Tarih:

Paylaş:

Yeni Jeopolitik Gerçeklikten Fransa’nın Orta Asya Ziyaretini Okumak

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra başlayan tek kutuplu dünya düzeni, 2000’li yıllardan itibaren değişime başlamış ve jeopolitik olmasa da ekonomik ve güvenlik odaklı ciddi bir dönüşüme uğramıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Afganistan ve Irak müdahaleleri, Çin’in ekonomik yükselişi, Rusya’nın hem enerji hem de askeri kartını kullanması ve bölgesel güçlerin daha fazla hak talepleri devletlerarası ilişkilerin yapısını değiştirmiştir. Bunun yanı sıra devlet dışı faktörlerin de ciddi bir değişime uğradığı ve küresel sistemin yapısını ciddi bir şekilde dönüşüme uğrattığı açık bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmıştır.

Teknolojik tekellerin giderek kırılarak Know-How bilgisinin artması, coğrafi zorlukların mega projelerle hafiflemesi, deniz, kara ve demir ulaşımının yaygınlaşması, bilgi teknolojileri ve telekomünikasyon araçlarının hemen hemen bütün sosyal dokulara ulaşması ve sosyal medyada örgütlenme bilincinin ve haber alma özgürlüğünün artması gibi faktörler, bugün karşılaştığımız hegemonya tartışmalarının belki daha az hesaba katılan, ancak daha derin bir sosyo-politik, sosyo-kültürel ve jeo-stratejik etkiye sahip olan unsurlarıdır. Farkındalığı artan toplumlar ve dolayısıyla devletler kendini merkeze alan politikaları izlemek istemekte ve bir anlamda Stratejist Zbigniew Brezezinski’nin “Küresel Politik Uyanış” dediği evreye girmektedir. Hem ticari hem diplomatik hem de sosyal olarak daha entegre hale gelen bir düzende ülkeler, bir kutbun ideolojik hedeflerini izlemek yerine konjonktürel ya da daha uzun vadeli çıkarları neredeyse orada bulunmayı arzulamaktadırlar.

Son 20 senede hem devletlerin göstermiş olduğu refleksler hem de sistemin yapısal dönüşümü, gücün yeniden dağılmasına yol açmıştır. Mevcut aktörlerin etki alanları değişmekte, yeni coğrafyaların jeopolitik önemi artmakta ve ittifaklar yeniden şekillenmektedir. Özellikle ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle başlayan ardından Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesiyle devam eden ve son olarak İsrail ve Filistin arasındaki savaşa; Afrika’daki darbeler silsilesi, Orta Koridor’un giderek önem kazanması, yeni ticari koridorların gündeme gelmesi ve bir bütün olarak Küresel Güney’in dinamizminin eklenmesi, “Yeni Büyük Oyun” olarak adlandırılan bir dönemin artık yaşanmakta olduğu gerçekliğini bizlere göstermektedir. Tam da bu nokta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 1-2 Kasım 2023 tarihlerinde Kazakistan ve Özbekistan’a ziyaretleri[1] sadece Fransa’nın dış politikası gereği olarak değil, aynı zamanda uluslararası ilişkiler masasında yaşanan köklü değişimleri de okumamız açısından önemlidir. 

Sömürgecilik çağından itibaren Fransa’nın Afrika kıtası üzerindeki politik, askeri ve kültürel etkisi zaman içinde erozyona uğramıştır ve Afrika, yeni jeopolitik gerçekliklere uygun olarak yeni işbirliklerine yönelmiştir. Çin’in ekonomik yatırımları, Türkiye’nin insani yardımları ve Rusya’nın askeri etkisini arttırması, bu yeni işbirliklerinin birkaç örneğidir. Şüphesiz Afrika Kıtasındaki yeni güç dağılımının en büyük kaybedeni bir zamanlar Kıta’daki en etkili güç olan Fransa olmuştur.

Son dönemde Çad, Mali ve Burkina Faso’da başlayan darbelere en son eklenen Nijer darbesi, Fransa’nın Afrika üzerindeki etkisini azaltan son darbe olarak tarihe geçmiştir. Fransa’nın Mali Büyükelçisi Joël Meyer’in kovulması ve Fransa’ya uranyum satışının yasaklanması, uzun süredir Afrika’dan uranyum alan Fransa için olabilecek en kötü senaryolardan birisidir. Özellikle bir diğer uranyum üreticisi olan Rusya’nın da Fransa’yla kötüleşen ilişkisi, Fransa’nın kritik uranyum tedariğinde sıkıntı yaşayacağı anlamına gelmektedir. Fransa’nın elektrik üretiminin %70’ından fazlasını uranyum kullanılan nükleer tesislerden elde ettiği düşünüldüğünde,[2] Macron’un en büyük 5 uranyum üretici arasında yer alan Kazakistan ve Özbekistan’a gerçekleştirdiği ziyaretlerdeki en önemli konunun uranyum ve enerji tedariği olduğu tartışmasız bir gerçektir. Nitekim Macron’un heyetinde iş dünyasından yer alan isimler bunu teyit etmektedir. Meselenin bir diğer ayağı da “Yeni Büyük Oyun”un kurallarına uygun olarak Orta Asya üzerindeki mücadeledir.

Kuzey ve Güney ticari hatlarındaki yüksek güvenlik riskleri ve mevzubahis iki bölgedeki jeopolitik rekabet neticesinde son yıllarda önemini arttıran Orta Koridor, bölge ülkelerinin aralarındaki sorunlara kazan-kazan temelinde yaklaşması ve jeopolitik rekabetin bir alanı olmak yerine istikrarın koridoru olarak konumlanma çabaları neticesinde çekim merkezi haline gelmiştir. Rusya’nın başat aktör olduğu Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) ve Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) ve Çin’in Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve Kuşak-Yol Girişimi sayesinde uzun yıllardır etkileşim halinde olduğu bu coğrafyanın zengin yeraltı kaynakları halihazırda Batı’nın enerji ve maden alternatif arayışlarında en dikkat çeken bölge konumuna yükselmiştir. Kurumsal olarak Avrupa Birliği (AB), Almanya ve Fransa gibi aktörlerin son bir sene içinde Orta Asya’yla kurduğu bağlar şüphesiz tesadüf sayılamaz. Nitekim yakın bir tarihte diplomatik temaslarda bulunmak için Azerbaycan’a giden AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, şu açıklamada bulunmuştur:[3]

AB, Orta Asya ve ötesiyle bağlantılar kurmak için Azerbaycan’la çalışmak istiyor. Bu yüzden Hazar ötesi bağlantılar hakkındaki tartışmaları ve fikirleri büyük bir ilgiyle takip ediyoruz. Bu tartışmaları derinleştireceğiz.”

Bu açıklamanın yanı sıra 29 Eylül 2023 tarihinde Almanya Başbakanı Sayın Olaf Scholz, Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Sadır Caparov, Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev, Tacikistan Cumhurbaşkanı Sayın İmamali Rahman ve Türkmenistan Cumhurbaşkanı Sayın Serdar Berdimuhamedov’un Berlin’de yapılan Birinci Almanya-Orta Asya Zirvesinde bir araya gelmesi,[4] değişen jeopolitik dinamiklerin bir izdüşümü olarak görülmelidir.

Bu çerçeveden bakıldığında Macron’un çabalarını; Afrika’da Rusya’ya karşı kaybettiği nüfuzunu giderek daha bağımsız bir dış politika benimseyen Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini arttırarak kazanma ve uranyum, petrol ve nadir metaller gibi kritik kaynakların arz güvenliğini sağlama alma adımları olarak okumak doğru bir yaklaşım olacaktır. Özellikle AB’nin önem verdiği yeşil dönüşüm girişiminde kritik rol oynayan rüzgar türbinleri, güneş panelleri ve elektrikli araçlar için şarj edilebilir pillere kadar çok çeşitli teknolojilerin üretiminde rol oynayan nadir metallerin Orta Asya ülkelerinde bulunması, Paris’in Orta Asya açılımını son dönemde Çin ile Avrupa arasındaki tartışmalarda geçen “de-risking (risksizleştirme, bağımlılığı azaltma)” kavramı da düşünüldüğünde daha anlamlı kılmaktadır.

Şüphesiz genelde Avrupa ülkelerinin ve özelde Fransa’nın Orta Asya’ya ilgi göstermesinin; Kazakistan, Özbekistan ve Orta Koridor’un çıkarına olduğunu da göz ardı etmemek gerekir. Sayın Tokayev’le birlikte daha bağımsız ve çok boyutlu bir dış politikaya yönelen, ülke içinde daha şeffaf ve katılımcı bir yönetim benimseyen ve ticari ve ekonomik alanda üzerindeki tekelleri giderek kıran bir Kazakistan, Avrupa nezdinde güçlü bir alternatif ve güvenilir bir ekonomik partner olma potansiyeline sahiptir. Nitekim Tokayev’in Fransa’yı “kilit ve güvenilir bir partner” olarak tanımlaması ve Kazakistan’ın Norveç ve ABD’den sonra Avrupa’nın 3. en büyük petrol tedarikçisi olması bu ilişkinin boyutunu gözler önüne sermektedir.[5] Aynı şekilde, göreve geldiği andan itibaren Özbekistan ekonomisini dünyaya açan ve köklü bir dönüşüm sağlayan Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyoyev’in “Özbekistan Strateji-2030” kapsamında da Fransa’nın oynayacağı önemli roller mevcuttur. Mirziyoyev’in Macron’u sıcak bir şekilde karşılaması ve “uzun zamandır bu ziyareti bekliyordum” açıklaması, masaya gelen ticaret, inovasyon, yatırım ve kültürel-insani alanlardaki işbirliği konularında bir ortaklık kurulacağı izlenimini vermiştir. Ayrıca Macron’un AB ile Özbekistan arasında genişletilmiş bir ortaklığın imzalanmasına destek sözü vermesi de not edilmelidir. Paris’in çabaları, Almanya’nın başlattığı girişimler ve AB’nin kurumsal yaklaşımı, Avrupa’ya kadar uzanan ve varış süresini ciddi bir oranda kısaltan Orta Koridor’un da yararına olacağı ve yeni yatırımlarla kapasitesinin artacağı da bir gerçekliktir. Bu noktada Batı’nın başlattığı “Daha İyi Bir Dünyayı Yeniden İnşa Et” girişiminin Orta Asya’daki yatırımlara daha fazla yöneleceği düşünülebilir.

Karşılıklı çıkar ilkesine dayanan hedeflerinin yanında Fransa’nın reel politikten uzak hedefleri arasında Türk Devletleri Konseyi’ne gözlemci üye olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kazakistan’da yapılan son zirveye davet edilmesini engelleme girişimi olabileceği de göz ardı edilmemelidir. Güney Kafkasya’daki jeopolitik gerçekliğin reel bir zemine kavuşması esnasında Paris’in istikrarsızlaştırıcı tutumunun karşılık bulmaması ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’de kendi haklarını hukuki zeminde güçlü bir şekilde savunarak Fransa’nın Doğu Akdeniz’deki bozucu tutumunu boşa çıkarması, Paris’in istikrarsızlaştırıcı tutumunu sekteye uğratmıştır. Fransa’nın KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na çağrılmamasını istemesi karşılık bulmuş olabilir. Zira KKTC’nin Astana’da yapılan zirveye çağrılacağı yüksek bir beklentiydi. Lakin burada unutulmaması gereken nokta Fransa’nın, şayet doğruysa, bu kazancının konjonktürel olduğudur ve jeopolitik bir karşılığı olmadığıdır.

Özet olarak Fransa’nın ve genel olarak Batı’nın Orta Asya’ya ilgisini sadece devletlerarası bir boyuttan değerlendirmekten ziyade değişen dünya dengelerinde gelişen yeni jeopolitikten okumak daha geniş bir bakış açısı sunacaktır. Bir taraftan giderek gücünün aşındığının farkında olan ve geleneksel etki alanlarını kaybeden Batı’nın yeni jeopolitik gerçekliklere uygun adımlar atması, diğer taraftan Orta Koridor dinamizmiyle potansiyelini daha fazla keşfetmeye başlayan Orta Asya ülkelerinin gelecekte daha fazla etkileşime gireceği öngörülebilir.


[1] “Macron Visits Kazakhstan on Strategic Tour of Central Asia”, Aljazeera, https://www.aljazeera.com/news/2023/11/1/macron-in-kazakhstan, (Erişim Tarihi: 8.11.2023).

[2] “Nuclear Power in France”, World Nuclear, https://world-nuclear.org/information-library/country-profiles/countries-a-f/france.aspx, (Erişim Tarihi: 08.11.2023).

[3] “Statement by President von der Leyen with Azerbaijani President Aliyev”, European Commission, https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/STATEMENT_22_4583, (Erişim Tarihi: 08.11.2023).

[4] Gamze Bal, “Almanya-Orta Asya Stratejik Ortaklığında Orta Koridorun Önemi”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/almanya-orta-asya-stratejik-ortakliginda-orta-koridorun-onemi/, (Erişim Tarihi: 08.11.2023).

[5] Ido Vock, “Why France’s Emmanuel Macron is courting Central Asia”, BBC, https://www.bbc.com/news/world-europe-67283849, (Erişim Tarihi: 08.11.2023).

Mustafa Cem KOYUNCU
Mustafa Cem KOYUNCU
Mustafa Cem Koyuncu, Karabük Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler bölümünde Master öğrencisi olup Hint-Pasifik Bölgesi, ABD-Çin Rekabeti, uluslararası güvenlik, jeopolitik ve stratejik araştırmalar alanları üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Karabük Üniversitesi’nde eğitimine başlamadan önce, Boğaziçi Üniversitesinde Lisans eğitimini tamamlamıştır. Özel sektörde yöneticilik tecrübesi kazanmasının ardından Koyuncu, kariyerine ANKASAM’da devam etmektedir. Koyuncu, ileri seviyede İngilizce bilmektedir.