ve Yunanistan’dan bu silahların çekilmesi ve diğer ülkelerdeki sayının azaltılması ile 180-200 civarlarına inmiştir. Hatta 2014 Rusya-Ukrayna Krizi’nden hemen önce Hollanda, Belçika ve Almanya’daki birçok yetkili ve siyasi bu silahların Avrupa’dan gönderilmesi çağrısında bulunmuştur.

Ancak Rusya-Ukrayna Krizi ve özellikle 2021 yılında başlayan savaş Avrupa’nın güvenlik mimarisini değiştirmiştir. NATO/ABD/AB ile Rusya arasında her geçen tırmanan kriz nükleer silah politikalarının da değişmesini ve daha tehlikeli bir hale gelmesine yol açmıştır. ABD’nin 2002 yılında tek taraflı olarak 1972 tarihli ABM Sözleşmesinden çekilmesi ile başlayan YENİ SOĞUK SAVAŞ dönemi Soğuk Savaş’tan daha tehlikeli bir boyuta taşınmaktadır. Her iki taraf da bir yandan ellerindeki nükleer silahları modernize edip mevcut savunma silahlarının engelleyemeyeceği bir boyuta taşırken, diğer yandan da rakiplerinin modern silahlarını engellemeye yönelik savunma silahları geliştirmektedir. Soğuk Savaş döneminin kısır silahlanma döngüsü yeniden ve daha tehlikeli bir şekilde yeniden başlamıştır. Kısır silahlanma döngüsünün tehlikesini anlayan Soğuk Savaş dönemi yetkililerinin aksine bugün o dönemde imzalanan sözleşmeler birer birer yürürlükten kaldırılmaktadır. Her iki tarafın nükleer silahlanmasını engelleyen/sınırlayan, mevcut silahların sayısını azaltan ya da belirli bölgelere konuşlandırılmasını yasaklayan sözleşmelerin artık hiçbirisi yürürlükte değil. Askıya alınan NEW START Sözleşmesinin akıbeti hiç iç açıcı görünmemektedir.

Bu çerçevede gündeme gelen konuların birisi de uzun süredir askeri önemi sorgulanan taktik nükleer silahların Avrupa’daki sayısının artırılması olmuştur. 1987 tarihli Orta Menzilli Nükleer Silahlar Sözleşmesinin (Intermediate Nuclear Forces – INF) yürürlükten kalkması bu süreci hızlandırmıştır. Rusya, Belarus’a taktik nükleer silah konuşlandırma kararını açıklamış ve böylece Kaliningrad bölgesindeki mevcut İskender füzelerinin gücünü desteklemiştir. Şimdi ise ABD/NATO bir dönemler Avrupalıların Soğuk Savaş kalıntısı olarak küçümsedikleri bu silahların Avrupa’daki varlığını artmaktadır. Habere göre ABD, 2008 yılında geri çektiği İngiltere’ye tekrar nükleer silah göndermeyi planlamaktadır. Muhtemelen bunu 2001 yılında silahları geri çektiği Yunanistan’a yeniden taktik nükleer silahların geri gönderilmesi süreci takip edecektir. Halen silah bulunduran diğer ülkelerdeki mevcut silah sayısının artırılması da oldukça ihtimal dahilindedir. NATO’nun yeni üyeleri Finlandiya ve İsveç’in de yakın bir dönemde bu silahlara ev sahipliği yapmaya başlaması da sürpriz olmayacaktır.

Avrupa’da konuşlandırılan B-12 taktik nükleer silahlarının modernizasyonun F-35 savaş uçaklarıyla ilişkisi gözden kaçırılmaması gereken bir husustur. ABD uzun süredir B-12 silahlarını modernize çalışmalarını devam ettirmekte ve F-35 savaş uçaklarıyla kullanılacak şekilde dizayn etmektedir. Bu çerçevede ABD’nin taktik nükleer silahlarına ev sahipliği yapan ya da yapması muhtemel devletlerin F-35 uçakları tedarik süreci de önem arz etmektedir. ABD yönetiminin Türkiye’ye F-16 savaş uçağı ve modernizasyon kiti satışı konusundaki desteğiyle önümüzdeki dönemde F-35 programına tekrar dönebileceğine yönelik gelişmelerin de Avrupa’da taktik nükleer silah sayısının artırılması ile bağlantısı da gözden kaçırılmaması gereken bir konudur.


[1] “US To Station Nuclear Weapons in UK To Counter Threat from Russia”, Telegraph, https://www.telegraph.co.uk/world-news/2024/01/26/us-nuclear-bombs-lackenheath-raf-russia-threat-hiroshima/, (Erişim Tarihi: 12.02.2024).

[2] “Russia Checking Reports About US’ Plans to Deploy Nukes in UK — Lavrov”, Tass, https://tass.com/politics/1739373, (Erişim Tarihi: 12.02.2024).

The post NATO, Rusya ve Nükleer Silahlar appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Azerbaycan’ın Yeşil Enerji Hamleleri https://www.ankasam.org/azerbaycanin-yesil-enerji-hamleleri/ Thu, 01 Feb 2024 09:46:53 +0000 https://www.ankasam.org/?p=69217 Azerbaycan, bu yıl Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’na (COP29) ev sahipliği yapacaktır. Bunun kesinleşmesinin ardından Bakü, yenilenebilir ve temiz enerjiye geçiş için birtakım atılımlar gerçekleştirmiştir. Socar Green’in duyurulması birtakım tartışmalara yol açmıştır. Zira Azerbaycan ekonomisinin ve sanayisinin temellerini fosil yakıtlar oluşturmaktadır. Fosil yakıtların geliri Azerbaycan ihracat gelirlerinin yaklaşık %90’nını oluşturmaktadır ve hükümetin en büyük gelir […]

The post Azerbaycan’ın Yeşil Enerji Hamleleri appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Azerbaycan, bu yıl Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’na (COP29) ev sahipliği yapacaktır. Bunun kesinleşmesinin ardından Bakü, yenilenebilir ve temiz enerjiye geçiş için birtakım atılımlar gerçekleştirmiştir. Socar Green’in duyurulması birtakım tartışmalara yol açmıştır. Zira Azerbaycan ekonomisinin ve sanayisinin temellerini fosil yakıtlar oluşturmaktadır. Fosil yakıtların geliri Azerbaycan ihracat gelirlerinin yaklaşık %90’nını oluşturmaktadır ve hükümetin en büyük gelir kalemlerinden biridir.

Socar Green’in kurulması, COP29 öncesi Azerbaycan için çok büyük bir önem teşkil etmektedir. Socar Green şirketinin amaçları arasında güneş ve rüzgâr projelerine, yeşil hidrojen üretimine ve karbon yakalama ve depolama (CCS) alanlarına yatırım yapmak vardır.[i] Bu yatırım, Azerbaycan’ın AB üye ülkelerine temiz enerji ihracatı konusunda daha güvenilir bir aktör olarak öne çıkmasına imkan sağlayacaktır. Bölgenin en büyük gaz ihracatçısı konumunda olan Azerbaycan için enerji denklemine yeşil enerji hamlelerinin eklenmesi enerji ihracatına ekstradan katma değer katacaktır. Lakin Azerbaycan’ın şu an tahminlere göre 25 yıllık petrol rezervine karşın 100 yıllık doğalgaz rezervinin bulunması (mevcut üretime dayanarak), yeşil enerjiye dönüş için büyük bir engel olarak görünmektedir. Oxford Enerji Çalışmaları Enstitüsü Kıdemli Araştırmacısı Gulmira Rzayeva, COP29 öncesi Azerbaycan’ın yeşil enerjiye dönüş hamlelerini şu şekilde yorumlamıştır:[ii]

“Avrupa, Türkiye ve Gürcistan’daki tüketiciler şu anda bu hidrokarbonlara ihtiyaç duyuyor ve eğer yalnızca Azerbaycan, petrol ve gaz çıkarmayı bırakırsa, dünyanın enerji geçişini kesinlikle değiştirmeyecek. Eğer böyle planlar varsa, tüm üreticileri içermeleri gerekiyor.”

Yeşil enerjiye geçiş hamlelerini değerlendirmeye geçmeden önce Azerbaycan’ın enerji görünümü incelemekte fayda vardır. Azerbaycan Enerji Bakanlığı, 2023 yılı için gaz, petrol ve elektrik üretim verilerini açıklamıştır. Bakanlığa göre Azerbaycan, 2023 yılında 48.3 milyar metreküp doğal gaz üretmiştir. Bu, 2022 yılına göre %37’lik bir artış anlamına gelmektedir. Bu miktarın 12.9 milyar metreküpü Azeri-Çırak-Güneşli sahasından, 26.2 milyar metreküpü Şah Deniz sahasından ve 0.8 milyar metreküpü Abşeron sahasından çıkarılmıştır. Devlete ait şirket SOCAR, yıl boyunca 8.4 milyar metreküp gaz üretmiştir. 2022 yılında bu rakam, 8.1 milyar metreküp olmuştur. Gaz ihracatı, 2023 yılında 23.8 milyar metreküp olarak gerçekleşmiştir. Bu da bir önceki yıla göre %5’lik artışa tekabül etmektedir. Bunun 11.8 milyar metreküpü Avrupa’ya, 9.5 milyar metreküpü Türkiye’ye ve 2.5 milyar metreküpü Gürcistan’a satılmıştır. Azerbaycan, 2023 yılında kondensat dahil olmak üzere toplamda 30.2 milyon ton ham petrol üretmiştir. Bu oran, 2022 yılına göre %7 azalışı ifade etmiştir.

Azeri-Çırak-Güneşli sahasının payı 17.8 milyon ton iken, Şah Deniz’in payı 4.3 milyon ton (kondensat) ve Abşeron’un payı 0.3 milyon ton olmuştur. SOCAR’ın petrol üretimi 7.8 milyon ton (kondensat dahil) olarak gerçekleşmiştir. Petrol ihracatı 2023 yılında 25.2 milyon ton olmuştur. Bu da bir önceki yıla  göre %5 azalış anlamına gelmektedir. Azerbaycan’ın toplam elektrik üretimi 2023 yılında, bir önceki yıla göre %1 artışla 29.3 TWh olmuştur. Bunun 27.2 TWh’si termik santrallerden, 1.8 TWh’si hidroelektrikten, 57 GWh’ı rüzgâr, 79 GWh’ı güneş ve 223 GWh’ı atık ısı tesislerinden gelmiştir. Azerenergy, bu enerji üretiminin büyük çoğunu gerçekleştirmiştir. (26.4 TWh, bunun içinde 24.7 TWh termik ve 1.6 TWh hidroelektrik), onu Nahçıvan AR Enerji Ajansı (481 GWh), Azerişığı (42 GWh rüzgâr enerjisi) ve diğer IPP (2.3 TWh) takip etmiştir. Elektrik ihracatı, önceki yıla göre %8 artışla 3.3 TWh olarak gerçekleşirken, ithalat %54 artışla 212 GWh olmuştur.[iii]

Fosil yakıtların ekonomide ve ülke politikalarındaki yerinin anlaşılması bu anlamda Azerbaycan’ın yeşil enerji dönüşümü veya yatırımları konusunda kararlı olup olmadığını göstermektedir. Lakin Aralık 2022 tarihinde Gürcistan, Macaristan ve Romanya, Azerbaycan’dan yenilenebilir kaynaklardan elde edilen yeşil enerji üretmek ve bu enerjiyi Karadeniz altından geçen bir denizaltı kablosu aracılığıyla Avrupa’ya ihraç etmek için bir proje üzerinde anlaşmaya varmıştır.[iv] Bu projenin ortaya çıkış sebebi, Azerbaycan’ın Karadeniz kıyısındaki kara ve deniz rüzgar çiftliklerinden enerji üretme potansiyeline sahip olması ve aynı zamanda güneş enerjisi üretme potansiyeline sahip olmasıdır.[v] 2021 yılında ABD İnsani Yardım ve Kalkınma Ajansı (USAID) ile ABD Enerji Derneği, Gürcistan ve Romanya’nın mevcut enerji iletim şebekelerinin minimal güncellemelerle 1.000 megavata kadar aktarım yapabilecek kadar güçlü olduğu sonucuna varan bir teknik değerlendirmeyi tamamlamıştır.

Proje, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Gürcistan Başbakanı Irakli Garibaşvili, Romanya Başbakanı Nicolae Chuke ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın 17 Aralık 2023 tarihinde imzaladığı bir Stratejik Ortaklık Anlaşması ile daha resmi bir yapı kazanmıştır. Bu anlaşma, Azerbaycan’ın yenilenebilir enerji planına yardım etme karşılığında Bakü’nün 2027 yılına kadar Avrupa’ya doğal gaz ihracatını iki katına çıkarmayı kabul etmesi üzerine Temmuz 2022 tarihinde Azerbaycan’la yardım anlaşması imzalayan Avrupa Birliği adına Ursula von der Leyen tarafından imzalanmıştır. Dört devlet arasında anlaşılan proje, 1.200 kilometrelik bir kapasiteye sahip bir kablonun döşenmesini öngörmektedir. Bu kablo, Karadeniz’de Gürcistan ile Romanya arasında olup ayrıca yerel iletim hatlarının kapasitelerinin de genişletilmesini içermektedir. Bu proje, Rusya-Ukrayna Krizi’nin derinleşmesi ve Karadeniz’de artan güvenlik endişeleri nedeniyle sekteye uğramıştır.

Son olarak Azerbaycan’ın yenilenebilir enerji potansiyelini de değerlendirmekte fayda vardır.  Rüzgâr enerjisi; diğer alternatif enerji kaynakları olan güneş, hidroenerji, jeotermal ve biyokütle enerjisinden farklı olarak üretim zorluğu, çevresel etkileri ve tükenmez oluşu nedeniyle üretimi en uygun olandır. Abşeron Yarımadası, Hazar Denizi sahil kenarı toprakları, Azerbaycan’ın batı kısmı (Gence, Daşkesen) ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti (Şerur, Culfa), en fazla rüzgâr enerjisi potansiyeline sahip bölgelerdir.   Güneş enerjisinin kullanımının gelişmesi, Azerbaycan’ın birçok bölgesinde enerji sorununu kısmen çözebilir. Özellikle güneş santrallerinin verimliliğinin ülkenin doğal iklim ve coğrafi konumuna bağlı olduğunu belirtmek gerekir. Öyle ki, 1 yıl boyunca 1m2’lik yer yüzüne düşen güneş enerjisinin miktarı ABD’de 1500-2000 kW/saat, Rusya’da 800- 1600 kW/saat, Çin’de 1800-2000 kW/saat, Fransa’da 1200-1400 kW/saat ve Azerbaycan’da 1500-2000 kW/saatten oluşmaktadır. Görüldüğü üzere Azerbaycan topraklarına düşen güneş ışınlarının miktarı diğer ülkelere kıyasla fazladır. Bu da güneş enerjisine yapılacak yatırımları değerli kılmaktadır.


[i] “Cop29 Host Azerbaijan Launches Green Energy Unit to Sceptical Response”, Climate Home News, https://t.ly/3_rQk, (Erişim Tarihi: 25.01.2024).

[ii] Aynı yer.

[iii] “Azerbaijan’s 2023 Gas and Power Production Rose While Oil Production Declined”, Enerdata, https://t.ly/KppbG, (Erişim Tarihi: 15.01.2024).

[iv] “Azerbaijan Positioning Itself as Green Energy Exporter”, Eurasinet, https://eurasianet.org/azerbaijan-positioning-itself-as-green-energy-exporter, (Erişim Tarihi: 09.08.2023).

[v] “AB, Karadeniz’in altından elektrik hattı döşeme hazırlığında”, AA, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ab-karadenizin-altindan-elektrik-hatti-doseme-hazirliginda/2766332, (Erişim Tarihi: 17.12.2022).

The post Azerbaycan’ın Yeşil Enerji Hamleleri appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>