Tarih:

Paylaş:

Nijer’in Dış Politikasındaki Değişimler

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

15 Ocak 2024, Nijer için önemli bir diplomatik değişimin işaretiydi. Çünkü Nijer Başbakanı Ali Mahaman Lamine Zeine ve heyeti, Moskova’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu toplantının başlıca amacı, Nijer ile Rusya arasındaki ekonomik ve diplomatik ilişkileri güçlendirmekti. Ancak arka planda bu, Nijer’in “yükselen anti-Batı” nüanslı dış politikasında bir dönüm noktası anlamına geldi. Temmuz 2023’deki darbeyle başlayan radikal dönüşün son işareti oldu. Batı’nın önemli bir müttefiki olan Nijer Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’un devrilmesi, ülkedeki Fransız etkisinin hızla azalmasına yol açmış ve daha da önemlisi, Fransız Büyükelçinin ayrılması ve askerlerin çekilmesine yönelik ülke çapında protestolara neden olmuştur.

Son Moskova ziyareti, Nijer’in yeni liderliğinin çeşitli ortaklıklar geliştirmedeki pragmatik yaklaşımını gözler önüne sermiştir. Bu diplomatik temas sırasında Başbakan ve heyeti, Rusya Başbakan Yardımcısı Alexéi Overchuk ile görüşmelere katılmıştır. Bu diyalog, Nijer’in diplomatik ilişkilerini çeşitlendirme ve işbirliği için alternatif yollar keşfetme yönündeki ortak çabasını göstermiş ve ticari, ekonomik ve yatırım bağlarını genişletme yönündeki açık niyetinin altını çizmiştir.

Bu müzakereler, özellikle darbe sonrası ülkenin dış politikasında stratejik bir yeniden yönelime işaret etmektedir. Ayrıca Nijer Başbakanı’nın Türkiye ve İran’ı ziyaret etmeyi planlandığını da belirtmekte yarar vardır. Bu da Nijer’in bir dizi diplomatik olasılığı keşfetme konusundaki kararlılığını daha da vurgulamaktadır. Eş zamanlı olarak Fransız birliklerinin sınır dışı edilmesi ve askeri işbirliği anlaşmalarının feshedilmesi, Nijer’deki Fransız karşıtı düşünceleri yansıtan kritik bir arka plan oluşturmaktadır. Cuntanın Avrupa Birliği ile güvenlik anlaşmalarını iptal etme ve Fransa’nın müdahalesini eleştirme kararları, Nijer’i eski Batılı müttefiklerinden uzaklaştırma yönündeki kasıtlı çabanın altını çizmektedir.

Nijer’in dış politikasındaki jeopolitik değişimlerin ortasında, ülkenin önemli uranyum endüstrisinin geleceğine ilişkin endişeler artmaktadır. Askeri cuntanın iktidara gelmesinin ardından yaşanan son karışıklık, küresel pazarlara istikrarlı bir şekilde uranyum tedarik edilmesine gölge düşürmüştür. Bu karmaşıklığa ek olarak, “M62” olarak bilinen sivil toplum gruplarından oluşan bir ittifak, Nijer’i Fransa’yla uranyum ticaretini durdurmaya çağırmakta ve bu da ülkenin stratejik kaynaklarına ilişkin belirsizliği artırmaktadır.

Nükleer enerjiye büyük ölçüde bağımlı olan Fransa, elektriğinin yaklaşık üçte ikisinin nükleer santrallerden sağlanması ve önemli bir kısmının Nijer’den gelen uranyuma bağlı olması nedeniyle istikrarsız bir durumla karşı karşıyadır. Bu güvenlik açığı, Fransa’nın kendi nükleer yetenekleri olmayan Avrupa ülkelerine elektrik ihracatı yapmasıyla daha da kötüleşmektedir. Fransa’nın kapsamlı nükleer enerji altyapısında kullanılan yakıt çubukları için uranyum madenciliği yapmaktan sorumlu olan Fransız nükleer holdingi Orano’nun (eski adıyla Areva) Nijer’deki uzun süreli varlığı, bu ekonomik ve stratejik karmaşıklığı daha da artırmaktadır. Nijer, kırk yılı aşkın süredir Fransız nükleer yakıt döngüsü grubu Orano’nun sömürüsüne maruz kalmaktadır. Şu anda yüzde 90’ı Fransız devletine ait olan çok uluslu şirket, darbeye rağmen Nijer’deki madencilik faaliyetlerini sürdürme niyetini açıklamıştır.

Bu karmaşıklıklar arasında, kırk yılı aşkın süredir Fransız sömürüsüne maruz kalan Nijer’in uranyum kaynaklarında yaşanacak olası bir kesinti, sadece Nijer’in ekonomik istikrarı için değil, aynı zamanda Fransa’nın enerji güvenliği için de doğrudan bir tehdit olacaktır.

Fransa’nın bölgedeki etkisinin azalması, komşu Mali ve Burkina Faso’daki darbelerin ardından Fransız kuvvetlerinin sınır dışı edilme tehdidiyle daha da belirgin hale gelmektedir. Bu, Fransa’nın bölge genelindeki silahlı gruplarla mücadelesinde önemli bir azalmaya işaret etmektedir ve bölgedeki güvenlik dinamikleri için olası etkileri bulunmaktadır. Macron’un Sahel’deki son müttefiki olan Çad’ın lideri Mahamat Deby, yakın zamanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüşmek üzere Moskova’ya gitmiş ve bu, Çad liderinin Fransa’dan daha da uzak durma çabasının ince bir göstergesi olmuştur. Bu hareket, Deby gibi liderlerin Sahel’de çok kutuplu bir paradigma yolunda ilerlediği daha geniş bir trendle uyumludur ve Fransa’nın bölgesel dinamiklerin evrimi karşısında tarihsel etkisini sürdürmekte zorlanabileceği anlamına gelmektedir. Sonuç olarak Nijer’in Moskova’yla olan ilişkilerde ve büyüyen Fransız karşıtı duygularda görülen darbe sonrası Batı karşıtı yönelimi, Fransa’nın enerji güvenliğine dair endişeleri artırmaktadır.

Gadea Albaladejo LÁZARO
Gadea Albaladejo LÁZARO
Valensiya Avrupa Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler Bölümü