BALKANLAR Arşiv — ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi https://www.ankasam.org/kategory/bolgeler/balkanlar/ Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Sun, 17 Mar 2024 04:27:49 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.4.3 Bosna Hersek-ABD Ortak Tatbikatı ve Balkanlar’da Artan Gerilim https://www.ankasam.org/bosna-hersek-abd-ortak-tatbikati-ve-balkanlarda-artan-gerilim/ Sat, 20 Jan 2024 07:49:32 +0000 https://www.ankasam.org/?p=68283 Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Saraybosna Büyükelçiliği tarafından 8 Ocak 2024 tarihinde yapılan açıklamaya göre; Dayton Barış Anlaşmaları’na aykırı olarak Sırp bölgelerinde yaşanan “ayrılıkçı faaliyetlere” karşı iki adet F-16 savaş uçağı, ülke üzerinde uçuş yapacak ve böylece ABD’nin Bosna Hersek’e desteği vurgulanacaktır. Açıklamaya göre bu uçuş, Bosna’nın kuzeyinde Sırplar tarafından kontrol edilmeyen bölgelerde Bosna-Hersek’in ulusal silahlı […]

The post Bosna Hersek-ABD Ortak Tatbikatı ve Balkanlar’da Artan Gerilim appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Saraybosna Büyükelçiliği tarafından 8 Ocak 2024 tarihinde yapılan açıklamaya göre; Dayton Barış Anlaşmaları’na aykırı olarak Sırp bölgelerinde yaşanan “ayrılıkçı faaliyetlere” karşı iki adet F-16 savaş uçağı, ülke üzerinde uçuş yapacak ve böylece ABD’nin Bosna Hersek’e desteği vurgulanacaktır. Açıklamaya göre bu uçuş, Bosna’nın kuzeyinde Sırplar tarafından kontrol edilmeyen bölgelerde Bosna-Hersek’in ulusal silahlı kuvvetleri ile birlikte gerçekleştirilecek ikili hava-yer eğitim tatbikatının bir parçası olacaktır.[i]

ABD’nin Saraybosna Büyükelçiliği, konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştır:[ii]

“Bu ikili eğitim, Batı Balkanlar’da barış ve güvenliğe katkıda bulunan ileri düzey askeri işbirliğinin bir örneği olmasının yanı sıra ABD’nin Dayton karşıtı ve ayrılıkçı faaliyetler karşısında Bosna-Hersek’in toprak bütünlüğünü sağlama konusundaki kararlılığını da ortaya koymaktadır. ABD, Bosna-Hersek Anayasası’nın ayrılma hakkı tanımadığının altını çizmiştir ve Dayton’un bu temel unsurunu değiştirmeye çalışan olursa harekete geçecektir. 8 Ocak 2024 akşamı Bosnalı Sırplar, kendi ilan ettikleri devlet günlerini kutlamaya başlayacaklardır. Ancak bu, Bosna mahkemesi tarafından ayrımcılık gerekçesiyle yasaklanmıştı”

Washington, yaklaşık 100.000 kişinin öldüğü ve iki milyon kişinin yerinden edildiği 1992-1995 yılları arasındaki Bosna Savaşı’nı sona erdiren Dayton Anlaşmasına aracılık etmiştir. Anlaşma Bosna’yı bir Sırp Cumhuriyeti ile Hırvatlar ve Boşnaklar tarafından paylaşılan ve merkezi hükümete sahip bir federasyona bölmüştür.[iii]

ABD’nin Bosna’ya yönelik bu askeri tatbikatı, Milorad Dodik liderliğindeki Sırp bölgesinde yer alan ayrılıkçı faaliyetlere karşı bir tepki olarak ortaya çıkmaktadır. Dodik’in Sırp Cumhuriyeti’nde yaptığı ayrılık çağrıları, Dayton Anlaşması’nın temel prensiplerine aykırı olmakla birlikte bölgedeki istikrarı da tehdit etmektedir.

ABD’nin Dayton Anlaşması’nın arabuluculuğunu yapmış olması, bu ülkenin bölgedeki istikrar ve güvenliğe verdiği önemi vurgulamaktadır. ABD’nin Bosna-Hersek’in toprak bütünlüğüne olan bağlılığını gösteren askeri tatbikatın Washington’un bölgedeki siyasi ve güvenlik gelişmelerine aktif bir şekilde müdahil olma niyetini yansıttığı öne sürülebilir.

Milorad Dodik’in liderliğindeki Sırp Cumhuriyeti’nde kutlanacak olan “devlet günü” ve Anayasa Mahkemesi’nin yasağına karşı gelinmesi, ülke içindeki siyasi gerilimleri artırabilir. Dodik’in mahkeme kararlarına karşı gelmesi, iç hukuk sistemine ve Dayton Anlaşması’nın otoritesine meydan okuma olarak değerlendirilebilir.

ABD, Bosna-Hersek Anayasası’nın ayrılma hakkını tanımadığını hatırlatmaktadır. Bu, uluslararası hukuka dayanan bir prensiptir ve bu ilkenin değiştirilmeye çalışılması durumunda ABD’nin müdahale edebileceği mesajı iletilmektedir.

ABD’nin Balkanlar’da barış ve güvenliğe katkıda bulunma taahhüdü, bölgedeki istikrarsızlık ve potansiyel ayrılıkçı tehditlere karşı bir sinyal olarak değerlendirilebilir. Bu tür bir askeri işbirliği, bölgedeki diğer ülkeler üzerinde de etkili olabilir. Sonuç olarak bu tür askeri gösteriler, hem Bosna-Hersek içinde hem de uluslararası toplumda farklı tepkilere yol açabilir. Bu, özellikle Rusya’nın Dodik’e destek verme eğiliminde olduğu bir dönemde, uluslararası ilişkiler açısından önemlidir.


[i] “US Fighter Jets to Fly over Bosnia in Warning to ‘Secessionist’ Serbs”, Reuters, https://www.reuters.com/world/europe/us-fighter-jets-fly-over-bosnia-warning-secessionist-serbs-2024-01-08/, (Erişim Tarihi: 09.01.2023).

[ii] Aynı yer.

[iii] Aynı yer.

The post Bosna Hersek-ABD Ortak Tatbikatı ve Balkanlar’da Artan Gerilim appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Batı’nın Bosna Hersek Dış Politikasındaki Yeri https://www.ankasam.org/batinin-bosna-hersek-dis-politikasindaki-yeri/ Mon, 04 Dec 2023 07:38:29 +0000 https://www.ankasam.org/?p=64068 Balkanlar hem demografik yapısı hem de jeopolitik konumu hasebiyle küresel aktörlerin dış politikasında yer edinmiştir. Bölge devletlerinin kozmopolit yapısı, zengin bir kültürel mirasa sebep olmasına rağmen farklı grupların yönelimleri siyasal istikrara gölge düşürebilmektedir. Bu çerçevede Bosna Hersek karşımıza çıkmaktadır. Nitekim ülkenin siyasal yapısına bakıldığında tarafların farklı yönelimleri söz konusudur. 1 Kasım 2023 tarihinde Avrupa Komisyonu […]

The post Batı’nın Bosna Hersek Dış Politikasındaki Yeri appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Balkanlar hem demografik yapısı hem de jeopolitik konumu hasebiyle küresel aktörlerin dış politikasında yer edinmiştir. Bölge devletlerinin kozmopolit yapısı, zengin bir kültürel mirasa sebep olmasına rağmen farklı grupların yönelimleri siyasal istikrara gölge düşürebilmektedir. Bu çerçevede Bosna Hersek karşımıza çıkmaktadır. Nitekim ülkenin siyasal yapısına bakıldığında tarafların farklı yönelimleri söz konusudur. 1 Kasım 2023 tarihinde Avrupa Komisyonu (AK) Başkanı Ursula von der Leyen’le görüşen Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Üyesi Denis Becirovic’in ülkenin Avrupa-Atlantik entegrasyonuna giden yolunu “tek alternatif” olarak görmektedir.[1]

Buna karşın 9 Kasım 2023 tarihinde Sırp Cumhuriyeti Başkanı Milorad Dodik, Balkanlar’daki Sırpların kendi eşsiz devletine sahip olma hakkına sahip olduğunu dile getirmiştir.[2] Bahse konu iki ifade, Bosna Hersek’teki farklı yönelimlerin siyasal alana yansıma olarak görülebilir. Buradan hareketle Saraybosna bir taraftan Batı’ya konsolide olmaya çabalarken, bir taraftan da Sırp varlığını dengelemeye çalışmaktadır. Zira Sırp yönetimin Rusya’yla olan ilişkileri ve Büyük Sırbistan hayaline yönelik ifadeleri, güvenlik endişesine sebep olmaktadır.

Bosna Hersek, geleceğini Batı’da görmekte ve dolayısıyla gerek Washington gerekse Brüksel’le olan münasebetlerini derinleştirmeye çalışmaktadır. Nitekim Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) üye olmamasına rağmen 14 Aralık 2006 tarihinden beri Barış İçin Ortaklık Programı’nda bulunmaktadır. Bu bağlamda gerek savunma gerekse Batı’ya entegrasyon açısından Saraybosna’nın ilgisi ortadadır. Bosna Hersek Savunma Bakanı Zukan Helez ile NATO’nun Saraybosna Karargâhı Komutanı Tuğgeneral Pamela Mcgaha, 3 Kasım 2023 tarihinde iki aktör arasındaki işbirliğini görüşmek üzere bir araya gelmiştir.[3] Bahse konu görüşme, Saraybosna’nın özellikle güvenlik endişeleri sebebiyle Batı’ya olan ilgisini göstermektedir.

Batı ve Bosna Hersek ilişkileri pek çok konu üzerinden sürdürülse de temelde güvenlik üzerinden şekillendiğinden bahsedilebilir. Nitekim taraflar farklı çatılar altında çeşitli temaslarda bulunmaktadır. Bosna Hersek’in Uluslararası İşbirliğinden Sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı Zoran Sajinovic liderliğindeki heyetin 10 Kasım 2023 tarihinde Brüksel’de gerçekleşen NATO toplantısına katılması,[4] mevzubahis temaslara örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 700 kişilik Avrupa Birliği Barış Gücü Misyonu’nun (EUFOR) 5 Kasım 2023 tarihinde sona ermesi beklenen görev süresini bir yıl daha uzatılmasına ilişkin kararı,[5] küresel aktörlerin bölgedeki güvenlik denklemleriyle yakından ilgili olduğunu göstermektedir. Kararın oybirliğiyle verilmesi ise oldukça dikkat çekicidir.

EUFOR, temelde Dayton Barış Anlaşması çerçevesinde Bosna Hersek’te barış ve istikrarın sürdürülebilmesi amacıyla konuşlanmaktadır. Ancak bölgede barışın ve siyasal istikrarın sağlanması için uygun görülen tek aktör değildir. Zira Uluslararası Bosna-Hersek Topluluğu Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt, Dayton Anlaşması’na uyumu izlemek ve sağlamak üzere görevlendirilmiştir. Bahse konu görev bağlamında selefleri gibi altı aylık düzenli rapor sunması beklenen Schmit, 16 Nisan 2023-15 Ekim 2023 döneminde Barış için Genel Çerçeve Anlaşması’nın uygulanmasıyla ilgili olağan raporunu BM Genel Sekreteri’ne sunmuştur.[6]

Yüksek Temsilci Schmidt, ilgili raporda Bosnalı Sırp yetkililerin Dayton Anlaşması’na yönelik olumsuz tavırlarını dile getirmiş ve Bosna Hersek’teki durumun kötüleştiğine ve Sırp Lider Dodik’in ülkedeki iki büyük siyasi krize kasten neden olduğuna dikkat çekmiştir.[7] Schmidt’e göre lider Dodik’in hareketleri barışa gölge düşürmektedir. Zira Batı’nın Bosna Hersek’e yaklaşımında bu ifadeler etkili olacaktır. Nitekim Bosna Hersek’e yönelik bir ilgi söz konusudur. Ülkenin jeopolitik-jeoekonomik önemi, Avrupa Birliği’nin (AB) Batı Balkanlar açılımındaki stratejik unsurlardan birkaçı olarak görülmektedir. Bu noktada Brüksel’in Saraybosna’yla temasları sürmektedir. Söz konusu temasların temel sebebi ise Saraybosna’nın gerek ekonomik gerekse siyasi anlamda ülke geleceğini Batı’yla görmesidir. Ayrıca Sırp-Rus ilişkilerine yönelik endişelerini giderme noktasında bir dengeleyici olarak Batı görülmektedir.

Üzerinde durulması gereken önemli bir husus ise AB’nin Bosna Hersek’e yaklaşımıdır. Brüksel, bilhassa Balkanlar’ı da Avrupa’nın bir parçası olarak görmekte ve bölgenin AB politikalarına uyumlu hale gelmesini istemektedir. Bu çerçevede Saraybosna-Brüksel münasebetleri derinleşmektedir. Nitekim 8 Kasım 2023 tarihinde AK, AB muhatabı ülkelerin durumunu görüşmek için toplanmış, Bosna Hersek’in ilerlemesine ilişkin raporda müzakerelerin başlatılması konusunda bir anlaşmaya varılmamasına rağmen Mart 2024 tarihine kadar yerine getirilmesi gereken konularda Saraybosna’ya yeşil ışık yakılmıştır.[8]

Önümüzdeki dönemde Bosna Hersek-AB ilişkilerinde çeşitli konularda işbirliği sağlanması muhtemeldir. Zira AB’nin Batı Balkanlar’a yönelik 6 milyar avroluk paketinin yüzde 20’si Bosna Hersek’e ayrılmıştır. Bu durum güvenlik endişelerine rağmen Saraybosna’nın Avrupa’ya konsolide olmasına yönelik ciddi bir teşvik olarak görülebilir.

Sonuç olarak Balkanlar jeopolitik ve jeoekonomik açıdan oldukça önemli bir coğrafyadır. Dolayısıyla Batı, Balkan devletleriyle münasebetlerini derinleştirmek istemektedir. Bu çerçevede Bosna Hersek, Brüksel tarafından ilgi görmektedir. Bosna Hersek’in kozmopolit yapısının olumsuzluklarına rağmen AB’nin çeşitli teşviklerle Saraybosna’daki nüfuzunu arttırmaya çalıştığından bahsedilebilir. Sırp Cumhuriyeti, ayrılıkçı söylemleri ve Rusya’yla ilişkileri hasebiyle endişeye sebep olsa da Batı’nın Bosna Hersek’ten kolayca vazgeçmesi zayıf bir ihtimaldir. Son kertede Bosna Hersek’in Batı’yla konsolide olmuş bir aktör haline gelmek istemesinden dolayı dış politikadaki önceliğinin AB olduğu ifade edilebilir.


[1] “Becirovic on the Meeting with the President of the European Commission: A new Dose of Optimism”, Sarajevotimes, https://sarajevotimes.com/becirovic-on-the-meeting-with-the-president-of-the-european-commission-a-new-dose-of-optimism/, (Erişim Tarihi: 01.11.2023).

[2] “Dodik ‘compared’ the Conflict in Gaza with BiH”, Sarajevotimes, https://sarajevotimes.com/dodik-compared-the-conflict-in-gaza-with-bih/, (Erişim Tarihi: 10.11.2023).

[3] “Good Cooperation between BiH Ministry of Defense and NATO”, Sarajevotimes, https://sarajevotimes.com/good-cooperation-between-bih-ministry-of-defense-and-nato/, (Erişim Tarihi: 03.11.2023).

[4] “The Text of the PARP Assessment for BiH was adopted in Brussels”, Sarajevotimes, https://sarajevotimes.com/the-text-of-the-parp-assessment-for-bih-was-adopted-in-brussels/, (Erişim Tarihi:10.11.2023).

[5] “Vijeće sigurnosti UN-a produžilo mandat EUFOR-a u BiH”, Aljazeera, https://balkans.aljazeera.net/news/balkan/2023/11/2/vijece-sigurnosti-un-a-produzilo-mandat-eufor-a-u-bih, (Erişim Tarihi: 02.11.2023).

[6] “HR Christian Schmidt submitted his regular Report to the United Nations”, Sarajevotimes, https://sarajevotimes.com/hr-christian-schmidt-submitted-his-regular-report-to-the-united-nations/, (Erişim Tarihi: 03.11.2023).

[7] “Schmidt upozorio Vijeće sigurnosti UN-a: Dodikov secesionizam prijeti miru”, Aljazeera, https://balkans.aljazeera.net/news/balkan/2023/11/1/schmidt-upozorio-vijece-sigurnosti-un-a-dodikov-secesionizam-prijeti-miru, (Erişim Tarihi: 01.11.2023).

[8] “Leyen: Pregovori o članstvu BiH u EU kad ispuni određene uvjete”, Aljazeera, https://balkans.aljazeera.net/news/balkan/2023/11/8/leyen-pregovori-o-clanstvu-bih-u-eu-kad-ispuni-odredjene-uslove, (Erişim Tarihi: 08.11.2023).

The post Batı’nın Bosna Hersek Dış Politikasındaki Yeri appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Sırbistan’da Erken Parlamento Seçimleri ve Dış Politikaya Etkileri https://www.ankasam.org/sirbistanda-erken-parlamento-secimleri-ve-dis-politikaya-etkileri/ Thu, 09 Nov 2023 07:30:06 +0000 https://www.ankasam.org/?p=63627 1 Kasım 2023 tarihinde Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, ülkede yaklaşık dört yıl içerisinde üçüncü kez yapılacak olan erken parlamento seçimlerinin tarihini 17 Aralık 2023 olarak açıklamıştır. Aynı gün başkent Belgrad da dahil olmak üzere birçok şehirde yerel seçimler de yapılacaktır. Seçim tarihi sürpriz olmamıştır. Zira Sırp lider haftalardır iktidardaki Sırp İlerleme Partisi lehine kampanya yürütmekteydi. […]

The post Sırbistan’da Erken Parlamento Seçimleri ve Dış Politikaya Etkileri appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
1 Kasım 2023 tarihinde Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, ülkede yaklaşık dört yıl içerisinde üçüncü kez yapılacak olan erken parlamento seçimlerinin tarihini 17 Aralık 2023 olarak açıklamıştır. Aynı gün başkent Belgrad da dahil olmak üzere birçok şehirde yerel seçimler de yapılacaktır. Seçim tarihi sürpriz olmamıştır. Zira Sırp lider haftalardır iktidardaki Sırp İlerleme Partisi lehine kampanya yürütmekteydi. Ancak partinin başından resmen çekilmiştir.

Aleksandar Vucic, seçim çağrısının ardından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştır:[1]

“Tüm dünya için zor olan, küresel zorlukların, savaşların ve çatışmaların yaşandığı, Sırbistan Cumhuriyeti’nin hayati ulusal ve devlet çıkarlarını koruma mücadelesinde hepimizin birlik olmasının gerekli olduğu bir dönemde yaşıyoruz.”

Nisan 2022 tarihinde yapılan genel seçimlerde büyük bir farkla yeniden seçilen ve milliyetçi partisi 250 üyeli parlamentoda en fazla sandalyeye sahip olan Vuçic’in cumhurbaşkanlığı oylamada tartışılmayacaktır.[2]

Aralık ayındaki oylama öncesinde, geleneksel olarak parçalanmış demokrasi yanlısı muhalefet partileri, Vucic ve hükümetine karşı “Şiddete Karşı Sırbistan” başlığı altında birkaç ay süren haftalık protestolar düzenledikten sonra birleşme kararı almıştır.[3]

Gösteriler, Mayıs ayında 48 saatten kısa bir süre içinde meydana gelen ve 8’i çocuk 17 kişinin ölümüne yol açan iki eylemden kısa bir süre sonra başlamıştır Muhalefet Vucic’i resmi olarak Avrupa Birliği (AB) üyeliğini hedefleyen, ancak geleneksel müttefiki Rusya’yla yakın bağlarını sürdüren ülkede belirsizlik ortamı yaratmakla suçlamaktadır.[4]

Ülke medyası üzerinde neredeyse tam kontrole sahip olan Vucic’in milliyetçilerinin parlamento oylamasını yine kazanacağı tahmin edilmektedir. Ancak muhalefet, geleneksel olarak muhalefetin kalesi olan Belgrad’da oyların çoğunu kazanmayı ummaktadır.

Öncelikle Vucic’in Sırp İlerleme Partisi’nin lehine kampanya yürütmek üzere iktidardan resmen çekilmiş olması ve erken seçim kararı almasının arkasındaki nedenleri anlamak önemlidir. Vucic, uzun bir süredir Sırbistan’ı yönetmektedir ve ülkedeki medya üzerinde neredeyse tam kontrole sahiptir. Bu da Vucic’e eleştirel sesleri bastırma ve iktidarını güçlendirme fırsatı sunmaktadır. Erken seçim kararı, muhalefetin önünü kesmeyi ve iktidarı koruma amacını taşıyor gibi görünmektedir.

Muhalefetin ise Sırbistan’daki siyasi sahnede güçlü bir meydan okuma yapma fırsatı aradığı açıktır. “Şiddete Karşı Sırbistan” başlığı altında düzenlenen protestolar, hükümetin ve Vucic’in politikalarına karşı artan bir tepkinin yansıması olarak başlamıştır. Bu protestolar, toplumun bazı kesimlerinde siyasi değişiklik taleplerini yükseltmiştir. Ancak Sırbistan’ın seçim sistemi ve medya kontrolü, muhalefetin iktidarı zorlayabilme yeteneğini sınırlayabilir.

Sırbistan’ın AB üyeliğine olan ilgisi ve aynı zamanda geleneksel müttefiki Rusya’yla ilişkilerini sürdürme isteği, ülke içinde bazı belirsizlikleri artırabilir. Muhalefet, Vucic’i bu belirsizlikleri körüklemek ve halk arasında endişe yaratmakla suçlayabilir.

Belgrad’ın AB ve Rusya’ya karşı olan tutumu konusundaysa ehemmiyet arz eden hususlar bulunmaktadır. Nitekim Sırbistan’ın Batı’ya yaklaşımı önemli bir konudur. Belgrad, Kosova’ya göre daha az siyasi izolasyon içinde bulunmakta ve göreceli bir siyasi istikrara sahip olmaktadır. Bu durumun temel nedeni, Rusya’yla derin ilişkilere sahip olması ve Çin’le stratejik bir ortaklık kurmuş olmasıdır. Kısacası Sırbistan’ın Batı’dan uzaklaşmak yerine denge politikası izlediği ve özellikle ekonomik açıdan AB’yi bir fırsat olarak gördüğü ve Batı’ya entegrasyona önem verdiği de ifade edilebilir.

Dahası Sırbistan-Rusya ilişkilerinin de söz konusu durum kapsamında ehemmiyeti bulunmaktadır.  Netice itibariyle Kremlin’in Batı’nın egemenliğine karşı direnme eğiliminde olduğu açıkça görülmektedir. Bu bağlamda Sırbistan üzerinden ortaya çıkabilecek bir istikrarsızlık, bölgeye ek olarak doğrudan Avrupa’yı da etkileyebilme kapasitesine sahip olduğundan Rusya için nüfuz alanını genişletebilecek bir fırsat anlamına gelebilir. Bu nedenle Brüksel bu durumu engellemeyi amaçlamaktadır. Gelecekte Brüksel’in adımlarının hız kazanması muhtemeldir.

Belgrad’daki yerel seçimler, muhalefetin oy tabanını güçlendirebileceği bir alan sunabilir. Ancak Sırbistan’ın genel olarak parçalanmış demokrasi yanlısı muhalefeti, sık sık iktidar partisinin karşısında birleşme zorluğu yaşamıştır. Bu nedenle, başkent Belgrad’da kazanılan oylar ve buradaki seçmenin konsolidasyonunu belirten somut çıktılar, muhalefet için önemli bir sembolik zafer olabilir.

Sonuç olarak Sırbistan’daki erken seçimler ve yerel seçimler, ülkedeki siyasi istikrarsızlığın ve demokratikleşme sürecinin karmaşıklığının bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Vucic iktidarını koruma amacı gütmekle suçlanırken, muhalefet ise halk arasındaki rahatsızlığı ve talepleri dikkate alarak iktidarı sarsma fırsatı aramaktadır. Bu seçimlerin sonuçları, Sırbistan’ın gelecekteki siyasi yönelimini etkileyebilir ve bölgedeki istikrarsızlıkların göstergesi olabilir.


[1] “Serbia’s President sets Dec. 17 for Snap Parliamentary Election as he Rallies for his Populist Party”, Associated Press News, https://apnews.com/article/serbia-election-vucic-protests-opposition-f3ba791b80ccf0945ea52a3930ce24b8, (Erişim Tarihi: 01.11.2023).

[2] “Serbia’s President Aleksandar Vucic sets December 17 for Snap Parliamentary Election as he Rallies for His Populist Party”, The Times of India, https://timesofindia.indiatimes.com/world/europe/serbias-president-aleksandar-vucic-sets-december-17-for-snap-parliamentary-election-as-he-rallies-for-his-populist-party/articleshow/104887760.cms?from=mdr, (Erişim Tarihi: 01.11.2023).

[3] Aynı yer.

[4] Aynı yer.

The post Sırbistan’da Erken Parlamento Seçimleri ve Dış Politikaya Etkileri appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Avrupa Birliği’nin “Batı Balkanlar Sınavı” https://www.ankasam.org/avrupa-birliginin-bati-balkanlar-sinavi/ Tue, 31 Oct 2023 14:05:17 +0000 https://www.ankasam.org/?p=63147 Avrupa Birliği (AB), ekonomik ve sosyal açıdan bütünleşme çabalarını hızlandırmıştır. Bahse konu çabanın en önemli çıktılarından biri ise Batı Balkanlar açılımıdır. Zira Batı Balkanlar’daki nüfuz mücadelesi ve bölgenin siyaseten Avrupa’nın parçası olarak görülmesi, bu çabayı anlaşılır kılmaktadır. Mevzu bahis açılım kurumsal bir süreçten ziyade jeopolitik bir proje olarak görülmektedir. Dolayısıyla Kosova-Sırbistan üzerinden şekillenen jeopolitik denklem […]

The post Avrupa Birliği’nin “Batı Balkanlar Sınavı” appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>

Avrupa Birliği (AB), ekonomik ve sosyal açıdan bütünleşme çabalarını hızlandırmıştır. Bahse konu çabanın en önemli çıktılarından biri ise Batı Balkanlar açılımıdır. Zira Batı Balkanlar’daki nüfuz mücadelesi ve bölgenin siyaseten Avrupa’nın parçası olarak görülmesi, bu çabayı anlaşılır kılmaktadır. Mevzu bahis açılım kurumsal bir süreçten ziyade jeopolitik bir proje olarak görülmektedir. Dolayısıyla Kosova-Sırbistan üzerinden şekillenen jeopolitik denklem AB’nin bölgeye olan ilgisini arttırmakta ve buna ek olarak Avrupa bütünleşmesinin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik süreci hızlandırmaktadır.

Brüksel, genişleme politikasına yönelmiştir. Avrupalı aktörlerin farklı yaklaşımlarına ve tüm ontolojik sorunlarına rağmen AB çatısı altında tüm kıtanın yekpare bir tavır içinde olması hedeflenmektedir. Bölge aktörlerinin yönelimlerinde güç mücadelesi hasebiyle farklılıklar olsa da AB, bir çekim merkezi olarak birtakım inisiyatifler alarak ortak bir çizgide buluşulması için çabalamakta ve olası tehditlerin ortadan kaldırılması için mücadele etmektedir. Bu sayede Avrupa güvenliği sağlanmış olacaktır. 

AB’nin kurumsal tarihine bakıldığında ekonomik saiklerle ortaya çıktığı ve devletlerin kazanımları nedeniyle farklı konuları da kapsadığı görülmektedir. Bu yüzden Avrupalı aktörler kazanımlarını korumayı ve hatta arttırmayı hedeflemektedirler. Bu devletler, kendilerini doğrudan etkileyebilecek risklerin önlenmesinde Brüksel’i bir çatı olarak görmektedir. Bu çerçevede AB, jeopolitik bir proje olarak Batı Balkanlar’a yönelik genişleme politikasını sürdürmektedir. Ancak bu genişlemede Kosova-Sırbistan üzerinden şekillenen ciddi bir sınavla karşı karşıyadır. İki aktör arasındaki münasebetlerin özellikle küresel güçler arasında bir nüfuz yarışı olarak algılanması, durumun mahiyetini ortaya koymaktadır.

Küresel sistem çok merkezli bir yapıya doğru evrilirken, bir yandan stratejik orta güçler bir yandan da küresel aktörler çeşitli işbirliklerine yönelmektedirler. Bu noktada üzerinde durulması gereken konu, Rusya-Sırbistan arasındaki münasebetlerdir. Zira Sırbistan, küresel bir etkiye sahip olmasa da Balkanlar’da stratejik bir orta güç ve dolayısıyla küresel aktörlerin dış politikalarında etkili bir aktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Rusya’ya bakıldığında ise 2008 yılında Gürcistan’da, 2014 yılında Kırım’da ve 2022 yılından itibaren Ukrayna’daki saldırılarıyla baskın bir küresel aktör olduğunu göstermiştir. 

Neticede Kremlin’in Batı hegemonyasına karşı direnç gösterdiği ortadadır. Tüm bunlardan hareketle Sırbistan üzerinden şekillenebilecek bir çatışma, bölgenin yanında Avrupa’yı da doğrudan etkileyebilme potansiyeline haiz olduğundan Rusya için nüfuz alanını genişletebileceği bir konjonktür anlamına gelebilir. Dolayısıyla Brüksel, bu durumun önüne geçmeyi hedeflemektedir. Bu çerçevede Brüksel’in adımlarının hız kazanması muhtemeldir. Bilhassa Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oliver Varhei’nin jeopolitik durum hasebiyle genişlemenin hızlandırılması çağrısında bulunması,[1] bahse konu durumu ortaya koymaktadır.

Kosova ve Sırbistan arasında yaşanan gerilimin yapısal ve tarihsel arka planı söz konusudur. Ancak AB’nin mevzu bahis gerilimin çözümünü istediği ortadadır. Çözümün sağlanabilmesi için AB’nin arabulucu rolü üstlendiği ve taraflara bir yandan teşvikler sunarken bir yandan da baskıyı arttırdığı ileri sürülebilir. 

Bu noktada iki aktör arasındaki gerilimin Brüksel’le münasebetleri doğrudan etkilediği ileri sürülebilir. Priştine’nin Kosova-Sırbistan ilişkilerinin normalleşmesi için öngörülen Sırp Belediyeler Birliği’ne yaklaşımı, kendi aleyhine bir konjonktür oluşmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla Batı’yla ilişkilerde Sırbistan avantajlı duruma gelmiştir. Ancak Sırbistan’ın bu avantajına yönelik soru işaretleri söz konusudur. Bahse konu soru işaretleri, 24 Eylül 2023 tarihinde gerçekleşen saldırının Sırbistan’la bağlantılı olduğuna yönelik iddialardan kaynaklanmaktadır. Nitekim Avrupa Parlamentosu’nun Banjska’daki saldırıya Sırbistan’ın doğrudan karıştığının tespiti durumunda Belgrad’a karşı önlem alınmasına dair kararı,[2] Brüksel’in yaklaşımını kanıtlar niteliktedir. 

Brüksel-Kosova-Sırbistan denkleminde üzerinde durulması gereken konulardan biri ise ekonomik motivasyonlardır. AB’nin Avrupa bütünleşme hedefi, güvenlik kaygıları gibi etkenlerin yanında önem verdiği unsurlardan birinin de ekonomik ilişkiler olduğu açıktır. 2022 yılında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’yla beraber aktörler karşılıklı olarak yaptırımlar uygulamıştır. Bu noktada Kosova-Sırbistan üzerinden de Brüksel’in istemediği bir sonuç çıkarsa AB’nin hem güneyi hem doğusu çatışma bölgesi olarak karşımıza çıkacak ve bu durum AB ekonomisini olumsuz etkileyecektir. Tüm bunlardan hareketle Brüksel’in Batı Balkanlar’a yönelik açılımında temel itici güç olarak ekonomik motivasyonların olduğu iddia edilebilir.

Nihayetinde Brüksel’in Kosova ve Sırbistan’ın AB üyeliğine yönelik yaklaşımını ekonomi öncelikli uzun bir süreç olarak görmek faydalı olacaktır. AB’nin Sırbistan ile Kosova Arasındaki Diyalogdan Sorumlu Özel Elçisi Miroslav Lajcak’ın Batı Balkan ülkelerine ithafen herkese uygun bir yaklaşımın kullanılamayacağını ifade etmesi,[3] bu durumu kanıtlar niteliktedir. Hülasa Brüksel’in her iki aktör nezdinde üyelikten ziyade ortak pazara entegrasyona öncelik vereceği iddia edilebilir. Zira Brüksel tarafından ne Belgrad ne de Priştine söz konusu adaylık statüsüne hazır görünmektedir. Bu noktada AB’nin bir yandan ekonomik sürdürülebilirlik sağlamak bir yandan da tarafları kendisinden uzaklaştırmamak istediği iddia edilebilir.

Sonuç olarak AB, Batı Balkanlar’a genişlemeyi hedeflemektedir. Brüksel’in Batı Balkanlar’a yönelik genişlemesi kurumsal bir süreçten ziyade jeopolitik bir proje olarak görülebilir. Rusya’nın manevra alanı kazanmasını engellemek, güvenlik endişelerini gidermek ve nüfuz alanını genişletmek isteyen Brüksel’in Belgrad-Priştine münasebetlerine özellikle dikkat ettiği ileri sürülebilir. Her ne kadar süreci hızlandırma çabası söz konusu olsa da her iki aktörün de AB standartlarını karşılama noktasında zayıf kaldığı ortadadır. Kosova ve Sırbistan’ın Batı’dan uzaklaşmaması ve çatışma riskinin artmaması için bir teşvik mahiyetinde söz konusu süreç, adaylıktan ziyade AB tek pazarına entegrasyon şeklinde ilerleyebilir. Brüksel’in taraflara olan tutumunda, her iki aktörün AB ve kriterlerine olan yaklaşımının etkisi olduğu ifade edilebilir.


[1]  “Вархеји смета дека лидерите на ЕУ јасно ја потврдија перспективата за членство на Западен Балкан”, Slobodenpecat, https://www.slobodenpecat.mk/varheji-smeta-deka-liderite-na-eu-jasno-ja-potvrdija-perspektivata-za-chlenstvo-na-zapaden-balkan/, (Erişim Tarihi: 12.10.2023).

[2] “Evropski parlament usvojio rezoluciju o Kosovu i Srbiji”, Aljazeera, https://balkans.aljazeera.net/news/balkan/2023/10/19/evropski-parlament-usvojio-rezoluciju-o-kosovu-i-srbiji, (Erişim Tarihi: 19.10.2023).

[3] “Lajčak: Vrijeme da države Zapadnog Balkana napreduju ka EU”, Aljazeera, https://balkans.aljazeera.net/news/balkan/2023/10/9/lajcak-vrijeme-da-drzave-zapadnog-balkana-napreduju-ka-eu, (Erişim Tarihi: 09.10.2023).

The post Avrupa Birliği’nin “Batı Balkanlar Sınavı” appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
ABD’nin Kosova-Sırbistan Gerilimine Yaklaşımı https://www.ankasam.org/abdnin-kosova-sirbistan-gerilimine-yaklasimi/ Tue, 31 Oct 2023 09:04:12 +0000 https://www.ankasam.org/?p=63070 Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Soğuk Savaş’tan sonra “dünyanın jandarmalığını” üstlenmiş ve uluslararası sistemin tek kutuplu hale geldiği iddia edilmiştir. Ancak konjonktüre bakıldığında her ne kadar ABD’nin askeri ve siyasi gücü etkinliğini korusa da rakipleri hızla gelişmiş ve ardından uluslararası sistem çok merkezli bir yapıya bürünmüştür. Dolayısıyla söz konusu rekabetin nüfuz yarışı üzerinden şekillendiği ve dondurulmuş […]

The post ABD’nin Kosova-Sırbistan Gerilimine Yaklaşımı appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Soğuk Savaş’tan sonra “dünyanın jandarmalığını” üstlenmiş ve uluslararası sistemin tek kutuplu hale geldiği iddia edilmiştir. Ancak konjonktüre bakıldığında her ne kadar ABD’nin askeri ve siyasi gücü etkinliğini korusa da rakipleri hızla gelişmiş ve ardından uluslararası sistem çok merkezli bir yapıya bürünmüştür. Dolayısıyla söz konusu rekabetin nüfuz yarışı üzerinden şekillendiği ve dondurulmuş ihtilafların gündeme geldiği ileri sürülebilir. Bu çerçevede karşımıza çıkan meselelerden biri de Kosova-Sırbistan gerginliğidir.         

Küresel ölçekte rekabet eden aktörlerin, gerek küreselleşme sebebiyle uluslararası toplumda kendileri aleyhine oluşabilecek tepkiler, gerekse uluslararası hukukun bağlayıcılığı hasebiyle doğrudan bir çatışmanın tarafı olmaktan kaçındığından bahsedilebilir. Örneğin Rusya-Ukrayna Savaşı sebebiyle Rusya’nın maruz kaldığı yaptırımlar ve uluslararası hukuka göre alınan kararlar, bu durumu anlaşılır kılmaktadır. Küresel rekabet, tarafların doğrudan müdahalelerinden ziyade ekonomik ve siyasi nüfuz mücadelesi şeklinde ilerlemektedir.        

Washington birçok coğrafyada etkisini korumak için mücadele vermekte ve var olan düzeni korumaya öncelik vermektedir. Değişen küresel dinamikler sebebiyle eski sistem korunamadığı için yeni sistemde de etkin rol almayı hedeflediğinden bahsedilebilir. Buradan hareketle ABD’nin Avrupalı müttefiklerinin güvenlik kaygılarının giderilmesi noktasında inisiyatif aldığından bahsedilebilir. Bu sayede bir taraftan Trans Atlantik güvenlik ilişkileri sürdürülecek bir taraftan da ABD’nin rakiplerinin nüfuz elde etmesinin önüne geçilecektir. Söz konusu nüfuz mücadelesinin kendini gösterdiği konulardan biri Kosova-Sırbistan gerginliğidir. 

Kosova, tarihsel süreç içerisinde çeşitli girişimlerde bulunmuşsa da 2008 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Fakat Sırbistan tarafından tanınmaması, iki aktörün dolayısıyla bölgenin normalleşmesinin önüne geçmektedir. Sırp milli kimliğinde Sırp Ortodoks Kilisesi’nin önemi ve Panslavizm çerçevesinde Sırp-Rus ilişkileri düşünüldüğünde bölgede yaşanabilecek bir gerilim, Kremlin’in nüfuz alanını genişletmesi olarak algılanmakta ve engellenmesi hedeflenmektedir. Her ne kadar Avrupa Birliği (AB) arabulucu rolü oynasa da 2022 yılından beri yaşanan gerilimler artan bir ivmeyle devam etmektedir. 24 Eylül 2023 tarihinde yaşanan gelişmelerin ise bölgenin siyaseten istikrarsızlaştırılmasına sebep olduğu ileri sürülmüştür. Bu noktada ABD’nin Balkanlar’a ilgisi artmıştır. 

Moskova, Ukrayna’daki savaşla beraber Batı’nın yaptırımlarına maruz kalmış ve ABD’nin etkin olduğu uluslararası sisteme alternatif bir güç merkezi inşası için adımlarını hızlandırmıştır. Tahıl ve enerjiyi koz olarak kullanan Rusya, bölgede yaşanacak olası bir gerilimde Sırbistan’la münasebetlerini derinleştirmek için uygun koşula sahip olacaktır. Nihayetinde bahse konu çatışmanın Avrupa’ya taşınması halinde gerilen ilişkiler, Avrupa’nın güvenlik endişelerinin artmasına sebep olacaktır. Bu noktada Washington söz konusu duruma proaktif bir politikayla yaklaşmaktadır.    

Trans Atlantik güvenlik denklemine bakıldığında ABD ve Avrupalı aktörler arasındaki askeri ilişki Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üzerinden sürdürülmektedir. Bu noktada bölgedeki olası risklerin önlenmesi ve siyasal istikrarın sağlanması için NATO caydırıcı bir aktör olarak görülmektedir. ABD’nin NATO üzerindeki etkisi düşünüldüğünde Washington’un Avrupalı müttefiklerinin güvenlik kaygılarını NATO aracılığıyla gidermeye çalıştığı ileri sürülebilir. 24 Eylül 2023 tarihli gerginliğe binaen NATO tarafından yapılan açıklamada, Kosova Barış Gücü’nün (KFOR) askeri varlığının güçlendirildiği duyurusu,[1] bu durumu kanıtlar niteliktedir. Batı Balkanlar’ın jeopolitik konumu düşünüldüğünde olası bir çatışmanın doğrudan Avrupa’yı etkilemesi, AB’nin siyasi ve ABD’nin de askeri gücünü hatırlatması sonucunu doğurmaktadır. 

Üzerinde durulması gereken önemli hususlardan biri Priştine ve Belgrad’ın bu konuya yaklaşımıdır. Zira tarafların söz konusu gerginlikteki tutumu küresel aktörlerle ilişkilerini şekillendirmektedir. Buradaki ilk konu, Kosova’nın Batı’yı nasıl gördüğüdür. Kosova kozmopolit yapısı gereği siyasi istikrara yönelik birtakım sorunlarla uğraşmaktadır. Özellikle Kuzey Mitrovica, Zubin Potok, Leposavic ve Zveçan’ın demografik yapısı Priştine yönetimini siyasi bir sınava tabi tutmaktadır. Ayrıca Kosova’nın siyasi yalnızlıktan kurtularak Batı’ya yönelmek istediği ileri sürülebilir. Ancak AB arabuluculuğunda gerçekleşen normalleşme ilişkisindeki tutumu Priştine’yi bu hedeften uzaklaştırmıştır. Zira Kosova’nın yaklaşımına göre ilişkilerin normalleşmesinin yolu Sırbistan’ın onu tanımasından geçmektedir. 

İfade edilmesi gereken bir diğer konu ise Sırbistan’ın Batı’ya karşı tutumudur. Belgrad’ın Kosova’ya kıyasla siyasi yalnızlıktan uzak olduğu ve görece siyasi istikrara sahip olduğundan bahsedilebilir. Bu durumun temel sebebi ise Rusya’yla derin münasebetleri ve Çin’le olan stratejik ortaklığıdır. Dolayısıyla Batı tarafından olası bir yaptırım söz konusu olduğundan Belgrad’ın seçeneksiz olduğundan bahsetmek güçtür. Ancak Sırbistan’ın Batı’ya arkasını dönmek yerine denge politikası izlediği ve Batı’yle entegrasyona önem verdiği özellikle de ekonomik açıdan AB’yi bir fırsat olarak gördüğünden bahsetmek mümkündür. Bu noktada Kosova-Sırbistan sorunu için Belgrad’ın her ne kadar Kosova’yı parçası olarak gördüğüne dair yorumlar olsa da Sırp Belediyeler Birliği’ne ya da benzeri bir yönetim erkine olumlu baktığından bahsedilebilir. Zira Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in Kosova’daki Sırp temsilcilerine bahsi geçen 4 belediyede yerel seçimlerin bir an önce düzenlenmesi için çağrıda bulunması,[2] bu durumu kanıtlar niteliktedir.

Kosova-Sırbistan ilişkilerinde NATO’nun oldukça etkili olduğundan bahsetmek mümkündür. NATO’nun sadece Avrupalı müttefikleri için bölgede varlık gösterdiğinden bahsetmek eksik bir yaklaşım olur. Zira Sırbistan, her ne kadar 24 Eylül’de yaşanan çatışma süreci olumsuz etkilese de Rusya ve Çin’le ilişkilerine zarar vermeden Batı’yla münasebetlerini derinleştirmeyi hedeflemektedir. Bu noktada Belgrad’ın yaşanılan gerilimde olası bir aşırılığa karşı Kuzey Kosova’daki Ulusal Emniyet Teşkilatı’nın görevini NATO liderliğindeki bir barış gücünün devralmasını talep etmesi,[3] Sırbistan’ın Batı’ya yaklaşımını ve kendi aleyhine oluşabilecek bir kamuoyunu engellemeye yönelik bir girişim olarak okunabilir.

Belgrad-Priştine hattında tarafların normalleşmeden uzaklaştığını ileri sürülebilir. Bu yüzden Batı’nın bölgedeki varlığını ve aktörler üzerindeki baskısını arttırması muhtemeldir. Bilhassa NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg tarafından yapılan açıklamada eski şiddetin geri dönüşüne izin verilmeyeceğinin vurgulanması,[4] Batı’nın tavrını kanıtlar niteliktedir. Bunun yanı sıra ABD’nin Sırbistan Büyükelçisi Christopher Hill’in yaptığı açıklamada Sırbistan’ın Kosova’yı tanımasını istemesi,[5] Washington’un iki aktör arasındaki ilişkilerle yakından ilgilendiğinin bir göstergesidir. 

Tüm bunlardan hareketle Kosova-Sırbistan ilişkileri nezdinde dondurulmuş ihtilafın yeniden ortaya çıktığı ileri sürülebilir. Sorunun önemli unsurlarından biri olarak görülen Kosovalı Sırpların statüsünün ise uzun vadede tartışılacağı ve konunun uluslararası bir gündeme dönüşeceği öngörülebilir. ABD’nin ise küresel ölçekte rekabet ettiği Rusya ve Çin’in nüfuzunu genişletmesine karşı mevzu bahis gerilimdeki rolünü derinleştireceğinden bahsetmek mümkündür. Zira Washington ne bölgede ne de küresel ölçekte rakiplerine manevra alanı kazandırmak ve hegemonyasını kaybetmek istememektedir.

Sonuç olarak küresel siyasetteki güç mücadelesi farklı coğrafyalarda kendini göstermektedir. Kosova-Sırbistan arasındaki gerilim jeopolitik konumu hasebiyle AB ve dolayısıyla ABD tarafından bir risk olarak görülmektedir. Trans Atlantik güvenlik ilişkilerinin NATO üzerinden şekillendiği düşünüldüğünde Washington’un Avrupalı müttefiklerinin güvenlik kaygılarını gidermek ve Rusya’nın nüfuzunu engellemek için bölgede varlığını arttıracağından bahsetmek mümkündür. Gerek Belgrad’ın gerekse Sırbistan’ın tutumunun Batı’nın beklentisini karşılamaması hasebiyle iki aktör arasındaki gerilimin uluslararası alanda gündeme geleceği ve bu durumun Kosovalı Sırpların statüsü üzerinden şekillenebileceği öngörülebilir.


[1] “NATO Beefs Up İts Kosovo Force As The US Worries About A Buildup Of Serb Troops İn The Area”, APnews, https://apnews.com/article/kosovo-serbia-clashes-raid-police-f671bd21560f60bdca72d2daf7ce50ef, (Erişim Tarihi: 29.09.2023).

[2] “Vučić pozvao Srbe sa Kosova da izađu na izbore”, Aljazeera, https://balkans.aljazeera.net/news/balkan/2023/10/13/vucic-pozvao-srbe-sa-kosova-da-izadju-na-izbore, (Erişim Tarihi: 13.10.2023).

[3] “Serbia Demands That NATO Take Over Policing Of Northern Kosovo After A Deadly Shootout”, APnews, https://apnews.com/article/kosovo-serbia-shootout-nato-policing-vui-3d28b4431ffb3a0428899c59cef773e2, (Erişim Tarihi: 26.09.2023).

[4] “Stoltenberg: NATO neće dozvoliti reprizu nasilja iz 1990-ih”, Aljazeera, https://balkans.aljazeera.net/news/balkan/2023/10/9/stoltenberg-nato-nece-dozvoliti-reprizu-nasilja-iz-1990-ih, (Erişim Tarihi: 09.10.2023).

[5] “Хил: Би сакал Србија да сфати и да признае дека Косово е независна држава”, Slobodenpecat, https://www.slobodenpecat.mk/hil-bi-sakal-srbija-da-sfati-i-da-priznae-deka-kosovo-e-nezavisna-drzhava/, (Erişim Tarihi: 12.10.2023).

The post ABD’nin Kosova-Sırbistan Gerilimine Yaklaşımı appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Bosna-Hersek İç Siyasetindeki Bölünmüşlüğün Dış Politikaya Yansımaları https://www.ankasam.org/bosna-hersek-ic-siyasetindeki-bolunmuslugun-dis-politikaya-yansimalari/ Tue, 24 Oct 2023 12:22:51 +0000 https://www.ankasam.org/?p=62856 7 Ekim 2023 tarihinde başlayan Hamas-İsrail çatışmalarında birçok sivil hayatını kaybederken Ortadoğu, süregelen bir sınamanın yeni boyutlarıyla karşı karşıya kalmıştır. Yaşanan gelişmeler dünya gündemindeki yerini korurken bazı devletler tarafsız bir şekilde olayları kınarken, bazı devletler ise İsrail yahut Filistin’in yanında yer aldıklarını ifade eden açıklamalar bulunmuştur. Bu çerçevede bazı Balkan ülkelerinin bu konudaki değerlendirmeleri de […]

The post Bosna-Hersek İç Siyasetindeki Bölünmüşlüğün Dış Politikaya Yansımaları appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
7 Ekim 2023 tarihinde başlayan Hamas-İsrail çatışmalarında birçok sivil hayatını kaybederken Ortadoğu, süregelen bir sınamanın yeni boyutlarıyla karşı karşıya kalmıştır.

Yaşanan gelişmeler dünya gündemindeki yerini korurken bazı devletler tarafsız bir şekilde olayları kınarken, bazı devletler ise İsrail yahut Filistin’in yanında yer aldıklarını ifade eden açıklamalar bulunmuştur. Bu çerçevede bazı Balkan ülkelerinin bu konudaki değerlendirmeleri de göze çarpmaktadır. Fakat bu noktada dikkat çeken bir ülke vardır ki o da Bosna-Hersek’tir. 

Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti olmak üzere iki farklı entiteden oluşan Bosna-Hersek devletinden haliyle iki farklı açıklama gelmiştir. Zira Bosna-Hersek Federasyonu genel itibarıyla Boşnak ve Hırvatların olaya yaklaşımını ifade ederken, Sırp Cumhuriyeti Sırpların bakış açısını ortaya koymaktadır. Bu bağlamda ülkede birçok konuda halihazırda anlaşmazlıklar ve ikilikler yaşanırken böyle bir durumun yaşanması da pek de şaşırtıcı değildir.

Hal böyleyken iki entitenin de temsil edildiği Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi’nde Boşnak ve Hırvat tarafı farklı bir açıklama ile gündeme gelirken Sırp Cumhuriyeti farklı bir açıklamayla gelmiştir.[1]

Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Boşnak üye Denis Becirovic, İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalara atıfta bulunarak barışın önemli bir şey olduğunu dile getirerek tüm terör olaylarını kınamıştır.[2] Öte yandan Hırvat üye Zeljko Komsic tıpkı Becirovic gibi tarafsızlığını koruyarak açıklama yapmıştır. Komsic, yaşanan olayların yaşanacak daha büyük gelişmelerin habercisi olduğunu ifade ederken sivillerin zarar görmesini acı bir hadise olarak nitelendirmiştir.[3] Bosna-Hersek Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan bir açıklamada ise sivillere vurgu yapılarak olaylar kınanırken tarafsızlığın korunduğu görülmektedir.[4]

Burada dikkat çeken bir nokta ise Boşnaklar ve Hırvatların içindeki politika farklılığıdır. Bu çerçevede olaya dair ilk açıklamayı yapan isimlerden birisi de Bosna-Hersek Bakanlar Kurulu Başkanı olmuştur. Bosna-Hersek Hırvat Demokrat Birliği (HDZ BiH) partisinden Borjana Kristo, Hamas’ın saldırısını adaletsiz olarak nitelendirirken saldırıyı kınamış ve emin bir şekilde İsrail’in yanında olduklarını ifade etmiştir. Kristo’nun bu açıklaması bazı kesimlerce eleştirilirken açıklamasında Filistinlilere yer vermemesi “bencil bir hareket” olarak nitelendirilmiştir.[5]

Sırp Cumhuriyeti’nden yapılan açıklamada ise Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik, terörizmin yenilmesini gerektiğini ifade ederek İsrail’e gerçekleştirilen terör saldırılarını sert bir şekilde kınadığını belirtmiştir. Dodik’in açıklamasında dikkat çeken bir nokta ise İsrail ile Sırp halkının ortak bir “elem tarihe sahip” olduğunun ifade edilmesidir. Öte yandan bu süreçte Sırp Cumhuriyeti Sarayı’na İsrail bayrağı yansıtılmıştır.[6]

Bu noktadan hareketle, Balkanlar’da ve özelde Bosna-Hersek’teki derin bölünmüşlük ve ayrılıkçı politikalar bilinen bir olgudur. Özellikle devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı’nın etkileri çerçevesinde bu bölünmüşlük giderek derinleşmektedir. Yaşanan bu krizlerle Bosna-Hersek’te minimum derecede dahi bir anlaşmanın yaşanamadığı gözler önüne serilmiştir. Özellikle ülkenin ortak tavrını yansıtacak bir dış politikada ortak bir yaklaşımın sağlanamaması dikkat çekicidir.

Bu doğrultuda, Ortadoğu’da gerçekleşen bu olayları değişen küresel dinamikler bağlamında değerlendirmek mümkün olmakla beraber, her ne kadar Balkanlar’a uzak bir bölge olsa da bu olayların ilerleyen süreçte Balkanlar’daki donuk çatışmaları da etkileyeceği söylenebilir. Zira bölünmüşlüğün basit kınama açıklamalarında dahi görüldüğü Bosna-Hersek bu donuk çatışmalara ev sahipliği yapan yerlerin başında gelmektedir. Bu çerçevede, Ortadoğu’daki olayların ülkedeki siyasi hesaplaşmalara alet edildiği söylenebilir.


[1] “I Izrael posvađao BiH: Jedni Hamas vide kao očajne ljude, drugi ističu patnju Izraelaca i Srba”, N1 Info, https://n1info.hr/vijesti/i-izrael-posvadao-bih-jedni-hamas-vide-kao-ocajne-ljude-drugi-isticu-patnju-izraelaca-i-srba/, (Erişim Tarihi: 11.10.2023).

[2] “Bećirović se oglasio o ratu u Izraelu, pozvao na mir”, Vijesti, https://www.vijesti.ba/clanak/615021/becirovic-se-oglasio-o-ratu-u-izraelu-pozvao-na-mir, (Erişim Tarihi: 11.10.2023).

[3] “Komšić: Izrael će surovo odgovoriti i najveću cijenu će platiti narod u Gazi”, N1 Info, https://n1info.ba/vijesti/komsic-izrael-ce-surovo-odgovoriti-i-najvecu-cijenu-ce-platiti-narod-u-gazi/, (Erişim Tarihi: 11.10.2023).

[4] “I Izrael posvađao BiH: Jedni Hamas vide kao očajne ljude, drugi ističu patnju Izraelaca i Srba”, N1 Info, a.g.e., (Erişim Tarihi: 11.10.2023).

[5] Aynı yer.

[6] “Palata RS u bojama zastave Izraela, poruku podrške poslao i Dodik”, N1 Info, https://n1info.ba/vijesti/palata-rs-u-bojama-zastave-izraela-poruku-podrske-poslao-i-dodik/, (Erişim Tarihi: 11.10.2023).

The post Bosna-Hersek İç Siyasetindeki Bölünmüşlüğün Dış Politikaya Yansımaları appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
120 Yıldır Süren Dostluk: Bulgaristan-ABD https://www.ankasam.org/120-yildir-suren-dostluk-bulgaristan-abd/ Mon, 23 Oct 2023 12:56:27 +0000 https://www.ankasam.org/?p=62744 Uluslararası ilişkiler, tarihle birlikte değişen politik, ekonomik ve stratejik dinamikler nedeniyle sürekli bir dönüşüm içerisindedir. Bu evrimsel sürecin bir yansıması olarak, farklı coğrafyalardaki ülkeler arasındaki ilişkiler de zaman içinde farklı boyutlar kazanmıştır.  ABD ve Bulgaristan arasındaki ilişkiler, karmaşık bir geçmişe ve geçmişin ötesine uzanan bir geleceğe sahiptir. Bu ilişkilerin evrimi, uluslararası arenada yaşanan büyük değişimlerin […]

The post 120 Yıldır Süren Dostluk: Bulgaristan-ABD appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Uluslararası ilişkiler, tarihle birlikte değişen politik, ekonomik ve stratejik dinamikler nedeniyle sürekli bir dönüşüm içerisindedir. Bu evrimsel sürecin bir yansıması olarak, farklı coğrafyalardaki ülkeler arasındaki ilişkiler de zaman içinde farklı boyutlar kazanmıştır. 

ABD ve Bulgaristan arasındaki ilişkiler, karmaşık bir geçmişe ve geçmişin ötesine uzanan bir geleceğe sahiptir. Bu ilişkilerin evrimi, uluslararası arenada yaşanan büyük değişimlerin birer yansımasıdır. İki ülkenin dostluğu, Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemde başlamış ve günümüze kadar çeşitli zorluklara rağmen devam etmektedir. 

19 Eylül 1903, Bulgaristan Prensliği ile Amerika Birleşik Devletleri arasında diplomatik ilişkilerin kurulduğu tarihtir.[1]ABD’nin Yunanistan, Romanya ve Sırbistan Elçisi ve Tam Yetkili Bakanı John B. Jackson, ABD Başkanı Theodore Roosevelt’in Güven Mektubunu Bulgaristan Prensi Ekselansları Ferdinand’a takdim etmiştir. İkili diplomatik ilişkilerin yıldönümü her yıl 19 Eylül tarihinde iki devlet arasında düzenlenen bir törenle kutlanmaya devam etmektedir.

Kurulan ilişkilerin ardından ise 22 Eylül 1908 tarihinde Bulgaristan, Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılarak kendi bağımsızlığını ilan etmiştir. 3 Mayıs 1909 tarihinde ABD, Bulgaristan’ın bağımsızlığını resmen tanımıştır. Stabil durumda ilerleyen ilişkiler, İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle eğimini aşağı doğru çekmiştir. Almanya’nın zoruyla Bulgaristan, 13 Aralık 1941 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) savaş ilan etmiştir. Bunun ardından ise Paris Barış Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle beraber 1947 yılında diplomatik ilişkiler tekrar inşa edilmiştir. 

Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği bloku içerisinde yer alan Bulgaristan, ABD’yle ilişkilerine bir duvar örmek zorunda kalmıştır. Sınırlı ilişkiler, Soğuk Savaş’ın bitmesiyle ABD’nin Bulgaristan’a demokratik reform ve kalkınmalar konusunda yardım etmesiyle yerini sürekli ilişkilere bırakmıştır. Bulgaristan, 22 Kasım 2002 tarihinde Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) katılmaya davet edilmiştir. Sofya yönetimi, 29 Mart 2004 tarihinde Washington’da NATO’ya katılım belgelerini teslim etmiş ve böylece siyasi ve askeri ittifakın bir parçası olmuştur.[2]

O tarihten itibaren ABD ve Bulgaristan birçok alanda stratejik ortak konumundadır. Yalnızca siyasi ve askeri alanlarda değil; güvenlik, ekonomik, kültürel alanlarda da yakın işbirliklerine gidilmiştir.

Günümüzde iki taraf stratejik ortaklık vurgusunu her oturumlarında dile getirmişlerdir. Ancak son yıllarda, iki ülke arasındaki ilişkiler olumlu bir yönde ilerlemiştir. İşbirliği, güvenlik, ekonomi ve diğer birçok alanda artmış ve derinleşmiştir. Bulgaristan Dışişleri Bakanı Mariya Gabriel’in ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la 25 Eylül 2023 tarihinde yaptığı görüşmesinde “destek, koordinasyon ve zorluklara ortak yanıt” mesajları verilmiştir.[3] Gabriel açılış konuşmasında Bulgaristan ve ABD’nin dost, müttefik ve ortak olarak her zamankinden daha yakın olduğunu söylemiştir. Bu görüşmeler doğrultusunda Mariya Gabriel, “Bulgaristan stratejik bir ortak, önemli bir müttefik ve bir dosttur” diyerek işbirliklerine tekrardan vurgu yapmıştır.[4]

25 Eylül 2023 tarihli görüşmede iki devlet arasında, yabancı bilgi manipülasyonuna karşı işbirliğini arttıran bir Mutabakat Zaptı imzalanmıştır.[5] Bu zapta göre, Orta ve Doğu Avrupa’da giderek artan bir tehdit olan dezenformasyon ve medya manipülasyonunun yayılmasına karşı iki ülkenin birlikte çalışması için güçlü bir temel oluşturmak amaçlanmıştır.

İki devlet, 120. dostluk yıllarını kutlarken gelecek için belirledikleri noktalar için ortak adım atmaya karar vermişlerdir. Küresel ve bölgesel sorunlara karşı ortak bir fikir çerçevesinde hareket edileceği vurgulanmıştır. Ukrayna’yı destekleme konusunda ortak hareket edileceği, toprak bütünlüğüne yönelik tehditlerden, ekonomik baskılardan ve kötü niyetli etkilerden arınmış, güvenli, müreffeh ve birbirine bağlı bir Karadeniz bölgesi hedeflendiği belirtilmiştir. 

Bulgaristan’ın ev sahipliğini yaptığı çok uluslu NATO muharebe grubuna ABD’nin de ortak katılımı dahilinde, Balkanlar ve Karadeniz bölgesinde güvenliği arttırmak için savunma ortaklığının arttırılacağı öngörülmüştür.[6] Bu sorunlarla beraber Bulgaristan’ın enerji kaynağı noktasında Rusya’ya bağlılığını azaltmak ve ulusal enerji sektörünü çeşitlendirmek amaçlanmaktadır. 

Bu iki ülke, birlikte çalışarak bölgesel ve uluslararası barış, istikrar ve refahın korunmasına katkı sağlamaya devam edebilirler. Bulgaristan ve ABD arasındaki dostluk süreci, tarihsel olarak karmaşık bir yol izlemiş olsa da demokrasi, ekonomik işbirliği ve güvenlik konularında artan işbirliğiyle güçlenmiştir. Bu iki ülke, ortak değerler ve çıkarlar temelinde bir araya gelmiş ve uluslararası ilişkilerde önemli bir partner haline gelmişlerdir. Bugün, Bulgaristan ve ABD arasındaki dostluk sürecinin daha da güçleneceği ve derinleşebileceği söylenebilir.


[1] U.S. Embassy in Bulgaria, “Аnniversary of Diplomatic Relations Between the U.S. and Bulgaria”, US Embassy, https://bg.usembassy.gov/anniversary-diplomatic-relations-u-s-bulgaria/, (Erişim Tarihi: 26.09.2023).

[2] Desıslava Toncheva, “19 Years after Bulgaria Joined NATO, Experts Comment on Its Importance and Challenges”, BTA, https://www.bta.bg/en/news/bulgaria/432034-19-years-after-bulgaria-joined-nato-experts-comment-on-its-importance-and-chall, (Erişim Tarihi: 26.09.2023).

[3] Konstantın Karagyozov, “Second Session of Bulgaria-US Strategic Dialogue Opens in Washington”, BTAhttps://www.bta.bg/en/news/bulgaria/528902-second-session-of-bulgaria-us-strategic-dialogue-opens-in-washington#us, (Erişim Tarihi: 26.09.2023).

[4] Yoanna Vodenova, “Foreign Minister Gabriel Meets with US Secretary of State Blinken”, BTA, https://www.bta.bg/en/news/bulgaria/529009-foreign-minister-gabriel-meets-with-us-secretary-of-state-blinken#us, (Erişim Tarihi: 26.09.2023).

[5] U.S. Embassy in Bulgaria, “U.S. and Bulgaria to Collaborate on Combatting Disinformation”, US Embassy,  https://bg.usembassy.gov/u-s-and-bulgaria-to-collaborate-on-combatting-disinformation-09-25-2023/, (Erişim Tarihi: 26.09.2023).

[6] U.S. Embassy in Bulgaria, “The United States and Bulgaria Hold the Second high-level Strategic Dialogue”, US Embassyhttps://bg.usembassy.gov/the-united-states-and-bulgaria-held-the-second-high-level-strategic-dialogue-09-25-2023/, (Erişim Tarihi: 26.09.2023).

The post 120 Yıldır Süren Dostluk: Bulgaristan-ABD appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Batı’yla İlişkiler Çerçevesinde Yunanistan Dış Politikası https://www.ankasam.org/batiyla-iliskiler-cercevesinde-yunanistan-dis-politikasi/ Mon, 16 Oct 2023 12:21:43 +0000 https://www.ankasam.org/?p=62221 Son dönemde Yunanistan, dış politikada Batı’yla konsolide olmuş bir şekilde hareket etmektedir. Nitekim uluslararası kamuoyunda Miçotakis yönetiminin istikrarı ile ekonomik gelişmesi arasında kurulan bağ, bu durumun gelişmesinde etkilidir. Yunanistan-Amerika Birleşik Devletleri (ABD)-Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkilerin karşılıklı kazanımlar üzerinden şekillendiği ifade edilebilir. Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı’yla oluşan Avrupa’daki enerji krizi ve BRICS aktörlerinin bölgedeki Amerikan nüfuzunu […]

The post Batı’yla İlişkiler Çerçevesinde Yunanistan Dış Politikası appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Son dönemde Yunanistan, dış politikada Batı’yla konsolide olmuş bir şekilde hareket etmektedir. Nitekim uluslararası kamuoyunda Miçotakis yönetiminin istikrarı ile ekonomik gelişmesi arasında kurulan bağ, bu durumun gelişmesinde etkilidir. Yunanistan-Amerika Birleşik Devletleri (ABD)-Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkilerin karşılıklı kazanımlar üzerinden şekillendiği ifade edilebilir. Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı’yla oluşan Avrupa’daki enerji krizi ve BRICS aktörlerinin bölgedeki Amerikan nüfuzunu zorlaması, Doğu Akdeniz’de Yunanistan’a duyulan ihtiyacı artırmıştır.

Miçotakis yönetimi kendi çıkarlarını Batılı müttefiklerinin çıkarlarıyla paralel görmekte ve bu doğrultuda bir dış politika izlemektedir. Buradan hareketle Atina’nın dış politikasında iki temel saikle hareket ettiği iddia edilebilir. Bunlardan ilki, işbirliği içerisinde olduğu aktörlerin yaşadığı krizlerin çözümünde inisiyatif alarak Batı’yla bütünleşmesini sürdürmektir. Bir diğeriyse mevzu bahis çözümlerde Atina’nın aracı olması hasebiyle elde ettiği destekle ekonomik kalkınmasını hızlandırmak ve bölgedeki jeopolitik gücünü arttırmaktır. Yunanistan Dışişleri Bakanı George Gerapetritis’in Ukraynalı mevkidaşı Dmytro Kuleba ile yaptığı telefon görüşmesinde Ukrayna’nın egemenliğini yeniden tesis etmeye ve insani krizleri önlemeye yönelik tüm uluslararası girişimleri desteklediğini vurgulaması,[1] Atina’nın Batı’yla paralel ilerleyen dış politikasına örnek gösterilebilir.

Yunanistan bir süredir ABD’yle temaslarını arttırmakta ve münasebetlerini derinleştirmeye çabalamaktadır. Washington, Doğu Akdeniz’deki varlığını korumaya çalışırken, Atina ise bölgede diplomatik merkez olmayı hedeflemektedir. Görünen o ki; mütekabiliyet üzerinden şekillenen bu ilişki tarafların çıkarlarına hizmet etmektedir. Zira ABD bir taraftan Karadeniz ve Balkanlar’daki Rus nüfuzunu engellemek bir taraftan da Doğu Akdeniz’de olası bir güvenlik krizine karşı askeri bir üs görmek istemektedir.

Üzerinde durulması gereken hususlardan biri ise Atina-Brüksel ilişkileridir. AB, göçmenlere yönelik yaklaşımları sebebiyle eleştirilmektedir. Bu noktada Yunanistan, Avrupa’ya giden göç akımının önünde bir set olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca iki aktör arasında zaman zaman gerilimler yaşansa da enerji krizinin yaşanmasıyla beraber Yunanistan’ın yeni bir alternatif olabileceği görüşü, Brüksel’in ülkeye olan ilgisindeki itici güç olarak görülebilir.

Dolayısıyla Brüksel’in son dönemde Yunanistan aleyhindeki gelişmelere karşı çıktığı ifade edilebilir. Fredi Beleri’nin Arnavutluk tarafından hapsedilmesi üzerine Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Margaritis Schinas, bu durumun Arnavut halkı için Avrupalı emeller önünde engel teşkil edebileceğini ifade etmiştir.[2] Schinas’ın bu ifadesi, Brüksel’in Yunanistan’a olan hassasiyetini göstermektedir. Atina-Brüksel arasındaki işbirliğinin birçok noktada kendini gösterdiği ileri sürülebilir. Nitekim Miçotakis’in Batı Balkan ülkelerinin liderlerini ve AB yetkililerini, Birliğin genişlemesi ve bölgenin Avrupalı geleceği hakkında gayri resmi bir tartışma için Atina’ya davet etmesi, bu durumu kanıtlar niteliktedir.[3]

AB ve ABD’nin ilgisi Yunanistan’ın dış politikasında görece cüretkâr adımlar atabileceğini göstermektedir. Bu çerçevede Atina, Doğu Akdeniz’de çekim merkezi olacağı çok yönlü bir dış politikaya yönlenmektedir. Bilhassa enerji ve güvenlik açısından önemli bir aktör olarak görülen Miçotakis yönetimi, Batı’nın bu ihtiyacını kendi lehine kullanmaktadır. Bu sayede göreceği destekle ekonomik kalkınmasını hızlandıracaktır. Zira Miçotakis yönetimi için kalkınmanın oldukça önemli olduğu ileri sürülebilir. Bu çerçevede Yunanistan 26.000 iş yaratmak amacıyla ücret sübvansiyonları ve sosyal güvenlik katkısı hedeflemektedir.[4] Buna ek olarak Atina, Brüksel’in gözündeki ekonomik verimsizlik imajını düzelterek 2027’ye kadar yeni fonlar almayı planlamaktadır.[5] Ülkenin kalkınma hedeflerinin bir göstergesi de hazırlanmakta olan yasa tasarısıdır. Bahse konu tasarıda, 1932 yılında kabul edilen ve bir kişinin ikinci işte çalışmasını yasaklayan kanun kaldırılacak ve toplam çalışma saati 13 ile sınırlandırılacaktır.[6]

Bir başka husus ise Çin’in uluslararası sistemdeki etkisini her geçen gün arttırmasıdır. Mısır ve Filistin gibi aktörlerin BRICS’e katılma talebi, Batı’nın bölgedeki varlığına karşı bir tepki ve Çin’in önemli bir alternatif olarak görüldüğü şeklinde yorumlanabilir. Buna ek olarak AB, Rusya’ya çeşitli yaptırımlar uygulamış, Moskova ise enerji kozunu kullanarak bölgede krizlerin yükselmesine sebep olmuştur. Ayrıca Kosova-Sırbistan arasında yaşanan krizler, AB’nin Batı Balkanlar açılımını baltalamıştır. Bölgede yaşanacak bir gerilimin çatışmaya dönme riski tarafları endişelendirmektedir. Zira Sırplar ve Ruslar arasındaki münasebetlerin derin olması hasebiyle Rusya’ya bir manevra alanı oluşabileceği düşünülmektedir. Bu noktada Yunanistan jeopolitik konumu hasebiyle oldukça önemli bir aktör olarak karşımıza çıkmaktadır.

Nihayetinde ABD’nin sürdürülebilir bir siyaset izleyebilmesi için bölgedeki varlığını güvenceye alması gerekmektedir. Ayrıca Brüksel-Washington ilişkilerindeki güvenlik anlayışı düşünüldüğünde Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) hem Balkanlar’a hem Karadeniz’e hem de Doğu Akdeniz’e kolay ulaşımı için Yunanistan’ın oldukça önemli bir aktör olduğu ifade edilebilir. Dolayısıyla Atina’nın Doğu Akdeniz’e yönelimi, Batılı müttefiklerinin kazanımlarını artıracaktır.

Daha somut bir şekilde ifade etmek gerekirse; Yunanistan, müttefiklerinin çıkarlarını korurken bölgede diplomatik merkez olma girişimlerini sürdürmektedir. Bu bağlamda bölgede çok yönlü bir politika için harekete geçmiştir. Bakan Gerapetrit’in Mısırlı mevkidaşı Sameh Shoukry ile görüşmesi,[7] bahse konu politikanın önemli adımlarından biridir. Stratejik ortaklığın vurgulandığı görüşmede iklim değişikliği gibi konuların dışında Avrupa’ya enerji elektrik tedariki meselesi görüşülmüştür.[8]

Atina’nın Doğu Akdeniz temaslarında bir başka durak olarak İsrail karşımıza çıkmaktadır. İki ülkenin savunma bakanları bir araya gelerek savunma sanayindeki araştırma ve geliştirme işbirlikleri görüşülmüştür. Söz konusu işbirliğinde Yunanistan’ın silah müşterisi olmasından ziyade İsrail’le işbirliği içinde kendi sistemini geliştirmesi amaçlanmaktadır.[9]  Yunanistan’ın bölgedeki politikasını şekillendirirken, aynı zamanda Avrupa’ya yönelik enerji girişiminin önündeki engelleri kaldırmayı da hedeflediği ileri sürülebilir. Zira Bakan Gerapetrit, Libyalı mevkidaşı Najla Mangoush ile yaptığı telefon görüşmesinde ilişkilerin yeniden başlatılması ve doğrudan iletişim kanallarının açılması gerektiğini vurgulamıştır.[10]

Yunanistan’ın Avrupa’yla ilişkilerini derinleştirmek için enerjiyi bir aracı olarak kullanacağını ifade etmek mümkündür. Nitekim Atina’nın son dönemde enerjiyle ilgili ciddi girişimleri söz konusudur. Batı Makedonya bölgesinde 2024 yılında inşa edilip 2025 yılında faaliyete geçmek üzere 98 megavat kapasiteli iki enerji depolama tesisinin planlanması,[11] bu girişimlere örnek olarak gösterilebilir. Sonuç olarak Atina’nın dış politikasını Batı’yla konsolide bir şekilde sürdürdüğünü ifade etmek mümkündür. Avrupa’daki enerji krizi ve NATO’nun güvenlik endişelerinin Yunanistan dış politikasında belirleyici bir unsur olduğu ileri sürülebilir. Miçotakis’in Doğu Akdeniz’e yönelik girişimlerinin hızlanması, önümüzdeki dönemde bahse konu sorunlar için inisiyatif alacağını göstermektedir.


[1] “Athens And Kyiv Affirm Ties”, Ekathimerini, https://www.ekathimerini.com/news/1217625/athens-and-kyiv-affirm-ties/, (Erişim Tarihi:11.08.2023).

[2] “Schinas: Detention of Ethnic Greek Mayor in Albania ‘Profoundly Anti-European’”, Ekathimerini, https://www.ekathimerini.com/news/1217819/schinas-detention-of-ethnic-greek-mayor-in-albania-profoundly-anti-european/, (Erişim Tarihi:15.08.2023).

[3] “PM To Host Western Balkan, EU Leaders On Monday for Enlargement Talks”, Ekathimerini, https://www.ekathimerini.com/news/1218080/pm-to-host-western-balkan-eu-leaders-on-monday-for-enlargement-talks/, (Erişim Tarihi: 19.08.2023).

[4] “Subsidies to Help Create 26,000 Jobs”, Ekathimerini, https://www.ekathimerini.com/economy/1217358/subsidies-to-help-create-26000-jobs/, (Erişim Tarihi: 09.08.2023).

[5] “Race To Absorb EU Funds”, Ekathimerini, https://www.ekathimerini.com/economy/1217766/race-to-absorb-eu-funds/, (Erişim Tarihi: 15.08.2023).

[6] “Employment Rules in Greece to Be Tweaked”, Ekathimerini, https://www.ekathimerini.com/economy/1217125/employment-rules-in-greece-to-be-tweaked/, (Erişim Tarihi: 05.08.2023).

[7] “Greek And Egyptian Foreign Ministers Hold Talks on Bilateral and Regional Issues”, Ekathimerini, https://www.ekathimerini.com/news/1217094/greek-and-egyptian-foreign-ministers-hold-talks-on-bilateral-and-regional-issues/, (Erişim Tarihi: 04.08.2023).

[8] “FM Highlights Ties with Egypt in Meeting with Counterpart”, Ekathimerini, https://www.ekathimerini.com/news/1217111/fm-highlights-ties-with-egypt-in-meeting-with-counterpart/, (Erişim Tarihi: 04.08.2023).

[9] “Greece, Israel Utilizing Innovation in Defense Cooperation”, Ekathimerini, https://www.ekathimerini.com/news/1217342/greece-israel-utilizing-innovation-in-defense-cooperation/, (Erişim Tarihi: 09.08.2023).

[10] “Athens Seeking Restart with Tripoli.’’, Ekathimerini, https://www.ekathimerini.com/news/1217429/athens-seeking-restart-with-tripoli/, (Erişim Tarihi: 10.08.2023).

[11] “PPC Renewables to Build Energy Storage Facilities”, Ekathimerini, https://www.ekathimerini.com/economy/1217757/ppc-renewables-to-build-energy-storage-facilities/, (Erişim Tarihi: 14.08.2023).

The post Batı’yla İlişkiler Çerçevesinde Yunanistan Dış Politikası appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Brüksel’in Kosova-Sırbistan İlişkilerine Yaklaşımı https://www.ankasam.org/brukselin-kosova-sirbistan-iliskilerine-yaklasimi/ Thu, 05 Oct 2023 10:59:17 +0000 https://www.ankasam.org/?p=61792 Balkanlar, jeopolitik konumu hasebiyle tarihsel süreçte cazibe merkezi olmuş bir coğrafyadır. Bir yandan Akdeniz ve Karadeniz’e açılan kapı bir yandan ise Asya ve Avrupa arasında köprü olması, bölgenin jeopolitik önemini arttırmıştır. Bu çerçevede Balkanlardaki siyasi istikrar uluslararası sistemin başat aktörlerinin stratejisine de konu olmuştur. Özellikle son dönemde hem Avrupa Birliği’nin (AB) hem de Amerika Birleşik […]

The post Brüksel’in Kosova-Sırbistan İlişkilerine Yaklaşımı appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Balkanlar, jeopolitik konumu hasebiyle tarihsel süreçte cazibe merkezi olmuş bir coğrafyadır. Bir yandan Akdeniz ve Karadeniz’e açılan kapı bir yandan ise Asya ve Avrupa arasında köprü olması, bölgenin jeopolitik önemini arttırmıştır. Bu çerçevede Balkanlardaki siyasi istikrar uluslararası sistemin başat aktörlerinin stratejisine de konu olmuştur. Özellikle son dönemde hem Avrupa Birliği’nin (AB) hem de Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) bölgeye yönelik ilgisinin arttığı ileri sürülebilir.

Balkanlar, Avrupa’nın bir parçası olarak görülmektedir. Dolayısıyla Brüksel yönetimi Batı Balkanlar’a yönelik bir genişleme politikası hedeflemektedir. Söz konusu politikanın temel motivasyonunun Rusya’nın bölgedeki siyasi nüfuzunun engellenmesi olduğundan bahsedilebilir. Zira Rusya-Ukrayna Savaşı’yla beraber taraflar arasında çeşitli yaptırımlar uygulanmıştır. Bu bağlamda Batı’nın Moskova’nın bölgedeki etkisini azaltmayı hedeflediği ifade edilebilir.

Balkan coğrafyasındaki siyasi duruma bakıldığında geçmişten beri çeşitli gerilimlerin yaşandığı bilinmektedir. Buradan hareketle AB’nin bölgede yaşanabilecek bir gerilimin çatışmaya dönme riski taşıdığının farkında olduğundan bahsedilebilir. Dolayısıyla Balkanlar’a yönelen Brüksel’in bahse konu coğrafyadaki devletlerden de olumlu karşılık bulduğu ifade edilebilir. Bölge devletleri gerek ekonomik kalkınma hedefleri gerekse demokratik değerlere ulaşma gayesinden dolayı son dönemde Brüksel’le münasebetlerini derinleştirmeye çalışmaktadır. Söz konusu süreçte paydaşlara yönelik çeşitli teşvikler söz konusu olsa da bölge devletlerinin kendi arasında yaşadığı anlaşmazlıklar sürece gölge düşürebilmektedir. Bu noktada AB’nin bir hakem rolü üstlenerek bölgedeki olası risklerin önüne geçmeye çalıştığı ve bölgenin siyasi istikrarının sağlanmasında kilit rol üstlendiğinden bahsetmek mümkündür.

Bölgedeki paydaşlar arasında karşımıza çıkan önemli anlaşmazlıklardan biri ise Kosova-Sırbistan ilişkilerinin normalleşmesidir. Nitekim 2008 yılında Kosova’nın tek taraflı bağımsızlık ilanıyla yükselen anlaşmazlıklar günümüzde geçerliliğini sürdürmektedir. Ancak Brüksel’in bölgeye olan ilgisi hasebiyle Avrupa entegrasyon sürecinin sorunsuz bir şekilde ilerlemesi için her iki aktörle de çeşitli temaslarda bulunulmaktadır. Tarafların resmiyette birbirini tanımaması diyalog sürecinin AB arabuluculuğuyla gerçekleşmesine sebep olmaktadır. Priştine yönetimi ise bu süreç aracılığıyla tanınmama sorununun da çözülmesini beklemektedir. Nitekim Kosova Başbakanı Albin Kurti ilişkilerde normalleşmenin siyasi yönleriyle başlatılmasını istemekte, bunun ön koşulu olarak da karşılıklı tanınmanın gerektiğini savunmaktadır.[1]

Üzerinde durulması gereken asıl husus ise Priştine-Belgrad ilişkilerine AB’nin yaklaşımıdır. Brüksel olası bir güvenlik riskini engellemeye çalışmakta ve dolayısıyla taraflar arasındaki ilişkinin normalleşmesi için çeşitli önlemler almaktadır. Bu çerçevede Brüksel’in yapıcı konumunu korumaya çalıştığı ileri sürülebilir. Söz konusu normalleşme içinse Kosova’nın kuzeyinde Sırp Belediyeler Birliği’nin kurulması öngörülmektedir. Nitekim bölgedeki son yerel seçimler sebebiyle tansiyonun arttığı görülmüş ve bu durumun çözüme kavuşturulması hedeflenmiştir. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in 19 Eylül 2023 tarihinde yaptığı açıklamada, tarafların yapıcı ve iyi niyetle harekete geçmelerini istemesi ayrıca her iki tarafın da ilerleme sürecinde sorumluluğu paylaştığını vurgulaması,[2] Brüksel’in yaklaşımını kanıtlar niteliktedir.

AB, taraflar arasında normalleşmeyi ve Balkan devletlerinin Avrupa entegrasyon sürecinin olumlu bir zeminde ilerlemesini hedeflemektedir. Kosova Gücü (KFOR) Komutanı Tümgeneral Angelo Michele Ristuca’nın söz konusu soruna siyasi bir çözümün gerekli olduğunu ve tarafların ABD’nin desteğinde AB’nin himayesinde diyalog yoluyla gerçekleştirmesinin önemine vurgusu,[3] Balkanlar’ın Batı’yla konsolide olması gerektiğine yönelik kabulünü göstermektedir. Washington yönetiminin AB üyeleriyle güvenlik ilişkileri ve bölgedeki nüfuz arayışı düşünüldüğünde söz konusu destek anlaşılmaktadır.

Kosova ve Sırbistan arasındaki normalleşme sürecinin önünde çeşitli engeller olsa da sürecin istikrarlı bir şekilde ilerlemesi için Batılı aktörler tarafından gerçekleştirilen girişimler devam etmektedir. Nitekim 14 Eylül 2023 tarihinde Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić ile Kosova Başbakanı Albin Kurti arasındaki Brüksel’de müzakereden istenilen sonuç alınamasa[4] da Brüksel’in taraflara yönelik ilgisi sürmektedir. Zira Avrupa Birliği’nin Diyalog Özel Temsilcisi Christian Ramet’in AB’nin taraflardan Ohri Anlaşması’nı ve diğer anlaşmaları gecikmeden uygulamaya başlamalarını istediğini dile getirmesi,[5] bu ilgiyi kanıtlar niteliktedir.

AB, tarafları teşvik etmeye ve farklı güç odaklarına yönelmelerini engellemeye çalışmaktadır. Bu çerçevede normalleşme süreci ve Avrupa entegrasyonu arasındaki bağlantının çeşitli hamlelerle hatırlatıldığı ileri sürülebilir. Son kertede tarafların politikalarının örtüşmemesi hasebiyle sürecin görece yavaş ilerlediğinden bahsedilmelidir. Söz konusu süreçte Kosova’nın tanınması konusu ise dikkat çekici bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim Başkan Vucic, BM Genel Kurulu’na ithafen yaptığı konuşmada bu konuyu vurgulamış ve Sırbistan’ın AB’nin himayesinde Priştine’yle diyaloğu korumak için çalıştığını ifade etmiştir.[6]

Bahsetmenin faydalı olacağı bir başka konu ise tarafların dış politikadaki hedefleridir. Her ne kadar iki aktör de Avrupa’yla entegrasyon sürecinin sorunsuz bir şekilde ilerlemesini istese de dış politikaları farklı temeller üzerinden şekillenmektedir. Kosova uluslararası sistemde tanınırlığını arttırmayı hedeflerken Sırbistan ise tarihsel iddialarının kabul görmesini istemektedir. Her iki aktör tarafından da anlaşmazlıkların diyalog yoluyla ve sulh içinde çözülmesi savunulmaktadır. Ancak üzerinde durulması gereken önemli bir husus ise bölgenin tarihsel mirasıdır. Demografik yapısı oldukça karmaşık olan bölgede zaman zaman gerilimlerin çatışmaya döndüğü görülmüştür. Bu bağlamda tarafların diplomatik temaslarının yanında savunma sanayiini geliştirdiğinden de bahsedilebilir. Örneğin Sırbistan Savunma Bakan Yardımcısı Nenad Miloradoviç’in ülkenin bu yılki silah ihracatının 2022 yılına oranla yüzde 25 daha yüksek olduğunu ifade etmesi,[7] bu durumu göstermektedir.

Sonuç olarak Balkanlar geçmişten bugüne jeopolitik konumu hasebiyle önemli bir coğrafya olarak karşımıza çıkmaktadır. Son dönemde küresel siyasetteki konumunu korumak için Batı’nın bölgeye yönelik ilgisi artmaktadır. Balkanlar’da yaşanacak herhangi bir gerilimin çatışmaya dönme riski taşıması hasebiyle Brüksel’in tehditleri engelleme girişimi söz konusudur. AB’nin Batı Balkanlar’a yönelik genişleme politikasının sürdürülebilirliği için bölgedeki aktörler arasındaki gerilimin önlenmesi gerekmektedir. Bu çerçevede Kosova- Sırbistan arasındaki normalleşme süreci Brüksel tarafından teşvik edilmektedir. Son kertede tarafların politikasının farklı temeller üzerine inşa edilmesi normalleşme ve dolayısıyla AB’nin genişleme hedeflerinin uzun vadeye yayılmasına sebep olmaktadır.


[1] “Kako je Kurti optužio EU da prihvata uslovljavanja koja postavlja Srbija”, Aljazeera, https://balkans.aljazeera.net/news/balkan/2023/9/14/kako-je-kurti-optuzio-eu-da-prihvata-uslovljavanja-koja-postavlja-srbije, (Erişim Tarihi: 14.09.2023).

[2] “EU zabrinut što Kosovo i Srbija ne provode obaveze iz sporazuma”, Aljazeera, https://balkans.aljazeera.net/news/balkan/2023/9/19/eu-zabrinut-sto-kosovo-i-srbija-ne-provode-svoje-obaveze-iz-sporazuma, (Erişim Tarihi: 19.09.2023).

[3] “Командантот на КФОР смета дека ситуацијата на Косово е нестабилна и лесно може да ескалира”, Slobodenpecat, https://www.slobodenpecat.mk/komandantot-na-kfor-smeta-deka-situacijata-na-kosovo-e-nestabilna-i-lesno-mozhe-da-eskalira/, (Erişim Tarihi: 20.09.2023).

[4] “Vučić i Kurti bez dogovora oko ZSO-a i novih izbora”, Aljazeera, https://balkans.aljazeera.net/videos/2023/9/14/vucic-i-kurti-bez-dogovora-oko-zso-i-novih-izbora, (Erişim Tarihi:14.09.2023).

[5] “EU traži dogovor Kosova i Srbije i primjenu Ohridskog sporazuma”, Aljazeera, https://balkans.aljazeera.net/news/balkan/2023/9/20/eu-trazi-dogovor-kosova-i-srbije-i-primjenu-ohridskog-sporazuma, (Erişim Tarihi: 20.09.2023).

[6] “Вучиќ на Генералното собрание на ОН ги обвини западните земји дека со признавањето на Косово брутално ја погазиле повелбата”, Slobodenpecat, https://www.slobodenpecat.mk/vuchikj-na-generalnoto-sobranie-na-on-gi-obvini-zapadnite-zemji-deka-so-priznavanjeto-na-kosovo-brutalno-ja-pogazile-povelbata/, (Erişim Tarihi: 21.09.2023).

[7] “Извозот на оружје од Србија е зголемен за четвртина во однос на лани”, Slobodenpecat, https://www.slobodenpecat.mk/izvozot-na-oruzhje-od-srbija-e-zgolemen-za-chetvrtina-vo-odnos-na-lani/, (Erişim Tarihi: 22.09.2023).

The post Brüksel’in Kosova-Sırbistan İlişkilerine Yaklaşımı appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Azerbaycan’ın Balkanlar’daki Enerji Güvenliğine Katkısı https://www.ankasam.org/azerbaycanin-balkanlardaki-enerji-guvenligine-katkisi/ Sat, 30 Sep 2023 11:06:36 +0000 https://www.ankasam.org/?p=61680 Son dönemde Azerbaycan ve Balkan ülkeleri arasında bir yakınlaşmanın olduğu görülmektedir. Bu yakınlaşmanın temelinde ise enerji faktörü yatmaktadır. Özellikle devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı küresel ölçekte bir enerji güvenliği krizi yaratırken Balkanlar’daki mevcut enerji krizini de daha da derinden etkilemiştir. Bu süreçte Batılı ülkelerce uygulanan yaptırımlar nedeniyle Rusya’dan alınan enerji kaynağı akışında aksaklıklar yaşanmaya başlamıştır. Bölge […]

The post Azerbaycan’ın Balkanlar’daki Enerji Güvenliğine Katkısı appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Son dönemde Azerbaycan ve Balkan ülkeleri arasında bir yakınlaşmanın olduğu görülmektedir. Bu yakınlaşmanın temelinde ise enerji faktörü yatmaktadır. Özellikle devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı küresel ölçekte bir enerji güvenliği krizi yaratırken Balkanlar’daki mevcut enerji krizini de daha da derinden etkilemiştir. Bu süreçte Batılı ülkelerce uygulanan yaptırımlar nedeniyle Rusya’dan alınan enerji kaynağı akışında aksaklıklar yaşanmaya başlamıştır. Bölge ülkelerinin de enerji anlamında bilhassa Rusya’ya bağımlı oldukları göz önüne alındığında mevcut durum daha da iyi anlaşılacaktır.

Azerbaycan mevcut konjonktürden yararlanarak bu durumu fırsata çevirme gayreti içerisindedir. Bu bağlamda, devam eden savaş enerji anlamında Azerbaycan’a yeni bir kapı aralamıştır.[i] Azerbaycan gazının Avrupa’ya ulaştırılmasında Balkanlar bir koridor konumundadır. Bu bakımdan Balkanlar’daki enerji güvenliğimin hassas noktalarının en aza indirgenmesi anlamında bir fırsat doğmaktadır.[ii]

Bu çerçevede atılan önemli adımlardan biri 25 Nisan 2023 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi (SOCAR) ve Bulgaristan, Macaristan, Romanya ve Slovakya devletlerinin ilgili kurumlarıyla bir mutabakat metninin imzalanması olmuştur.[iii] Bu adımla Azerbaycan’ın söz konusu ülkelere olan enerji ihracatını arttırması hedeflenmiştir. Öte yandan, 2023 yılının Ağustos ayında Macaristan ve Azerbaycan arasında yapılan ayrı bir anlaşmayla Macaristan, Azerbaycan’dan 1 milyar metreküp gaz tedarik edeceğini ifade etmiştir.[iv]

Bu gelişmeler yaşanırken Azerbaycan aynı zamanda Sırbistan’la da enerji tedariki konusunda görüşmeler yürütmüştür. Öyle ki 2022 yılında iki ülke lideri bir araya gelerek enerji alanındaki fırsatlara vurguda bulunan stratejik ortaklık konusunda bir sözleşme imzalamışlardır.[v]

Öte yandan, enerji anlamında Rusya’ya bir hayli bağımlı olan Bulgaristan da Azerbaycan’la yaptığı anlaşma sonucu bu ülkeden gaz tedarik etmeye başlamıştır. Bu çerçevede, 2022 yılının sonunda Yunanistan-Bulgaristan Boru Hattı üzerinden Bulgaristan’a Azerbaycan gazı ulaşmaya başlamıştır. Öyle ki, bazıları bu durumu “ezber bozan” bir gelişme olarak nitelendirmiştir. Zira bu adımla Bulgaristan’ın enerji anlamında Moskova’ya olan bağımlılığı azalmıştır. Ayrıca Romanya, Moldova gibi ülkelere gaz akışının sağlanmasının önü açılmıştır.[vi]

Balkanlar’da Azerbaycan’ın enerjisinden faydalanan bir diğer ülke de Arnavutluk olmuştur.[vii] Arnavutluk enerji sepeti çok dar olmasına rağmen bugün gelinen noktada hem bölgenin hem de Avrupa enerji güvenliğinin sağlanmasında önemli bir rol üstlenmektedir. Avrupa’ya ve Balkanlar’a olan gaz akışının sağlanmasının önemli bir boyutunu oluşturan Trans-Adriyatik Boru Hattı, Azerbaycan gazını Arnavutluk üzerinden İtalya’ya taşımaktadır.

Buna ek olarak, bölge ülkelerinden Bosna-Hersek’le de yakın ilişkiler kurmaya ve sürdürmeye gayret gösteren Azerbaycan, bu ülkede bir diplomatik temsilcilik açarak ikili ilişkilerini geliştirmeyi hedeflemektedir. Zira bölgedeki diğer ülkeler gibi bir koridor görevi üstlenen Bosna-Hersek’le sağlanacak enerji işbirliğinin bölgeye önemli katkılar sağlaması beklenmektedir.

Bu noktada Azerbaycan’ın bölgedeki diğer aktörlere nazaran avantajlı bir konumda olduğunu ifade etmekte fayda vardır. Özellikle bölge ülkelerinin 1990’larda yaşamış olduğu dağılma ve etnik temizlik tecrübesini kendinde bulunduran Azerbaycan, bölge ülkeleriyle stratejik ilişkilerin yanı sıra duygusal bir bağ da kurabilmektedir. Ayrıca, kurulan ilişkileri tarafsızlığını koruyarak sürdürmeye gayret eden Azerbaycan, bölge ülkelerince enerji güvenliği ve yatırımlar çerçevesinde bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Bu ise bölgede bir istikrar sağlayıcı rolünü üstlenen Avrupa Birliği’nin (AB) de işine gelmektedir. Zira Azerbaycan’ın bölgedeki artan varlığı enerji anlamında AB’nin işine yararken bölgedeki istikrara da katkı sağlamaktadır.

Bu noktadan hareketle, Azerbaycan’ın giderek bölgedeki varlığını arttırırken bu süreçte enerji diplomasisinden yararlandığını söylemek mümkündür. Azerbaycan’ın Balkan ülkeleriyle olan bu yakınlaşma süreci de beraberinde birçok olumlu getiriyi de içinde barındırmaktadır. Devam eden kriz ortamında ve giderek krizlerin derinleştiği Balkanlar’da Azerbaycan önemli bir aktör olabilir. Enerji boyutu ise bunun temelini oluşturacaktır. İlerleyen süreçte Balkan ülkelerinin pragmatik bir politika izleyerek Azerbaycan’ın sunmuş olduğu fırsatlardan yararlanmaya gayret göstermesi bölgenin kalkınması ve sürdürülebilir bir istikrarın sağlanması açısından daha da önem kazanabilir.


[i] “Baku and the Balkans: Azerbaijan’s Growing Influence, Built on Gas”, Balkan Insight, https://balkaninsight.com/2023/09/13/baku-and-the-balkans-azerbaijans-growing-influence-built-on-gas/, (Erişim Tarihi: 15.09.2023).

[ii] “OPINION: Azerbaijan’s energy diplomacy pivots to the Balkans”, bne IntelliNews, https://intellinews.com/opinion-azerbaijan-s-energy-diplomacy-pivots-to-the-balkans-279478/?source=azerbaijan, (Erişim Tarihi: 15.09.2023).

[iii] “A Trans-Balkan Pipeline Is The Next Project For EU’s Accelerated Energy Cooperation With Azerbaijan”, NATO Association of Canada, https://natoassociation.ca/a-trans-balkan-pipeline-is-the-next-project-for-eus-accelerated-energy-cooperation-with-azerbaijan/, (Erişim Tarihi: 15.09.2023).

[iv] “Hungary Secures Gas Purchase Agreement with Azerbaijan”, Caspian News, https://caspiannews.com/news-detail/hungary-secures-gas-purchase-agreement-with-azerbaijan-2023-8-22-3/, (Erişim Tarihi: 15.09.2023).

[v] “Balkan-Azerbaijan Friendship is Transforming Europe’s Energy Prospects”, Balkan Insight, https://balkaninsight.com/2022/12/07/balkan-azerbaijan-friendship-is-transforming-europes-energy-prospects/, (Erişim Tarihi: 15.09.2023).

[vi] Aynı yer.

[vii] “Azerbaijan Bolsters Cooperation With Balkan Countries”, The Jamestown Foundation, https://jamestown.org/program/azerbaijan-bolsters-cooperation-with-balkan-countries/, (Erişim Tarihi: 15.09.2023).

The post Azerbaycan’ın Balkanlar’daki Enerji Güvenliğine Katkısı appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>