AMERİKALAR Arşiv — ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi https://www.ankasam.org/kategory/bolgeler/amerika/ Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Thu, 28 Mar 2024 07:43:51 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.4.3 Trump’ın Yeniden Seçilmesi Durumunda Çin-ABD İlişkileri Nasıl Gelişir? https://www.ankasam.org/trumpin-yeniden-secilmesi-durumunda-cin-abd-iliskileri-nasil-gelisir/ https://www.ankasam.org/trumpin-yeniden-secilmesi-durumunda-cin-abd-iliskileri-nasil-gelisir/#respond Thu, 28 Mar 2024 07:32:21 +0000 https://www.ankasam.org/?p=76322 Son yıllarda Çin-Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ilişkileri, birçok küresel konu veya alanda doğrudan rekabete ve açık anlaşmazlıklara dönüşmüştür. 2024 yılı Kasım ayında ABD’de yapılacak Başkanlık Seçimleri ile mevcut olan Çin-ABD çekişmesine kimin daha fazla etki getireceği merak konusu olmuştur. Yapılan son anketler, Biden’ın Trump’ın arkasında olduğunu göstermektedir.[1] Bu da söz konusu seçimi Trump’ın kazanması durumunda […]

The post Trump’ın Yeniden Seçilmesi Durumunda Çin-ABD İlişkileri Nasıl Gelişir? appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Son yıllarda Çin-Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ilişkileri, birçok küresel konu veya alanda doğrudan rekabete ve açık anlaşmazlıklara dönüşmüştür. 2024 yılı Kasım ayında ABD’de yapılacak Başkanlık Seçimleri ile mevcut olan Çin-ABD çekişmesine kimin daha fazla etki getireceği merak konusu olmuştur. Yapılan son anketler, Biden’ın Trump’ın arkasında olduğunu göstermektedir.[1] Bu da söz konusu seçimi Trump’ın kazanması durumunda Çin-ABD ilişkilerinin ne yönde evrileceği konusundaki soruları beraberinde getirmektedir.

Trump’ın Çin politikası, genel dış politika stratejisine paralel olarak tek taraflı bir yaklaşımı benimseme eğilimindedir. Bu durum, Trump’ın kendi endişeleri dahilinde Çin’le doğrudan ikili müzakerelere yoğunlaşmasına neden olmaktadır. Trump’ın aynı zamanda iç ve dış politikalarında öne çıkan “Önce Amerika” ilkesi, Çin’e olan politikasını doğrudan etkilemektedir. Trump’ın “Önce Amerika” ilkesi ışığında Amerika’yı maliyetli savaşlara sokma konusundaki genel isteksizliği, buna bağlı olarak ortaklıklardan çekilmesi ve ABD’nin bölgesel müttefikleriyle bağlarının azalması konusundaki konuşması, Çin’in üzerindeki baskıları hafifletebilmektedir.

Trump, Amerika’nın Japonya ve Güney Kore’yle yaptığı savunma anlaşmalarını eleştirerek bazı noktalarda bu müttefik ülkelerde konuşlanmış Amerikan birliklerini geri çekme tehdidinde bulunmuştur.[2] Analistler, bölgedeki Amerikan ittifaklarının azalmasının, Tayvan konusu da dahil olmak üzere Çin’in yararına olacağını söylemektedir.[3] Diğer yandan “Önce Amerika” mantrası Trump’ın Amerikan imalatını desteklemek için korumacı stratejiler benimsemesine ve ABD-Çin ticaret savaşının da yoğunlaşmasına yol açmıştır. Trump dönemi ABD-Çin ilişkilerinin en belirgin özelliği işbirliği veya ortaklık sağlanabilen alanların kısa vadeli sürdürülüp, uzlaşılamayan konuların doğrudan çatışmaya dönüşmesi olmuştur.

Trump, 2017 yılının sonlarında açıkladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde Çin’i “rakip” ve “revizyonist güç” olarak tanımlayarak Washington’un Pekin’le olan doğrudan rekabetini başlatmıştır.[4] Bu strateji, ticaret savaşı gibi çeşitli alanlarda Çin’e karşı meydan okumayı içermektedir. Trump yönetimi, özellikle son yılında Çin-ABD ilişkilerine daha fazla belirsizlik ve doğrudan çatışma unsuru eklemiştir. Trump’ın Tayvan Boğazı dahil olmak üzere güvenlik endişelerini bilinçli olarak artırması, Çin mallarına yönelik cezai gümrük vergileri uygulaması ve Huawei, ZTE ve TikTok gibi Çinli teknoloji şirketlerine geniş kapsamlı kısıtlamalar getirmesi, ikili ilişkilerde ciddi bir etki yaratarak ikili ilişkilere zarar vermiştir.[5]

Biden yönetimi, Trump’ın ani, kısa vadeli ve tek taraflı sert politikalarından farklı olarak Amerika’nın çıkarlarını koruyarak Çin’le rekabeti daha sürdürülebilir ve uzun vadeli bir politikaya dayandırma çabasındadır. Bunun yanı sıra Trump’dan farklı olarak, Çin’le gerekli stratejik iletişimi sürdürmeye istekli ve iklim değişikliği gibi çeşitli konularda işbirliği eğilimindedir.

Biden, Çin’le olan stratejik rekabetin en önemli unsuru olarak teknolojiyi görmektedir. Bu kapsamda Çinli kuruluşlara kısıtlamalar ve yaptırımlar getirerek teknoloji ürünlerine erişimi engellemeye çalışmaktadır. Göreve geldikten sonra Trump dönemi gümrük vergilerini büyük ölçüde yürürlükte tutmuştur ve ardından Çin’in askeri ve teknolojik yeteneklerini geliştirmek için kullanılan Amerikan yüksek teknolojisinin ve finansmanının Çin’den ithal edilmesini engellemeyi amaçlayan bir dizi politika geliştirmiştir.[6] Biden’ın gümrük vergilerini artırmayacak olsa bile Çin’in yüksek teknolojili ürün geliştirme yeteneğini çok daha az olası hale getirebileceği düşünülmektedir. Bunun yanı sıra, Tayvan meselesinde Biden, Tayvan’ın sadık bir destekçisi olarak görünerek zaman zaman Tayvan’ın saldırıya uğraması halinde Amerika’nın adayı askeri olarak savunacağını belirtmiştir. Trump, bir sonraki Biden döneminde “Çin’i sınırlamayı amaçlayan daha başarılı, çok taraflı ortak bir çaba”nın görülebileceğini öne sürmüştür.[7]

Trump, Çin’i rakip olarak belirlerken Pekin’e karşı katı bir politika duruşuna geri dönme sözü vermiştir. Seçim kampanyasında adil olmayan ticaret uygulamaları olarak gördüğü uygulamalarla mücadele etmek için Çin ithalatına %60’a varan bir gümrük vergisi uygulayabileceği ve temel “kalıcı normalleştirilmiş ticari ilişkiler” statüsünü iptal edebileceği yönündeki spekülasyonları artırmıştır.[8] Trump’ın tekrar devasa ticaret gümrük vergileriyle dönmesi Çin ekonomisini olumsuz etkileyecektir. Bu da Çin’i alternatif pazarlarla daha yakın ilişkiler kurmaya itecektir. Diğer yandan Trump, tekrar göreve gelmesi halinde Biden’ın Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi’nin (IPEF) “birinci günden ölü” olacağını söylemiştir.[9] Çin’in ekonomik etkisine karşı bir denge sağlamak üzere 13 bölge ülkesiyle Biden liderliğinde imzalanan bu çerçevenin bozulması, Amerika’nın diğer ülkelerle olan ortaklığının da bozulmasına yol açabilir.

Trump’ın seçim kampanyası sırasınca yaptığı “Çin karşıtı” söylemleri, ikinci bir ticaret savaşının başlatılabileceğini işaret etmektedir. Buna karşın ticaret savaşının Amerikan ekonomisine yarardan çok zarar verdiği açıktır. Çin mallarına uygulanan yüksek gümrük vergileri ne ABD üretimini artırmıştır ne de Çin’le olan ticaret açığını azaltmıştır. Bunun yerine ABD firmaları ve tüketicileri, Çin ithalatına uygulanan gümrük vergilerinin yükünü taşımıştır. Bu da işletmeler için daha yüksek maliyetlere ve ABD ürünlerinin uluslararası rekabet gücünde büyük bir düşüşe yol açmıştır.[10]

Yaklaşık bir yıl önce kırsal kesimdeki Cumhuriyetçilerin çoğunun Trump’ın Çin ithalatına yeni gümrük vergileri uygulama önerisini reddetmesi ve kaygılı Cumhuriyetçilerin böyle bir olasılığa karşı çıkma konusunda ihtiyatlı bir şekilde çeşitli Demokratlarla aynı safta yer aldığına bakılırsa, Çin’le yeni bir ticaret savaşı başlatmak Cumhuriyetçiler arasında bölünmeleri daha da artıracaktır. Bu da ABD-Çin arasındaki yeni dönem stratejik rekabetin ticaret savaşından ziyade teknoloji alanında olacağını işaret etmektedir.

Hudson Enstitüsü Çin Merkezi Direktörü Miles Yu, ABD’nin Çin konusunda iki partili bir anlaşmaya vardığını ve iki tarafın “hemen hemen aynı Çin politikasını” paylaştığını söylemiştir.[11]  Sonuç olarak 2024 Başkanlık Seçimleri’nde kim seçilirse seçilsin, Çin’i ana rakibi olarak görmeye devam edecek ve Çin’e karşı sert politikalarına devam edecektir. Kısa vadede verilen ani politika tepkileri arasındaki farklar Trump ile Biden’ı uzaklaştırsa da uzun vadede ABD’nin Çin’e yönelik politikaları Trump ve Biden arasında çok fark yaratmayacaktır. Fakat Trump’ın ani ve kısa vadeli politikalarıyla öne çıkması, Trump’ı öngörülemez bir güç yapmaktadır ve bu da Çin’in daha hazırlıklı olması gerektiği anlamına gelmektedir.


[1] “Biden slightly behind Trump but voters’ views of economy improve, poll shows”, The Guardian, https://www.theguardian.com/us-news/2024/mar/13/biden-trump-economy-poll, (Erişim Tarihi: 20.03.2024).

[2] “China is worried about the return of Trump, but it also sees opportunities if he wins”, CNN, https://www.cnn.com/2024/03/10/china/china-two-sessions-trump-election-analysis-intl-hnk/index.html, (Erişim Tarihi: 20.03.2024).

[3] Aynı yer.

[4] “Biden vs Trump: Who Would Have a Bigger Impact on China-US Relations?”, The Diplomat, https://thediplomat.com/2023/12/biden-vs-trump-who-would-have-a-bigger-impact-on-china-us-relations/, (Erişim Tarihi: 19.03.2024).

[5] Aynı yer.

[6] “China is worried about the return of Trump, but it also sees opportunities if he wins”, CNN, https://www.cnn.com/2024/03/10/china/china-two-sessions-trump-election-analysis-intl-hnk/index.html, (Erişim Tarihi: 20.03.2024).

[7] Aynı yer.

[8] Aynı yer.

[9]“Trump vows to kill Asia trade deal being pursued by Biden if elected”, Reuters, https://www.reuters.com/world/us/trump-vows-kill-asia-trade-deal-being-pursued-by-biden-if-elected-2023-11-19/, (Erişim Tarihi: 21.03.2024).

[10] “Would Donald Trump Start a China-US Trade War 2.0?”, The Diplomat, https://thediplomat.com/2024/02/would-donald-trump-start-a-china-us-trade-war-2-0/, (Erişim Tarihi: 21.03.2024).

[11] “China sees two ‘bowls of poison’ in Biden and Trump and ponders who is the lesser of two evils”, AP, https://apnews.com/article/china-us-election-biden-trump-7308b0d650b8ea309f343dec00d0b827, (Erişim Tarihi: 22.03.2024).

The post Trump’ın Yeniden Seçilmesi Durumunda Çin-ABD İlişkileri Nasıl Gelişir? appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
https://www.ankasam.org/trumpin-yeniden-secilmesi-durumunda-cin-abd-iliskileri-nasil-gelisir/feed/ 0
2024 Meksika Seçimleri: Değişim ve Bölgesel Etkiler https://www.ankasam.org/2024-meksika-secimleri-degisim-ve-bolgesel-etkiler/ https://www.ankasam.org/2024-meksika-secimleri-degisim-ve-bolgesel-etkiler/#respond Fri, 22 Mar 2024 07:27:47 +0000 https://www.ankasam.org/?p=75736 Meksika’nın 2024 Başkanlık Seçimi, ülkenin politik ve sosyal geleceği üzerinde derin etkilere sahip olabilecek bir dönemeçtir. Bu seçim, ilk kez bir kadın devlet başkanının seçilme olasılığını taşımakla kalmayıp, aynı zamanda genç bir liderin ülkeyi yönetme potansiyelini de sunmaktadır. Claudia Sheinbaum’ın iktidardaki Morena Partisi’nden aday olarak öne çıkması, Meksika’nın siyasi manzarasında önemli bir değişimi işaret etmektedir. […]

The post 2024 Meksika Seçimleri: Değişim ve Bölgesel Etkiler appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Meksika’nın 2024 Başkanlık Seçimi, ülkenin politik ve sosyal geleceği üzerinde derin etkilere sahip olabilecek bir dönemeçtir. Bu seçim, ilk kez bir kadın devlet başkanının seçilme olasılığını taşımakla kalmayıp, aynı zamanda genç bir liderin ülkeyi yönetme potansiyelini de sunmaktadır. Claudia Sheinbaum’ın iktidardaki Morena Partisi’nden aday olarak öne çıkması, Meksika’nın siyasi manzarasında önemli bir değişimi işaret etmektedir.

Xóchitl Gálvez ve Jorge Álvarez Máynez gibi diğer adaylar da dinamik bir liderlik anlayışını temsil etmektedir.[1] Bir kadın veya genç başkanın seçilmesi, Meksika’da siyasi ve toplumsal dönüşümün habercisi olabilir. Bu da ülkenin demokratik ve sosyal gelişimine yeni bir ivme kazandırabilir. Bu seçimin sonucu, Meksika’nın hem iç politikaları hem de dış ilişkileri açısından belirleyici olabilir. Bu nedenle hem Meksika hem de bölge için büyük öneme sahiptir.

Andrés Manuel López Obrador’un mevcut yönetimi, Meksika’da önemli reformlara ve değişimlere öncülük etti. Obrador’un iktidara gelmesiyle eşitsizlikle mücadele, yolsuzlukla mücadele ve toplumsal adalet gibi konular öncelikli hale gelmiştir. Ancak Obrador’un politikaları ve yönetim tarzı, bazı eleştirilere ve tartışmalara da neden olmuştur. Özellikle ekonomi politikalarının etkisi ve demokratik kurumlar üzerindeki tutum toplumda huzursuzluklara da yol açmıştır.

Meksika’nın önümüzdeki seçimleri, ülkenin iç ve dış politikasında önemli değişikliklere neden olabilecek kritik bir dönemde gerçekleşmektedir. 2 Haziran’daki seçimlerin göç, uyuşturucu politikaları, ekonomi ve demokrasi gibi konularda büyük bir etkiye sahip olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.[2]

Bu seçimde öne çıkan üç aday, farklı siyasi partilerden gelmektedir ve her biri farklı politik vizyonlar ve vaatler sunmaktadır. Claudia Sheinbaum, iktidardaki Morena Partisi’nden aday olarak öne çıkmakta ve sol eğilimli bir lider olarak bilinmektedir. Xóchitl Gálvez, Milliyetçi Hareket Partisi (PAN) tarafından desteklenmektedir ve muhafazakâr bir çizgiyi temsil etmektedir. Üçüncü aday Jorge Álvarez Máynez ise Yurttaş Hareketi Partisi’nden (Movimiento Ciudadano/MC) gelmektedir ve merkez-sol/ sosyal demokrat politikalarıyla bilinmektedir.[3]

Claudia Sheinbaum, Meksika Şehri’nin eski belediye başkanı olarak yönetim deneyimine sahiptir. Enerji mühendisliği alanında doktora yapmış olan Sheinbaum, sol eğilimli politikalarıyla bilinmektedir. Xóchitl Gálvez, Meksika Senatosu’nda görev yapmış ve PAN’ın desteğiyle aday gösterilmiştir. Muhafazakâr bir çizgiyi temsil eden Gálvez, politik kariyerine kamu hizmetinde başlamış ve çeşitli görevler üstlenmiştir. Jorge Álvarez Máynez ise Yurttaş Hareketi’nin adayı olarak seçimlere katılmıştır. Merkez-sol politikaları savunan Máynez, federal mecliste de görev yapmaktadır.

Seçimlerin önümüzdeki süreçte Meksika’yı nasıl etkileyeceği konusunda genel bir değerlendirme yapmak gerekirse; seçimin sonucu, Meksika’nın iç ve dış politikalarında önemli değişikliklere yol açabilir.[4] Özellikle göç, uyuşturucu politikaları, ekonomik kalkınma ve demokrasi gibi konular, yeni liderin politika ve kararlarını şekillendirecek ve Meksika’nın iç ve dış politikasını belirleyecek önemli faktörler olacaktır. Bu seçim, Meksika’nın geleceği için belirleyici olabilir ve ülkenin kalkınması ve istikrarı için kritik bir dönemeç olabilir.

Kadın devlet başkanının seçilmesi, Meksika’da toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusunda önemli bir dönüm noktası olabilir. Bu durum, Meksika’da kadınların siyasette daha fazla temsil edilmesi ve toplumdaki cinsiyetçi normların sorgulanması açısından büyük bir ilerleme olarak kabul edilebilir. Ayrıca genç bir liderin seçilmesi de Meksika’da siyasi katılımın artmasına ve genç nüfusun politik süreçlere daha fazla dahil olmasına yol açabilir.

Meksika’nın iç politikalarındaki bu olası değişimler, bölgesel ve uluslararası düzeyde de etkiler yaratabilir. Latin Amerika’nın en büyük ekonomisine sahip olan Meksika, bölgede ekonomik ve siyasi liderlik rolü oynamaktadır. Bu nedenle, Meksika’da gerçekleşen politik değişiklikler, bölgedeki diğer ülkelerin politikalarını da etkileyebilir.

Ayrıca Meksika’nın ABD’yle ilişkileri de bu seçimlerin sonucuna bağlı olarak şekillenebilir. Meksika, ABD’nin en büyük ticaret ortaklarından biridir ve iki ülke arasındaki ilişkiler, göç, ticaret ve güvenlik gibi birçok konuda işbirliğini içermektedir. Yeni bir liderin seçilmesiyle birlikte, ABD-Meksika ilişkilerinde de değişiklikler olabilir ve bu, hem Meksika’nın hem de bölgenin istikrarı açısından önemlidir.

Sonuç olarak Meksika’nın 2024 Başkanlık Seçimi, ülkenin ve bölgenin geleceği üzerinde derin etkilere sahip olabilir. Kadınların ve gençlerin siyasette daha fazla temsil edilmesi, demokratik süreçlerin güçlenmesi ve bölgesel işbirliğinin artması açısından bu seçimler önemli bir dönemeç olabilir. Ancak, seçimin sonucu ne olursa olsun, Meksika’nın ve Latin Amerika’nın önemi, bölgesel ve küresel arenada giderek artmaktadır ve bu durum, bölgedeki diğer ülkelerin ve uluslararası toplumun dikkatle izlediği bir konu olmaya devam edecektir.


[1] “5 key issues at stake in the upcoming 2024 Mexican elections”, AP News, https://apnews.com/article/mexico-election-2024-issues-c938aded9af2bfad2594a054574e8f50, (Erişim Tarihi: 10.03.2024).

[2] Aynı yer.

[3]              “Poll Tracker: Mexico’s 2024 Presidential Vote”, As-Coa.org, https://www.as-coa.org/articles/poll-tracker-mexicos-2024-presidential-vote, (Erişim Tarihi: 10.03.2024).

[4] Aynı yer.

The post 2024 Meksika Seçimleri: Değişim ve Bölgesel Etkiler appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
https://www.ankasam.org/2024-meksika-secimleri-degisim-ve-bolgesel-etkiler/feed/ 0
ABD ve Güney Kore’nin Yeni Tatbikat Planları https://www.ankasam.org/abd-ve-guney-korenin-yeni-tatbikat-planlari-ankasam/ https://www.ankasam.org/abd-ve-guney-korenin-yeni-tatbikat-planlari-ankasam/#respond Mon, 18 Mar 2024 07:21:37 +0000 https://www.ankasam.org/?p=75332 28 Şubat 2024 tarihinde Güney Kore ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) birlikleri, Kuzey Kore’nin artan nükleer tehditlerine yanıt olarak genişletilmiş yıllık askeri tatbikatlara başlayacaklarını açıklamışlardır. İki ülke, Pyongyang’ın denemelerini bir istila provası olarak görmektedirler. Son aylarda Kuzey Kore, bölgede ateşli söylemler ve devam eden füze testleriyle gerilimi alevlendirmiştir. Kuzey Kore’nin Güney Kore ve ABD’ye tam […]

The post ABD ve Güney Kore’nin Yeni Tatbikat Planları appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
28 Şubat 2024 tarihinde Güney Kore ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) birlikleri, Kuzey Kore’nin artan nükleer tehditlerine yanıt olarak genişletilmiş yıllık askeri tatbikatlara başlayacaklarını açıklamışlardır. İki ülke, Pyongyang’ın denemelerini bir istila provası olarak görmektedirler. Son aylarda Kuzey Kore, bölgede ateşli söylemler ve devam eden füze testleriyle gerilimi alevlendirmiştir. Kuzey Kore’nin Güney Kore ve ABD’ye tam ölçekli saldırılar düzenlemesi olası olmasa da gözlemciler Pyongyang’ın hala gerilimli bir sınıra sahip olduğu Güney Kore’ye karşı provokasyona girişebileceğini söylemektedirler.[1]

Bu tatbikatlar, her iki ülkenin de Kuzey Kore’nin potansiyel saldırılarına karşı hazırlıklı olmayı amaçladığı bir dönemde gerçekleşmektedir.Güney Kore ve ABD Orduları, müttefiklerin 4-14 Mart 2024 tarihleri ​​arasında Özgürlük Kalkanı Tatbikatı’nın yanı sıra bir bilgisayar simülasyonu komuta merkezi eğitimi ve çeşitli ayrı saha eğitimleri gerçekleştireceklerini duyurmuştur.

Güney Kore Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü Albay Lee Sung-Jun, bu tatbikatların Kuzey Kore’nin nükleer silahlarını kullanmasını engellemek için ortak yeteneklerini güçlendirmeyi hedeflediğini belirterek, bu ilkbaharda 48 saha tatbikatı icra edeceklerini ve bu yılki tatbikatların hava taarruzu, canlı atış ve bombalama eğitimini içereceğini söylemiştir. Lee, “Ordumuz, Kuzey Kore’nin provokasyonu halinde derhal, güçlü ve sonuna kadar mücadeleye hazırdır. Aynı zamanda yakında gerçekleştirilecek tatbikatlar aracılığıyla kararlılığımızı daha da güçlendireceğiz” demiştir.[2]

ABD Askeri Sözcüsü Albay Isaac L. Taylor ise müttefiklerin tatbikatlarının savunma amaçlı olduğunu ve “yüksek bir hazır bulunma oranının” caydırıcılığı sağladığına dair sağlam kanıtlar olduğunu söylemiştir. Tatbikatların duyurulmasına hemen yanıt vermeyen Kuzey Kore, önceki Güney Kore-ABD askeri tatbikatlarına kendi füze testleriyle yanıt vermişti. 2022 yılından bu yana nükleer ve füze silahlarını genişletme çabalarının bir parçası olarak Kuzey Kore, silah test etkinliklerini keskin bir şekilde artırmıştır. Kuzey Kore, bu yıl altı füze testi gerçekleştirmiş ve bunlardan beşinin seyir füzelerini içerdiği bildirilmiştir.[3]

Güney Kore Askeri Sözcüsü Lee, yaklaşan Güney Kore-ABD tatbikatlarının Kuzey Kore seyir füzelerini tespit etme ve vurmayı içereceğini belirtmiştir. Analistler, Kuzey Kore’nin bir çatışma durumunda geleneksel olarak Amerikan savaş gemilerini ve Japonya’daki Amerikan askeri tesislerini hedef almak için seyir füzelerini kullanacağını söylemektedirler. Öte yandan Kuzey Kore’nin 2022 ve 2023 yılındaki silah testleri çoğunlukla balistik silah sistemlerine odaklanmıştı.[4]

Kuzey Kore, daha büyük bir silah cephanesiyle diplomatik görüşmeleri yeniden başlatarak ABD ve Güney Kore’yi yaptırımlar konusunda tavizler vermeye zorlamaktadır. Hem ABD hem de Güney Kore’nin seçimler düzenleyecek olmasından dolayı Kuzey Kore’nin bu yıl füze testlerini ve diğer provokasyonlarını artırması beklenebilir.

Güney Kore ve ABD, Kuzey Kore’nin test atışlarına, genişleyen askeri tatbikatlar ve Japonya’yı içeren üçlü tatbikatlarla yanıt vermiştir. ABD ve Güney Koreli yetkililer, Kuzey Kore’nin kendilerine karşı herhangi bir nükleer saldırısının, Pyongyang’ın sonunu getireceği konusunda uyarılar yapmışlardır. 28 Şubat 2024 tarihinde yapılan bir telefon görüşmesinde Güney Kore Savunma Bakanı Shin Wonsik ve ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Kuzey Kore’nin füze testlerini kınamışlar ve aşırı derecede güçlü bir ortak savunma pozisyonunun korunmasının önemini teyit etmişlerdir. Pentagon, Austin’in Güney Kore’nin savunmasına yönelik “demir gibi sağlam” ABD’nin genişletilmiş caydırıcılık taahhüdünü yeniden teyit ettiğini söylemiştir.[5]

İlk olarak tatbikatların duyurulmasının Kuzey Kore’nin tepkisiyle nasıl bir etkileşime gireceği belirsizdir. Ancak Kuzey Kore’nin önceki benzer tatbikatlara füze testleriyle yanıt verdiği göz önüne alındığında, bu kez de benzer bir yanıt vermesi muhtemeldir. Bu, bölgedeki gerilimi artırabilir ve istikrarsızlaştırıcı bir etkiye sahip olabilir.

İkincisi Güney Kore ve ABD’nin tatbikatları, Kuzey Kore’nin seyir füzeleri gibi yeni tehditlerine karşı nasıl hazırlıklı olduklarını göstermektedir. Bu, müttefiklerin savunma kapasitelerini sürekli olarak güçlendirmeye yönelik bir çaba olarak yorumlanabilir. Ancak Kuzey Kore’nin daha önceki testlerine rağmen, tatbikatların Kuzey Kore’nin saldırganlığını azaltıp azaltmayacağı belirsizdir.

Üçüncü olarak Güney Kore ve ABD’nin tatbikatları, bölgedeki genel güvenlik dinamiklerini etkileyebilir. Tatbikatlar, ABD’nin Güney Kore’ye olan angajmanını ve taahhüdünü göstererek bölgedeki müttefiklerini güçlendirebilir. Ancak, aynı zamanda Kuzey Kore’nin daha fazla provokasyona ve silah testlerine yönelmesine neden olabilir, bu da bölgedeki gerilimi tırmandırabilir.

Sonuç olarak Güney Kore ve ABD’nin Kuzey Kore’ye karşı askeri tatbikatları, müttefiklerin savunma kapasitelerini güçlendirmeye yönelik bir adım olarak da değerlendirilebilir. Ancak bu tür tatbikatların uzun vadeli etkileri ve Kuzey Kore’nin tepkisi belirsizdir.


[1] “South Korean and US troops Will Begin Major Exercises Next Week in Response to North Korean Threats”, Associated Press News, https://apnews.com/article/south-korea-us-military-drills-north-korea-d633b0e37134c12bba7b4f79650510aa, (Erişim Tarihi: 29.02.2024).

[2] “America and South Korea Restart Their Big Military Drills”, The Economist, https://t.ly/JBCcd, (Erişim Tarihi: 29.02.2024).

[3] “South Korean and US Troops Will Begin Major Exercises Next Week in Response to North Korean Threats”, ABC News, https://abcnews.go.com/International/wireStory/south-korean-us-troops-begin-major-exercises-week-107616393, (Erişim Tarihi: 29.02.2024).

[4] “South Korean and US Troops Will Begin Major Exercises Next Week in Response to North Korean Threats”, Associated Press News, https://apnews.com/article/south-korea-us-military-drills-north-korea-d633b0e37134c12bba7b4f79650510aa, (Erişim Tarihi: 29.02.2024).

[5] “America and South Korea Restart Their Big Military Drills”, a.g.e., (Erişim Tarihi: 29.02.2024).

The post ABD ve Güney Kore’nin Yeni Tatbikat Planları appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
https://www.ankasam.org/abd-ve-guney-korenin-yeni-tatbikat-planlari-ankasam/feed/ 0
Birleşik Krallık: İşçi Partisi’nde “Liderlik Krizi” https://www.ankasam.org/birlesik-krallik-isci-partisinde-liderlik-krizi/ Fri, 01 Mar 2024 07:16:24 +0000 https://www.ankasam.org/?p=71504 Bu sene gerçekleşmesi beklenen parlamento seçimleri öncesinde Birleşik Krallık’ın yasama organı, Gazze’deki ateşkes çağrısı konusunda bir kargaşa girdabının içine girmiştir.[1] Milletvekilleri, 21 Şubat 2024 tarihinde İskoç Ulusal Partisi’nin (SNP) Gazze’de acil ateşkes çağrısını içeren önergesini oylamak üzere toplanmıştır. İsrail-Hamas çatışmasının başlangıcından bu yana Londra, on binlerce kişinin katıldığı Filistin yanlısı protestolara ev sahipliği yaparken,[2] Gazze’de […]

The post Birleşik Krallık: İşçi Partisi’nde “Liderlik Krizi” appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Bu sene gerçekleşmesi beklenen parlamento seçimleri öncesinde Birleşik Krallık’ın yasama organı, Gazze’deki ateşkes çağrısı konusunda bir kargaşa girdabının içine girmiştir.[1] Milletvekilleri, 21 Şubat 2024 tarihinde İskoç Ulusal Partisi’nin (SNP) Gazze’de acil ateşkes çağrısını içeren önergesini oylamak üzere toplanmıştır. İsrail-Hamas çatışmasının başlangıcından bu yana Londra, on binlerce kişinin katıldığı Filistin yanlısı protestolara ev sahipliği yaparken,[2] Gazze’de ateşkes konusu Birleşik Krallık’ta tartışmalı bir konu olmaya devam etmektedir.

Seçim anketlerinde önde bulunan İşçi Partisi, İsrail’in Gazze işgaline yol açan 7 Ekim saldırısından bu yana Orta Doğu politikası konusunda iç çekişmeler yaşamaktadır. Başbakan Rishi Sunak’ın Ruanda planının Muhafazakâr parti saflarında yol açtığı ayrılıklara çok benzer şekilde, Gazze çatışmasına ilişkin tutumların Kasım ayından bu yana İşçi Partisi içinde hissedilir çatlaklara yol açtığı açıkça görülmektedir. İşçi Partisi Lideri Keir Starmer, 15 Kasım 2023 tarihinde Birleşik Krallık Avam Kamarası’nda yapılan Gazze’de ateşkes oylamasında partisi içinde büyük bir isyanla karşılaşmış ve aralarında Jess Phillips’in de bulunduğu sekiz İşçi Partisi milletvekilinin istifa etmesiyle sonuçlanmıştır.[3] Başlangıçta Starmer, İsrail’in askeri müdahalesine verdiği destekle tepkileri üzerine çekmiştir. Ancak parti içinden gelen artan baskılar sonucunda acil insani ateşkes çağrısını desteklemeye başlamıştır.

Gazze’deki ateşkes çağrısına ilişkin yapılan son oylamada ise İşçi Partisi liderliği, İskoç Ulusal Partisi’nin Filistinlilere yönelik ‘toplu cezalandırmayı’ kınaması nedeniyle hemen bir ateşkes talep eden önergeyi desteklemekte isteksizlik göstermiştir. İskoç Ulusal Partisinin önergesinde İki devletli bir çözümden bahsedilmemesi de İşçi Partisi için ayrı bir itiraz konusu oluşturmuştur. Bunun üzerine Starmer, SNP’nin önergesine “insani ateşkes” çağrısında bulunan ve iki devletli çözümü savunan kendi değişikliğini önermiştir.

Bu duruma ek olarak, iktidardaki Muhafazakâr parti de İskoç Ulusal Partisi’nin önergesine kendi değişikliğini önermiştir. Bu tür durumlarda, meclis başkanı hangi değişikliğin seçileceğine karar vermekle yükümlüdür ve genellikle sadece bir tanesini seçmektedir. Bu bağlamda, tek bir değişikliği seçmesi beklenirken Meclis Başkanı Lindsay Hoyle hem İşçi Partisi’nin hem de Muhafazakâr partisinin değişiklik önergelerinin görüşülmesine izin vermiştir.

Birçok İşçi Partili Milletvekili Gazze’deki ateşkesi savunmadıkları için protestocuların şiddet tehdidiyle karşı karşıya kaldıklarını bildirmiştir. Bu yüzden milletvekilleri duruşlarını kamuoyuna açıklamak amacıyla İşçi Partisinin değişiklik önergesini ateşkese desteklerini dile getirme fırsatı olarak görmüşlerdir. Ancak Hoyle’nin İşçi Partili milletvekillerinin güvenliğine ilişkin endişelerini göz önüne alarak her iki değişikliği de oylamaya dahil etme kararı alması parlamentoda büyük bir tartışmaya neden olmuştur. Muhafazakâr partisi oylamadan kendi değişiklik önergesini geri çekmiştir. Daha sonra SNP ve Muhafazakâr milletvekilleri gelişen olayları protesto ederek avam kamarasını terk etmişlerdir.[4] Bu duruma rağmen İşçi Partisi’nin SNP önergesine getirdiği değişiklik oylanmış ve itiraz edilmeden kabul edilmiştir.

Meclis Başkanı her ne kadar özür dileyip yanlış karar verdiğini kabul etse de birçok milletvekili yetkisini aştığına inanmaktadır. Bu yüzden Hoyle, istifa etmesi yönünde milletvekillerinden çağrı almaktadır[5] ve her iki değişikliği de tartışılması için ortam sağlayarak İşçi Partisi’ni kayırmakla suçlanmaktadır. Rishi Sunak ise eylemcilerin saldırgan davranışlarının parlamenter demokrasi ve ifade özgürlüğünü tehlikeye attığını belirtmiş ve protestocuların davranışlarını kınamıştır.[6]

Aslında, muhalefet günü önergeleri hükümet için bağlayıcı değildir. Ayrıca, Gazze’deki ateşkes oylamasının İşçi Partisi’nin mevcut seçim anketlerindeki şansını negatif ölçüde etkilemesi pek olası görünmemektedir. Ancak İşçi Partisi’nin acil bir ateşkes yerine insani bir ateşkesi savunmakta ısrar etmesi, Müslüman seçmenlerini partiden yabancılaştırma riski bulunmaktadır. Dahası, oylama öncesi 100’den fazla İşçi Partili milletvekili İskoç Ulusal Partisi’nin (SNP) önergesini destekleyeceklerini bildirmiştir.[7] Kendi önergelerini sunmaları sayesinde bu durumun önüne geçilmiştir. Dolayısıyla Meclis Başkanı’nın kararı, İşçi Partisi Lideri’nin parti içerisindeki bir isyanı önlemesinde önemli bir rol oynamıştır.

Sonuç olarak Birleşik Krallık’ın mevcut siyasi ortamında, büyük parti liderlerinin liderlik sorunlarıyla uğraştıklarına tanık olunmaktadır. Rishi Sunak’ın seçim kampanyasını büyük ölçüde dayandırdığı Ruanda planı, kendi partisi içinde bölünmeye yol açmıştır. Uluslararası hukuku ihlal ettiği suçlamaları nedeniyle tepki çekmektedir. Buna ek olarak Sunak’ın hayat pahalılığı krizine bağlı sorunları ele almaktaki ısrarlı başarısızlığı nedeniyle seçmenler nezdindeki konumunun erozyona uğramaya hazır olduğu açıkça görülmektedir.

Muhafazakâr partinin yasadışı göç sorununu ve zayıflayan İngiliz ekonomisini etkili bir şekilde ele almamış olması muhalefetteki İşçi Partisi’nin kamuoyundaki konumunu güçlendirmektedir. Buna karşılık Gazze’deki ateşkes çağrısı oylaması İşçi Partisi’nin siyasi krizler karşısında birleşik bir cephe oluşturma ve tek tepki verme kapasitesine ilişkin önemli soruları gündeme getirmektedir. Başka bir deyişle bu oylama, İşçi Partisi’nin kırılganlığının altını çizmiş ve Starmer’ın liderlik yetisine dair şüpheler yaratmıştır. Bu nedenle, güncel politikada İşçi Partisi Lideri Keir Starmer’ın, gelecekte parti üyeleri arasındaki farklı bakış açılarından kaynaklanan iç bölünmelerin ortasında parti bütünlüğünü koruma becerisine ilişkin belirsizlik hakimdir.


[1] “UK Parliament Descends Into Chaos Over Gaza Ceasefire Vote”, Reuters, https://www.reuters.com/world/uk/uk-parliament-descends-into-chaos-over-gaza-ceasefire-vote-2024-02-21/, (Erişim Tarihi: 21.02.2024).

[2] “Tens Of Thousands At Pro-Palestinian March In London”, BBC, https://www.bbc.com/news/uk-68326846/, (Erişim Tarihi: 17.02.2024).

[3] “Dozens Of Labour Mps Defy Keir Starmer To Vote For Ceasefire In Gaza’, The Guardian, https://www.theguardian.com/politics/2023/nov/15/commons-gaza-vote-labour-defy-starmer-ceasefire-israel, (Erişim Tarihi: 15.11.2023).

[4] “Chaos Erupts As UK Parliament Votes On Gaza Ceasefire”, Aljazeera, https://www.aljazeera.com/news/2024/2/21/uk-parliament-speaker-gives-labour-leadership-gaza-ceasefire-vote-reprieve, (Erişim Tarihi: 21.02.2024).

[5] “U.K Commons Speaker Faces More Calls to Resign After Chaotic Gaza Ceasefire Debate”, Time, https://time.com/6748899/uk-house-of-commons-speaker-lindsay-hoyle-gaza-ceasefire/, (Erişim Tarihi: 22.02.2024).

[6] “Sunak Decries Intimidation by Protesters Amid Row Over Chaotic Gaza Vote”, The Guardian,  https://www.theguardian.com/politics/2024/feb/23/sunak-decries-intimidation-by-protesters-amid-row-over-chaotic-gaza-vote, (Erişim Tarihi: 23.02.2024).

[7] “Labour’s Westminster Stitch-Up Denied The Chance For A Full And Proper Ceasefire Vote”, The SNP, https://www.snp.org/the-events-in-westminster-show-why-we-need-independence-more-urgently-than-ever-before/, (Erişim Tarihi: 22.02.2024).

The post Birleşik Krallık: İşçi Partisi’nde “Liderlik Krizi” appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
ABD’nin Kritik LNG Kararının Küresel Etkileri https://www.ankasam.org/abdnin-kritik-lng-kararinin-kuresel-etkileri/ Thu, 29 Feb 2024 09:27:00 +0000 https://www.ankasam.org/?p=71473 Amerika Birleşik Devletleri (ABD), sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracatına yönelik onay sürecini geçici olarak durdurma kararı almıştır. Bu durumun ABD’nin Avrupa ve Asya’daki müttefikleriyle hâlihazırda izin verilen diğer alıcılara sağladığı tedariki etkilemeyeceği ifade edilmiştir. Bu kararın alınmasında çevreci grupların baskısının etkili olduğu düşünülmektedir. ABD Enerji Bakanlığı, LNG ihracatına yönelik izinler için temel analizlerini güncelleyene kadar […]

The post ABD’nin Kritik LNG Kararının Küresel Etkileri appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Amerika Birleşik Devletleri (ABD), sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracatına yönelik onay sürecini geçici olarak durdurma kararı almıştır. Bu durumun ABD’nin Avrupa ve Asya’daki müttefikleriyle hâlihazırda izin verilen diğer alıcılara sağladığı tedariki etkilemeyeceği ifade edilmiştir. Bu kararın alınmasında çevreci grupların baskısının etkili olduğu düşünülmektedir.

ABD Enerji Bakanlığı, LNG ihracatına yönelik izinler için temel analizlerini güncelleyene kadar Biden yönetiminin, Serbest Ticaret Anlaşması olmayan ülkelere LNG ihracatına ilişkin bekleyen onayları geçici olarak durdurduğunu açıklamıştır. Açıklamada, kısa vadede müttefiklere LNG tedarik etmeye devam edileceği belirtilmiştir. ABD, LNG ihracatını 10 yılda 2 katına çıkarmayı hedeflemektedir.[1]

Rusya’nın boru hatlarından Avrupa’ya gönderdiği gaz arzını kısıtlaması, 2021 yılının ikinci yarısında Avrupa gaz ve elektrik fiyatlarında dramatik bir artışa yol açmıştır. Ayrıca Şubat 2022 tarihinden bu yana devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı, Avrupa için ciddi zorluklar yaratmıştır. Avrupa, Ukrayna’daki savaşın başlangıcından bu yana 36,5 milyar metreküp LNG yeniden gazlaştırma kapasitesi kurmuştur. 2030 yılına kadar 106 milyar metreküplük ilave yeni veya genişletilmiş LNG ithalat kapasitesi ise planlama aşamasında bulunmaktadır. Bunun da Avrupa’nın LNG ithalat kapasitesini 406 milyar metreküpe çıkarması beklenmektedir.

Daha önce ABD, LNG ihracatının ana varış noktası Asya’yken son iki yılda kargoların üçte ikisi Avrupa’ya ulaşmıştır. ABD Enerji Enformasyon İdaresi (EIA) verilerine göre, 2022 yılında ABD’nin Avrupa’ya gönderdiği LNG miktarı bir önceki yıla göre yüzde 141 artmıştır. Rusya’dan gelen boru gazının son 40 yılın en düşük seviyesine gerilemesinin ardından Avrupa’nın “ABD-LNG sepetindeki payı” yüzde 64’e kadar yükselmiştir. Uluslararası araştırma kuruluşlarının tahminlerine göre, 2023 yılının en çok LNG ihraç eden küresel oyuncusunun ABD olması beklenmektedir. “Energy Outlook Advisors” tarafından derlenen gemi takip verileri, küresel LNG talebinin 2023 yılında yıllık bazda yüzde 2,8 büyümeyle tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığını göstermektedir.[2]

Kısa vadede alınan bu karar, ABD’nin 2028 LNG hedeflerine etki etmeyeceğini gösterse bile Çin’in artan enerji ithalatıyla paralel bir şekilde büyümesinin önünü açabilir. Yayınlanan verilere baktığımızda, Çin’in iklim kararlarına karşı herhangi bir adım atması beklenmemektedir. “Enerdata 2022” verilerine göre, dünyada 2021 yılında toplam 7,86 milyar ton kömür tüketimi gerçekleşmiş olup Çin, 4,1 milyar ton (%52) tüketimle ilk sırada yer almıştır.[3] Yani enerjide çeşitliliği fosil yakıtlardan yana gerçekleştirmektedir. Bu örneğin verilmesi LNG ihracatına kısıtlama gelmesi kısa vadede ABD’nin LNG liderliğini sarsmasa bile uzun vadede ihracat ülkelerini fosil yakıtlara yönlendirebilir.

Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, enerji güvenliğinin ana bileşenlerindendir. Serbest Ticaret Anlaşmaları kapsamında yükümlülüklerin durdurulması, bu ülkelerin alternatif arayışlarında Asya ülkelerine başvurması beklenebilir. Öte taraftan uzmanların yorumları, bu kararın siyasi olduğu ve yeşiller bloğunu memnun etmek için alındığı yönündedir.[4]

ABD’de 17 tane LNG projesi hala onay beklemektedir. 90 milyon ton kapasiteli bu projeler karar sonrasında nihai yatırım kararlarını askıya almak durumunda kalmıştır. Alınan kararın siyasi olduğu beyanının yapılmasının sebepleri arasında, iç piyasanın yatırımlarının da rafa kaldırılmış olması etkili olmuştur.  ABD Senatörü Michael Bennet, Başkan Joe Biden’ın yeni LNG ihracat projelerine yönelik onayları durdurma kararına karşı olduğunu ifade etmiştir. Bu konudaki endişelerini dile getiren Bennet, özellikle Ukrayna’da devam eden çatışma ortamında kıtanın Rus gazına alternatif arayışında olmasının, ABD’nin, Avrupa’nın enerji ihtiyaçlarını destekleme kabiliyeti üzerindeki potansiyel olumsuz etkisinin altını çizmiştir.

Biden’ın ocak ayı sonunda yeni LNG ihracat onaylarını durdurma talimatı, iklim hedefleriyle uyumlu olsa da özellikle Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı sırasında Avrupa’ya yardım etme çabalarını zayıflatabileceğine inananlar arasında tartışmalara yol açmıştır.

Yeni LNG tesislerine ilişkin kararların 5 Kasım 2024 seçimleri sonrasına kadar ertelenmesini öngören bu karar, iklim savunucuları tarafından övgüyle karşılanmıştır. Ancak bu karar, Kongre’de eleştirilerden de geri kalmamıştır. Cumhuriyetçilerin liderliğindeki ABD Temsilciler Meclisi, Başkan’ın LNG ihracat onaylarını dondurma yetkisini iptal etmeyi amaçlayan bir yasa tasarısını kabul etmiştir. Tasarı, çoğunlukla parti çizgisinde geçerken Demokratlar tarafından kontrol edilen Senato’da önemli zorluklarla karşılaşması beklenmektedir. Doğal gaz üretimiyle tanınmış Colorado eyaletini temsil eden Senatör Bennet, Fox News Sunday’e verdiği mülakatta Başkan’ın kararını “dar görüşlü” olarak nitelendirmiştir. Eleştirilerine rağmen Bennet, Başkan’ın kararını iptal edecek bir yasaya destek verip vermeyeceğini belirtmemiştir.

Ek olarak ABD’de LNG ihracatının artmasına paralel olarak iç piyasada doğalgaz fiyatlarının arttığı da bilinmektedir. Avrupa pazarı, Ukrayna’daki savaşın başlangıcından bu yana Rus petrol ve gazından uzaklaşmakta ve alternatif olarak giderek artan bir şekilde ABD LNG’sine yönelmektedir. Bennet, Amerikan LNG’sinin Rusya’nın Avrupa’ya tedarikinin yerini almasındaki önemini vurgulamış ve ABD’nin hem temiz enerji hem de fosil yakıtlar alanındaki stratejik gücünden bahsetmiştir. Bir Avrupa Komisyonu yetkilisi, yaptığı açıklamada, Başkan’ın kararının önümüzdeki iki ila üç yıl boyunca ABD’nin Avrupa’ya LNG tedarikini etkilemesinin beklenmediğini söylemiştir. Bu açıklama, yeni ihracat onaylarındaki duraklamaya rağmen, yakın gelecekte Avrupa’nın ABD’den enerji ithalatının planlandığı gibi devam edeceğini göstermektedir.[5]


[1] “ABD Yeni LNG İhracatına Dur Dedi Kaynak: ABD’den LNG İhracatına Çevre Molası”, Enerji Günlüğü, https://www.enerjigunlugu.net/abd-yeni-lng-ihracatina-dur-dedi-57497h.htm, (Erişim Tarihi: 30.01.2024).

[2] “ABD’nin LNG Onaylarını Durdurma Kararının Etkisinin Piyasaya Hemen Yansıması Beklenmiyor”, AA, https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/abdnin-lng-onaylarini-durdurma-kararinin-etkisinin-piyasaya-hemen-yansimasi-beklenmiyor/3121724, (Erişim Tarihi: 29.01.2024).

[3] “Kömür”, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, https://t.ly/4C9E1, (Erişim Tarihi: 23.02.2024).

[4] “ABD, LNG İhracatında Onayları Geçici Olarak Durdurdu.”, TRT Haber, https://www.trthaber.com/haber/dunya/abd-lng-ihracatinda-onaylari-gecici-olarak-durdurdu-832352.html, (Erişim Tarihi: 27.01.2024).

[5] “ABD’li Senatör Biden’ın LNG İhracatını Duraklatmasını Eleştirdi.”, Investing, https://tr.investing.com/news/commodities-news/abdli-senator-bidenn-lng-hracatn-duraklatmasn-elestirdi-93CH-2704418, (Erişim Tarihi: 19.02.2024).

The post ABD’nin Kritik LNG Kararının Küresel Etkileri appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Yeni Zelanda’nın AUKUS’a Katılması Mümkün mü? https://www.ankasam.org/yeni-zelandanin-aukusa-katilmasi-mumkun-mu/ Fri, 09 Feb 2024 06:25:33 +0000 https://www.ankasam.org/?p=69770 Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters, AUKUS üçlü savunma ortaklığı konusunda Avustralya’yla görüşmelere başlayacaklarını belirtmiş ve Washington’ın Pasifik’teki diğer siyasi etkilere karşı daha fazla çaba göstermesi gerektiğini söylemiştir. Peters, 31 Ocak 2024 tarihinde Yeni Zelanda ve Avustralya dışişleri ve savunma bakanlarının katılacağı bir ortak toplantı için Avustralya’ya gitmiştir. Aynı zamanda görüşmelerde AUKUS’a katılımın Wellington için […]

The post Yeni Zelanda’nın AUKUS’a Katılması Mümkün mü? appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters, AUKUS üçlü savunma ortaklığı konusunda Avustralya’yla görüşmelere başlayacaklarını belirtmiş ve Washington’ın Pasifik’teki diğer siyasi etkilere karşı daha fazla çaba göstermesi gerektiğini söylemiştir. Peters, 31 Ocak 2024 tarihinde Yeni Zelanda ve Avustralya dışişleri ve savunma bakanlarının katılacağı bir ortak toplantı için Avustralya’ya gitmiştir. Aynı zamanda görüşmelerde AUKUS’a katılımın Wellington için ne anlama geleceği de ele alınmıştır.[1]

Olası yeni bir anlaşmanın neyi kapsayacağı henüz kamuoyuna açıklanmamıştır. Yeni Zelanda, 1980’li yıllardan beri nükleer karşıtı bir politika izlemektedir ve bu, Amerika Birleşik Devletleri’yle (ABD) olan savunma ilişkilerine zarar vermiştir. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Pasifik’i ihmal ettiğini ve bu durumun başkalarının bu boşluğu doldurmasına neden olduğunu belirten Peters, şu ifadeleri kullanmıştır:[2]

“Pek tabii aksiyonlarını artırdılar. Ancak birçok ada ulusunun yerel düzeydeki acil sorunlarla daha büyük bir yoğunlukta çalışmaları gerekiyor.”

2005-2008 ve 2017-2020 dönemlerinde dışişleri bakanı olarak görev yapan Peters, 2023 yılında yeni bir muhafazakâr koalisyon hükümetinin seçilmesiyle tekrar göreve dönmüştür.  2017 yılında Peters, ülkesinin bölgedeki küçük Pasifik adalarıyla ilişkilerini artırmak amacıyla “Pasifik Sıfırlama” programı başlattıklarını duyurmuştu.[3]

Önceki hükümeti politik konularda taviz vermemekle eleştiren Peters, “Bu yeni ortamda gösterişli bir izolasyonist duruş sergilemek, ulusal çıkarımıza uygun değil” demiştir. Gelinen noktada, Yeni Zelanda’nın AUKUS üçlü savunma ortaklığına katılma ihtimali, ülkenin güvenlik ve dış politikasındaki önemli bir değişikliğe işaret edebilir.

Yeni Zelanda’nın AUKUS bağlamında katılması planlanan İkinci Sütun (Pillar Two), nükleer enerjili saldırı denizaltılarına odaklanan ilk sütundan ayrılan geniş bir alanı kapsamaktadır. Bunun sebebi Yeni Zelanda’nın uzun süredir devam eden nükleer karşıtı politikasıdır. Nitekim Yeni Zelanda, 1951 yılında ABD’yle birlikte kurdukları ANZUS[4] ortaklığından 1986 yılında ayrılmıştır.[5]

Yeni Zelanda’nın AUKUS’da yer alması, ülkenin bölgesel varlığını yükseltebilir, fakat aynı zamanda iç politika ve tarih boyunca benimsenen nükleer karşıtı duruşuyla çelişebilir. Bu durum, Yeni Zelanda’nın dış politika tercihlerini dengeleme ve ulusal çıkarlarını koruma ihtiyacının birer yansımasıdır.

Bir diğer önemli nokta ise Washington’ın Pasifik politikasındaki eksikliklerdir. Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında Pasifik’e yeterince odaklanmadığını savunmaktadır. Bu, bölgede ortaya çıkan boşluğun, diğer ülkelerin etki alanlarını genişletmesine neden olmuştur.

Bu eleştiri, ABD’nin küresel öncelikleri arasında değişiklikler yapmasını gerektirebilir. Pasifik’teki politika eksikliklerinin, bölgesel istikrar ve güvenlik açısından ciddi sonuçları olabilir. ABD’nin Pasifik’teki diğer aktörlerle işbirliği yaparak bölgesel sorunlara çözüm bulması, bölgede güvenilir bir ortak olarak kalmasını sağlamak açısından kritik öneme sahiptir.

Bölgede süregelen Washington-Pekin rekabeti bu noktada önemli bir arka plan sunmaktadır. Pasifik’teki güç mücadelesi, güvenlik, savunma, yardım ve altyapı gibi bir dizi konuda ortaya çıkan çatışmalı dinamikleri içermektedir.

Bahse konu olan rekabetin bölgesel boyutunun da en az küresel boyutu kadar önemli olduğu söylenebilir. Bu noktada özellikle ABD, bölge ülkeleriyle çeşitli güvenlik anlaşmaları ve işbirlikleri hayata geçirerek Çin’i çevreleme amacını gütmektedir. Nitekim Yeni Zelanda’nın da Batı’nın önemli bir müttefiki olduğu söylenebilir. Bu da Asya-Pasifik’te Wellington ve Pekin arasında konjonktürel bir rekabet ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Dahası ABD’nin bölgede izlediği kutuplaşma siyaseti bölge ülkelerinin bir kutup seçmesine ve diğer kutupla rekabetini sertleştirmesine sebebiyet vermektedir. Tüm bu sebepler doğrultusunda ABD’nin Yeni Zelanda’yı yanına çekme çabaları, Pekin’e karşı bir hamle olarak değerlendirilebilir.

Öte yandan Wellington’un da hem Çin’le yürütülen küresel rekabet hem de Kuzey Kore kaynaklı tehditten dolayı ABD’ye yakınlaşma niyetinde olduğu öne sürülebilir. Asya-Pasifik’in bölgesel jeopolitik dinamikleri de bölge devletlerini Çin veya ABD eksenine doğru itmektedir, denebilir.

Yeni Zelanda’nın “Pasifik Sıfırlama” politikasının Çin’le ilişkileri olumsuz etkileyeceğinden söz edebiliriz Bunun ABD’yle işbirliğini güçlendirmeye yönelik bir strateji olduğu düşünülmektedir. Ancak Yeni Zelanda’nın AUKUS üçlü savunma ortaklığına dahil olma olasılığı, Çin’le ilişkilerini dengede tutma zorunluluğunu da ortaya koymaktadır. Çin’le olan ekonomik bağlar ve bölgesel işbirliği, Yeni Zelanda’nın bu dengeleme sürecini karmaşıklaştırmaktadır.


[1] “US Needs to Work with Greater Intensity in the Pacific – NZ Foreign Minister”, Reuters, https://www.reuters.com/world/us-needs-work-with-greater-intensity-pacific-nz-min-2024-01-31/, (Erişim Tarihi: 31.01.2024).

[2] Aynı yer.

[3] Aynı yer.

[4] “ANZUS Treaty Comes Into Force”, News Zealand History, https://nzhistory.govt.nz/anzus-comes-into-force, (Erişim Tarihi: 27.01.2024).

[5] “U.S. Withdraws New Zealand’s ANZUS Shield”, The Washington Post, https://www.washingtonpost.com/archive/politics/1986/06/28/us-withdraws-new-zealands-anzus-shield/0985d3b7-dc86-47fd-8831-d3653d4c6327/, (Erişim Tarihi: 27.01.2024).

The post Yeni Zelanda’nın AUKUS’a Katılması Mümkün mü? appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Ekvador’da Artan Güvenlik Sorunları https://www.ankasam.org/ekvadorda-artan-guvenlik-sorunlari/ Tue, 06 Feb 2024 09:43:54 +0000 https://www.ankasam.org/?p=69520 Ekvador, özellikle son dönemde önemli güvenlik sorunlarıyla yüzleşen bir ülke konumundadır. Rehine krizinin ardından Devlet Başkanı Daniel Noboa, suç örgütlerine ve çetelere karşı askeri bir mücadele başlatmıştır. Ülkede yaşanan güvenlik sorunları, özellikle Covid-19 pandemisinin ekonomik etkileriyle birleşerek artmıştır. Hükümetin 2023 yılında kaydedilen sekiz bini aşkın şiddet olayı, bir önceki yılın neredeyse iki katına çıkarak ülkenin […]

The post Ekvador’da Artan Güvenlik Sorunları appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Ekvador, özellikle son dönemde önemli güvenlik sorunlarıyla yüzleşen bir ülke konumundadır. Rehine krizinin ardından Devlet Başkanı Daniel Noboa, suç örgütlerine ve çetelere karşı askeri bir mücadele başlatmıştır. Ülkede yaşanan güvenlik sorunları, özellikle Covid-19 pandemisinin ekonomik etkileriyle birleşerek artmıştır. Hükümetin 2023 yılında kaydedilen sekiz bini aşkın şiddet olayı, bir önceki yılın neredeyse iki katına çıkarak ülkenin içsel istikrarsızlık durumunu göstermektedir. Geçtiğimiz yıl başkan adayının suikaste uğraması, şiddet olaylarına siyasi bir boyut kazandırmıştır.[1]

Hükümet, özellikle kokain kaçakçılığı çetelerinin artan etkinliğini, ülkenin zayıf kontrolünden faydalanarak güçlenen çetelerin neden olduğu şiddetin başlıca sorumlusu olarak görmektedir. Ekvador hapishanelerindeki çeteler, devletin kontrol zafiyetinden istifade ederek güçlerini genişletmiş ve bu durum hapishanelerdeki şiddetin artmasına neden olmuştur. Yetkililer, bu çete çatışmalarının hapishane kontrolü üzerindeki mücadelelerin bir yansıması olarak bu durumu değerlendirmektedirler. Bu bağlamda Ekvador’daki güvenlik sorunları, kokain kaçakçılığı çetelerinin büyüyen etkisi ve pandeminin ekonomik etkileri, zayıf hapishane ve siyasi kontrol gibi faktörlerin karmaşık bir tabloyu ortaya çıkardığını göstermektedir. Devlet Başkanı Noboa’nın aldığı askeri müdahale kararı, ülkenin içinde bulunduğu zorlu duruma etkili bir çözüm getirme amacını taşımaktadır.

Guayaquil, Ekvador’un kıyı şehri olarak bilinmekte ve aynı zamanda uyuşturucu kaçakçılığı açısından önemli bir merkez olarak kabul edilmektedir. Ülkenin Devlet Başkanı Noboa tarafından öne sürülen “Phoenix Planı”, çeşitli güvenlik önlemlerini içeren bir strateji olarak geliştirilmiştir. Bu planın ana hedefleri arasında; istihbarat birimi oluşturma, güvenlik güçlerine taktik silah sağlama, yüksek güvenlikli hapishaneler kurma ve limanlar ile havaalanlarında güvenliği artırma bulunmaktadır. Ancak planın 800 milyon dolarlık bir maliyeti vardır ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından 200 milyon dolarlık bir destekle Ekvador Ordusu’na yeni silahlar temin edilecektir.

Gündemde yerini alan son şiddet olayları, Los Choneros çetesinin lideri Adolfo Macias’ın hapishaneden kaçtığı haberiyle ortaya çıkmıştır. Yetkililer, Macias’ı bulma çabalarını sürdürmekte olup bu durum 9 Ocak 2024 tarihinden itibaren en az altı hapishanede şiddet olaylarına neden olmuş ve 100’den fazla gardiyan ve diğer çalışanın mahkumlar tarafından rehin tutulmasına sebebiyet vermiştir. Riobamba’daki hapishaneden 39 mahkumun kaçması da toplumun önemli ölçüde güvenlik endişesi yaşamasına ve hükümetin güvenlik politikalarına olan güvenin azalmasına yol açmıştır. Kamusal güvenliğin riske girmesine sebep olan bu kriz, Ekvador halkının otoriteye olan bakışını da büyük ölçüde etkileyecek bir hal almıştır.

Bu durum, Ekvador’da uyuşturucu kaçakçılığı ve çetelerle mücadeledeki zorlukları da vurgulamaktadır. Devlet Başkanı Noboa’nın önerdiği “Phoenix Planı”, suç örgütleriyle etkili bir şekilde başa çıkmak ve güvenlik durumunu iyileştirmek amacıyla önemli bir adım olabilir. Bu yaşanan olaylar da keza bu gibi plan ve stratejilerin gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu çerçevede, Ekvador’un iç güvenlik politikalarının ve uygulamalarının gözden geçirilmesi ve güçlendirilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

Şiddet olayları, Guayaquil’in bulunduğu Guayas eyaletinde sokağa sıçramış, iki polis hayatını kaybetmiştir ve ülke genelinde kaçırılmış polisler de bildirilmiştir. Noboa, şiddetin hükümetin hapishane liderleri için planladığı yüksek güvenlikli hapishane inşa etme planına bir tepki olduğunu belirtmiştir. Hükümet, 9 Ocak 2024 tarihinde 60 günlük olağanüstü hal ilan etmiştir. Bu durum askeri devriyeleri ve hapishaneleri içeren geniş bir alanda ulusal bir gece sokağa çıkma yasağını içermektedir. Noboa, Ekvador’da “içsel bir silahlı çatışma” olduğunu kabul etmiş ve çeşitli suç çetelerini terörist gruplar olarak tanımlayan bir kararname yayınlamıştır.

Olağanüstü hâl kapsamında, 23.00-05.00 arası sokağa çıkma yasağının uygulanacağı açıklanmıştır. Ancak bu önlemlere rağmen suç örgütleri, birçok polisi kaçırarak ve polis araçlarını ateşe vererek hükümete karşı saldırılarını sürdürmüştür.[2] Sosyal medya üzerinde paylaşılan görüntülerde, çete üyeleri tarafından kaçırılan polislerin Devlet Başkanı Daniel Noboa’dan yardım talebinde bulunduklarına dair çarpıcı ifadeler ortaya çıkmıştır. Bu durum, Ekvador’da hükümetin karşılaştığı ciddi güvenlik tehdidini vurgulamaktadır. Olaylar, ülkede genel bir güvenlik krizini derinleştirmekte olup olağanüstü hal ilanının halkın güvenliğini sağlamak amacıyla alındığı açıklanmıştır. Ancak, suç örgütlerinin devletin otoritesine karşı direnişini sürdürmesi, Ekvador’daki güvenlik durumunu daha da karmaşık hale getirmektedir. Bu bağlamda, hükümetin aldığı acil önlemler ve alınan tedbirlerin etkinliği önem arz etmektedir.

20 Ocak 2024 tarihinde firari durumda bulunan Adolfo Macias’ın karısı ve çocuklarının Arjantin Güvenlik Bakanı Patricia Bullrich’in açıklamalarına göre Arjantin’den sınır dışı edildiği bildirilmiştir. Bakan, Macias’ın karısı ve çocuklarının Cordoba bölgesinde bir mülkte gözaltına alındığını ve Ekvador’a iade edildiklerini açıklamıştır. İçişleri Bakanı Guillermo Francos, Arjantin’in “suçlular için bir sığınak olmayacağını” belirtmiştir.[3]

Ailenin Arjantin’de sınır dışı edilmiş olması bölgesel düzeyde güvenlik tehditlerine karşı daha etkili bir işbirliği ve koordinasyon ihtiyacını ortaya koymuştur. Güvenlikle ilgili politika ve tedbirlerin sadece ulusal değil, aynı zamanda bölgesel bir perspektiften ele alınması gerektiğini de aynı zamanda göstermiştir. Bu bölgede benzer sorunları yaşıyor olan iki ülkenin koordinasyon içinde çalışıp ülkelerindeki istikrarı koruma çabaları bölgelerinin de düzenini bu yolla sağlayabilecekleri gerçeğini ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak Ekvador’daki güvenlik krizi, suç örgütleri ve çetelerle mücadelede önemli zorlukları yansıtmaktadır. Devlet Başkanı Noboa’nın öne sürdüğü “Phoenix Planı” gibi stratejik adımların yanı sıra alınan acil önlemler, ülkenin iç güvenlik sorunlarına etkili bir çözüm getirme amacını taşımaktadır. Ancak suç örgütlerinin direnci ve yaşanan olayların karmaşıklığı, bu mücadelelerin daha geniş bir perspektiften ele alınması gerekliliğini göstermektedir.


[1] “What Is Happening in Ecuador And Why Is It So Dangerous Now?”, Reuters, https://t.ly/jmOTl, (Erişim Tarihi: 30.01.2024).

[2] “Ekvador, Tarihinin En Yüksek Uyuşturucu İmhasını Gerçekleştirdi”, NTV, https://t.ly/VlVWY, (Erişim Tarihi: 30.01.2024).

[3] “Argentina Expels Family of Wanted Ecuadorean Gang Leader”, BBC News, https://www.bbc.com/news/world-latin-america-68038970,(Erişim Tarihi: 30.01.2024).

The post Ekvador’da Artan Güvenlik Sorunları appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Brezilya’nın Demokratik Geleceği https://www.ankasam.org/brezilyanin-demokratik-gelecegi/ Mon, 15 Jan 2024 06:26:22 +0000 https://www.ankasam.org/?p=67872 Brezilya’da 2023 yılındaki Başkanlık Seçimleri ve bu seçimleri gölgeleyen olaylar, ülkenin siyasi sahnesini derinden etkileyerek geniş çaplı bir toplumsal bölünmeye neden olmuştur. Eski Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva ile önceki lider Jair Bolsonaro arasındaki çekişme, Brezilya’nın demokratik yapısındaki zorlukları açıkça göstermiş ve toplumsal kutuplaşmayı daha da derinleştirmiştir. 8 Ocak 2023 tarihindeki olaylarda, Bolsonaro […]

The post Brezilya’nın Demokratik Geleceği appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Brezilya’da 2023 yılındaki Başkanlık Seçimleri ve bu seçimleri gölgeleyen olaylar, ülkenin siyasi sahnesini derinden etkileyerek geniş çaplı bir toplumsal bölünmeye neden olmuştur. Eski Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva ile önceki lider Jair Bolsonaro arasındaki çekişme, Brezilya’nın demokratik yapısındaki zorlukları açıkça göstermiş ve toplumsal kutuplaşmayı daha da derinleştirmiştir.

8 Ocak 2023 tarihindeki olaylarda, Bolsonaro taraftarları, Lula’nın başkanlık görevine başlamasını protesto etmek amacıyla ülkenin önemli kurumlarına yönelik saldırılar gerçekleştirdi. Bu saldırılar, sadece bir siyasi anlaşmazlık olarak değil, aynı zamanda demokrasiye karşı açık bir tehdit olarak değerlendirilmiş ve uluslararası toplumda endişe yaratmıştır. Lula, seçim sonuçlarını manipüle etmekle suçladığı Bolsonaro’yu eleştirirken, Bolsonaro ise olayları “sol tuzakları” olarak nitelendirerek karşı atakta bulunmuştur. Bu çekişme, Brezilya’daki siyasi atmosferin özellikle son bir yılda gerginleştiğini ortaya koymuştur.[i]

Brezilya’daki siyasi gerginlik, sadece iç siyasetle sınırlı kalmamış, aynı zamanda demokratik kurumlar ve güvenlik konularına da dokunarak ülkenin istikrarını sarsmıştır. Bu durum hem içeride hem de uluslararası alanda Brezilya’nın demokrasiye olan bağlılığına dair endişeleri artırmıştır. Bu olaylar, ülkenin siyasi geleceği üzerinde büyük bir etkiye sahip olmuş ve hala devam eden birçok soru işaretiyle birlikte belirsiz bir tablo bırakmıştır. Özellikle bu olayların demokratik kurumlar üzerindeki etkisi ve toplumun bu tür olaylara karşı nasıl tepki verdiği konularında net bir anlayışa ulaşmak oldukça zordur. Brezilya’nın demokratik yapısını güçlendirmek ve toplumsal bölünmeyi azaltmak için atılacak adımlar, ülkenin siyasi geleceğini belirlemede kilit bir rol oynayacaktır.

Siyasi liderlerin demokratik değerlere bağlılık ve toplumsal uzlaşı için çabalarını yoğunlaştırmaları, Brezilya’nın içinde bulunduğu bu kritik dönemde önem arz etmektedir. Ancak taraflar arasındaki derin ayrılıkların aşılması ve demokratik kurumların güçlendirilmesi, uzun vadeli bir süreç gerektirecektir. Bolsonaro’nun seçim sonuçlarına yönelik şüpheleri ve seçimlerin hileli olduğu iddiaları, ülkede derin bir kutuplaşma yaratmış durumdadır. Sağcı lider, ABD’deki Donald Trump’ın izinden giderek, seçim sonuçlarına itiraz ederek toplumsal tabanını etkilemeye çalışmıştır. Bu durum, Brezilya’da demokrasiye olan güveni zedelemiş ve toplumu iki ayrı kutba itmiştir.[ii]

Lula’nın göreve gelmesiyle birlikte ülkede yapılan politika değişiklikleri ve tersine çevrilen kararlar da toplumdaki ayrışmayı tetiklemiştir. Lula, devlet şirketlerinin özelleştirilmesini durdurmuş ve silah politikalarını gözden geçirmiştir. Ancak bu adımlar, zaten var olan kutuplaşmayı daha da derinleştirmiştir. Sağ ve sol arasındaki bu keskin ayrım, Brezilya’nın siyasi arenasını zorlu bir mücadele içine sokmuştur.

“8 Ocak” olaylarının ardından başlayan hukuki süreç, 1.400’ten fazla kişinin suçlanmasıyla sonuçlanmıştır. Ancak soruşturmalar, olayların finansmanının hala belirsiz olduğunu göstermektedir.[iii] Bu durum, Brezilya’nın siyasi sisteminin şeffaf olmadığını ve demokratik kuralların sağlanmasında eksiklikler olduğuna işaret etmektedir. Hukuki sürecin, ülkedeki demokratik değerleri korumada ne kadar etkili olacağı belirsizliğini korumaktadır. Lula’nın “demokrasinin zaferi” olarak nitelendirdiği olayın yıldönümü töreni, ülkedeki demokrasi savunucuları için önemli bir anı oluşturmuştur. Bu etkinlik, hala devam eden siyasi gerginlikleri ve kutuplaşmayı çözmenin ne kadar zor olduğunu ortaya koymuştur. Lula’nın birlik hükümeti kurma çabaları, ancak ve ancak ülkedeki kutuplaşmayı azaltabilirse başarılı olabilir.

Brezilya’nın geleceği, Lula’nın liderliğindeki solcu hükümetin politikalarına ve ülkedeki siyasi kutuplaşmanın yönetilme becerisine bağlı olacaktır. Bolsonaro’nun etkisi ve popülaritesi, bu çabaları engelleyebilir ve ülkeyi daha fazla siyasi belirsizliğe sürükleyebilir. Bu süreçte, demokrasiyi savunanların, toplumu bir araya getirmek ve güçlendirmek adına etkili adımlar atması kritik bir önem taşımaktadır. Bu bağlamda Brezilya’nın demokratik geleceği, siyasi liderlerin ülke genelinde birlik ve uzlaşı sağlamak adına ortak bir dil bulmalarına bağlı olacaktır. Toplumun farklı kesimlerini birleştirme çabaları, demokratik değerlere olan güveni tesis etme yolunda önemli adımlar olabilir. Bu süreçte yaşanabilecek zorluklar ve muhalefetin tutumu, Brezilya’nın demokratik seyrini belirleyecek önemli faktörler arasında yer alacaktır. Sonuç olarak Brezilya’da yaşanan siyasi çekişmeler ve demokrasiye yönelik meydan okumalar, ülkede siyasi bir dönüşümün habercisi olabilir. Bu süreçte, liderlerin sağduyulu ve uzlaşmacı bir tutum benimsemeleri, toplumsal birliği güçlendirebilir ve demokratik kurumların sağlamlığını tesis edebilir. Gelecekteki politik gelişmelerin belirsizliği, Brezilya’nın siyasi arenasında daha fazla dinamizme ve değişime gebe olabilir.


[i] “Lula And Bolsonaro Trade Jibes Over Rioting That Shook Brazil”, Financial Times, https://www.ft.com/content/d8c926b9-c871-4994-bee2-52299c08e77d, (Erişim Tarihi: 09.01.2024).  

[ii] Aynı yer.

[iii] “Brazil Observes Anniversary Of The Anti-Democratic Uprising in The Capital”, NBC News, https://www.nbcnews.com/news/latino/brazil-observes-anniversary-anti-democratic-uprising-capital-rcna132935, (Erişim Tarihi: 09.01.2024). 

The post Brezilya’nın Demokratik Geleceği appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Guyana-Venezuela Toprak Anlaşmazlığı https://www.ankasam.org/guyana-venezuela-toprak-anlasmazligi/ Tue, 09 Jan 2024 13:44:20 +0000 https://www.ankasam.org/?p=67414 Güney Amerika’da uzun süredir devam eden toprak anlaşmazlığı, 2023 yılında krize dönüşerek bölgesel gerilimi artırmış durumdadır. Venezuela’nın sınırları içerisinde bulunan Essequibo’ya ilişkin referandum sonuçları, uluslararası düzeyde endişe yaratmıştır. Guyana-Venezuela toprak anlaşmazlığı, kökenlerini 1777 yılına dayandıran tarihsel ve ‘dondurulmuş’ bir sorundur.[i] İspanyol yönetimi tarafından Essequibo Nehri’nin doğal sınır olarak belirlenmesinin ardından İngiliz hakimiyetiyle birlikte bölgedeki anlaşmazlıklar […]

The post Guyana-Venezuela Toprak Anlaşmazlığı appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Güney Amerika’da uzun süredir devam eden toprak anlaşmazlığı, 2023 yılında krize dönüşerek bölgesel gerilimi artırmış durumdadır. Venezuela’nın sınırları içerisinde bulunan Essequibo’ya ilişkin referandum sonuçları, uluslararası düzeyde endişe yaratmıştır.

Guyana-Venezuela toprak anlaşmazlığı, kökenlerini 1777 yılına dayandıran tarihsel ve ‘dondurulmuş’ bir sorundur.[i] İspanyol yönetimi tarafından Essequibo Nehri’nin doğal sınır olarak belirlenmesinin ardından İngiliz hakimiyetiyle birlikte bölgedeki anlaşmazlıklar kendisini göstermiştir. İngiltere’nin 19. yüzyılda bölgeyi ele geçirmesiyle birlikte bölge üzerindeki egemenlik iddiaları giderek artmıştır. 19. yüzyılın ortalarında İngiliz sömürge döneminde bölgedeki zengin doğal kaynakların ve stratejik konumun değeri arttıkça, iki ülke arasındaki çatışma daha belirginleşmiştir.

1899 yılında Paris’te gerçekleşen bir tahkim mahkemesi, bu anlaşmazlığı çözmek için bir karar almıştır. Mahkeme, Venezuela’nın Essequibo bölgesi üzerinde egemenlik veya fiili kontrol sağlamaya yönelik herhangi bir eylemden kaçınmasını ve mahkemede daha fazla anlaşmazlığa veya çözümü zorlaştırmaya yönelik herhangi bir adım atmamasını uygun görmüştür.[ii] Ancak Venezuela bu kararı hala sorgulayarak Essequibo bölgesini kendi toprakları olarak görmekte ısrar etmiştir. Essequibo bölgesinin stratejik önemi, özellikle 2010’larda keşfedilen zengin petrol rezervleriyle daha da artmıştır. Bu durum bölgedeki ülkelerin bu zengin kaynağa erişim ve kontrol konusundaki rekabetini körüklemiştir.

Petrol rezervlerinin keşfi, Guyana-Venezuela toprak anlaşmazlığını bir enerji rekabetine dönüştürmüştür. Her iki ülke de Essequibo bölgesinin kontrolünü ele geçirmeyi ve sahip oldukları petrol rezervlerini artırmayı hedeflemiştir. Bu durum bölgenin stratejik önemini artırmış ve anlaşmazlığı çözmek için uluslararası müdahalenin gerekliliğini ortaya koymuştur.

Bu sorunun çözümü için uluslararası düzeyde yapılan müdahaleler ve alınan kararlar, bölgedeki dengeleri etkilemeye devam etmektedir. Essequibo bölgesindeki zengin petrol rezervleri, bölgesel jeopolitik çekişmenin odak noktası haline gelmiştir. Bu önemli enerji kaynağının keşfi, özellikle 2010’ların başında Guyana’nın bölgede petrol sondajına izin vermesiyle birlikte daha büyük tartışmalara neden olmuştur.  Başka bir ifadeyle Guyana’nın petrol sondajına izin vermesi, bölge ülkeleri arasında enerji kaynaklarına erişim mücadelesini tetiklemiştir.

Venezuela’nın Essequibo bölgesindeki iddialarını güçlendirmek amacıyla düzenlediği referandum, uluslararası endişeleri beraberinde getirmiştir. Referandumda Venezuela halkının %95’inin bu iddiayı desteklemesi, bölgesel gerilimi daha da artırmıştır. Ancak, düşük katılım oranı ve uluslararası düzeyde bağlayıcılığın olmaması, referandumun etkisinin sınırlı olduğunu göstermiştir.[iii]

Guyana’ya destek veren ülkeler arasında öne çıkan İngiltere, Brezilya ve ABD, bölgedeki gerilimin yayılmasına sebep olmuşlardır. İngiltere’nin Guyana’ya askeri destek gönderme kararı, bölgedeki tansiyonu yükseltmiştir. Bu karar, Guyana Devlet Başkanı Irfaan Ali’yle yapılan görüşmenin ardından açıklanmıştır. Venezuela, İngiltere’nin müdahalesini sert bir dille eleştirerek toprak sorununa “sinsice” müdahale olarak nitelemiştir. [iv]

Saint Vincent ve Grenadinler’de yapılan toplantıda alınan kararlar, bölgedeki liderlerin güç kullanmama ve gerilimi azaltma konusundaki taahhütlerini içermektedir. Ancak, buna rağmen Venezuela’nın Essequibo bölgesindeki iddialarını güçlendirmek adına aldığı adımlar ve referandum sonuçları, bölgedeki belirsizliği sürdürmektedir. Bu durum, enerji kaynaklarına erişim mücadelesinin bölgedeki jeopolitik dinamikleri nasıl etkileyeceği konusunda gelecekteki belirsizlikleri beraberinde getirmektedir. Guyana’nın sınırlı askeri gücüne karşın Venezuela’nın bölgedeki büyük askeri varlığı, Essequibo bölgesindeki toprak anlaşmazlığını daha karmaşık bir hale getirmektedir. Guyana, İngiliz Milletler Topluluğu üyesi olarak bu süreçte İngiltere’yi de arkasına almış durumdadır.

Uluslararası Adalet Divanı’nın 2024 başlarında yapılacak duruşması, taraflar arasındaki gelişmeleri şekillendirecek kritik bir dönemeçtir. Mahkeme kararları, bu anlaşmazlığın çözümünde belirleyici olabilir. Venezuela’nın Essequibo bölgesindeki petrol arama çabaları ise bölgedeki gerilimi artırmaya devam edebilir. Bu durum, enerji kaynaklarına duyulan küresel talep göz önüne alındığında uluslararası toplumun daha fazla müdahalede bulunmasına neden olacaktır. Komşu ülkelerin tutumları da belirleyici olabilir. Guyana’ya destek veren ülkeler, özellikle İngiltere, Brezilya ve ABD’nin bölge politikaları, anlaşmazlığın seyrini etkileyebilir. Bu ülkelerin, diplomatik çözümlerin güçlendirilmesi ve taraflar arasında diyalogun teşvik edilmesi yönündeki çabaları, bölgesel istikrarın sağlanmasına katkıda bulunabilir. Sonuç olarak Essequibo bölgesindeki toprak anlaşmazlığı, bölgesel istikrara yönelik ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu karmaşık durumun çözümü için diplomatik çabaların ve uluslararası işbirliğinin önemi büyük bir öneme sahiptir.


[i] “Sevimli Çatışma: Venezuela, Guyana’dan Toprak İstiyor”, Independent, https://www.indyturk.com/node/319916/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/sevimli-%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fma-venezuela-guyanadan-toprak-istiyor, (Erişim Tarihi: 04.01.2024).

[ii] International Court of Justice. (1899) Case: Arbitral Award of 3 October 1899 (Guyana v. Venezuela) ICJ-CIJ. https://www.icj-cij.org/case/171, (Erişim Tarihi: 04.01.2024).

[iii] “Venezuella, Hak İddia Ettiği Topraklar İçin Referandum Yaptı: Guyana’nın Üçte İkisini İstiyorlar”, Medyascope, https://medyascope.tv/2023/12/04/venezuella-hak-iddia-ettigi-topraklar-icin-referandum-yapti-guyananin-ucte-ikisini-istiyorlar/, (Erişim Tarihi: 04.01.2024).

[iv] “Venezuela, Guyana’nın Bir Kısım Toprağını İstiyor”, BBC News, https://www.bbc.com/turkce/articles/c6p1nxd68dmo, (Erişim Tarihi: 04.01.2024).

The post Guyana-Venezuela Toprak Anlaşmazlığı appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
ABD’nin Okinawa Üssü’nün Islahı Projesi https://www.ankasam.org/abdnin-okinawa-ussunun-islahi-projesi/ Thu, 04 Jan 2024 07:36:27 +0000 https://www.ankasam.org/?p=66923 Japonya’nın Okinawa Adası, birçok Amerikan askeri üssüne ev sahipliği yapmaktadır. Öyle ki ada, ülke topraklarının yalnızca yüzde 1’ini oluşturmasına rağmen Japonya’daki tüm Amerikan askeri üslerinin yüzde 70’i burada bulunmaktadır. Okinawa Adası’ndaki Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Deniz Piyadeleri Hava Üssü Futenma’nın planlı bir şekilde daha az nüfuslu bir bölgeye taşınması gündemdedir. Bu yer değiştirme planı, Okinawa’daki […]

The post ABD’nin Okinawa Üssü’nün Islahı Projesi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Japonya’nın Okinawa Adası, birçok Amerikan askeri üssüne ev sahipliği yapmaktadır. Öyle ki ada, ülke topraklarının yalnızca yüzde 1’ini oluşturmasına rağmen Japonya’daki tüm Amerikan askeri üslerinin yüzde 70’i burada bulunmaktadır.

Okinawa Adası’ndaki Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Deniz Piyadeleri Hava Üssü Futenma’nın planlı bir şekilde daha az nüfuslu bir bölgeye taşınması gündemdedir. Bu yer değiştirme planı, Okinawa’daki ABD askeri varlığının genel olarak azaltılmasını savunan yerel sakinlerin ve aktivistlerin muhalefetiyle karşılaşmıştır.

Japonya Yüksek Mahkemesi, bölge sakinlerinin ısrarlı muhalefetine ve protestolarına rağmen, bu planın onaylamasına karar vermiştir.[i] Çin’le artan gerilimin ortasında Okinawa’nın stratejik önemi de artmaktadır. Böylesi bir dönemde alınan bu karar, Japonya-ABD askeri ittifakının güçlenmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca Japonya, 2024 yılı için savunma bütçesini yükselterek askeri harcamalar için 56 milyar dolar ayrılması teklifini kabul etmiştir.

Ulusal hükümetin belirli bir politika eylemi için yerel yönetimin yetkisini etkin bir şekilde devralmasına izin veren karar, merkezi hükümetin tutumuyla uyumludur.[ii] Askeri üssün taşınması planı, yerel yönetimin onaylamamasından dolayı uzun bir süre durdurulmuştu. Ancak mahkeme “kamu çıkarının korunması” açısından hükümetin kararını uygun görmüştür. Mahkeme kararında, valiliğin başvuruyu onaylamaması durumunda Futenma hava üssünün insan hayatı ve fiziki güvenliğe yönelik oluşturduğu tehlikelerin ortadan kaldırılmasının önemli ölçüde gecikeceği ve dolayısıyla “toplumsal ve kamu çıkarına zarar vereceği” belirtilmiştir.[iii]

İç politika açısından bakıldığında Okinawa halkının askeri üssün taşınmasına karşı olmasının iki ana sebebi bulunmaktadır. Birincisi, yakın tarihte yaşanan olaylardan kaynaklanmaktadır. Okinawa Muharebesi, ABD Deniz Piyadeleri (USMC) ile Japon İmparatorluk Ordusu arasında gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı’nın son büyük savaşıydı. İkincisi ise çevresel sebeplerden dolayıdır.[iv] Taşınacak bölgedeki deniz yatağının yumuşak olmasından dolayı yerel yönetim itiraz etmiştir. Sonrasında plan revize edilmiş ve yüksek mahkemeye sunulmuştur.

Öte yandan ABD üslerinin Okinawa’daki varlığını sürdürmesi jeopolitik açıdan önemlidir.  Zira bu konuşlanma, ABD’nin bölgesel istikrarı korunma çabalarına katkıda bulunmaktadır ve Asya-Pasifik’teki potansiyel düşmanların caydırılmasında hayati bir rol oynamaktadır. Üsler, Amerikan kuvvetleri için stratejik bir merkez görevi görmektedir. Bölgesel güvenlik sorunlarına hızlı yanıt verilmesini kolaylaştıran bu üs, karmaşık ve gelişen güvenlik dinamiklerine sahip bir bölgede Amerikan askeri varlığını güçlendirmektedir. Okinawa’daki askeri üsler hem ABD hem de Japonya için stratejik öneme sahiptir. Bu üsler, ABD’nin Çin’i çevreleme stratejisinin birer parçası olarak görülmektedir. Genel anlamda bakıldığında ABD, pasifist politikaya sahip Japonya’nın korunmasında etkinliğini adadaki üsler sayesinde sürdürmektedir. Son dönemde Kuzey Kore’nin casus uydu ve nükleer füze denemeleri yapması bölgede gerginliği yükseltmiştir. Buna karşılık ABD-Güney Kore-Japonya üçlü ittifakı, savunma işbirliklerini güçlendirerek ortak tatbikatlar düzenlemektedir.


[i] Mari Yamaguchi, “A Japan Court Orders Okinawa To Approve A Modified Plan To Build Runways For US Marine Corps”, The Associated Press (AP) News, https://apnews.com/article/japan-us-okinawa-military-base-aca333c92758d5d0760631730066356f,  (Erişim Tarihi: 24.12.2023).

[ii] “EDITORIAL: Court Ruling in Favor Of New U.S. Base Is A Blow To Local Autonomy”, The Asahi Shimbun, https://www.asahi.com/ajw/articles/15090274, (Erişim Tarihi: 24.12.2023).

[iii] Aynı yer.

[iv] Parth Satam, “80 Years After Fighting Japan, US Marines Relive ‘Bloody Battle Of Okinawa’ To Checkmate China”, The EurAsian Times, https://www.eurasiantimes.com/80-years-after-fighting-japan-us-marines-relive-bloody-battle/, (Erişim Tarihi: 24.12.2023).

The post ABD’nin Okinawa Üssü’nün Islahı Projesi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>