Tarih:

Paylaş:

Refah Muhafızı Harekâtı Husi Saldırılarını Durdurur mu?

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

2023 yılının Kasım ayından itibaren Yemen açıklarında artan ve bölgeden transit geçiş yaparak İsrail limanlarına kargo taşıyan, İsrail bayraklı veya sahipli ticari gemilerini hedef alan Husi saldırıları, navlun ve sigorta ücretlerindeki artış gibi küresel deniz ticaretine olan olumsuz etkilerinin yanı sıra diğer olumsuz etkiler de yaratmaktadır. Büyük denizcilik/petrol şirketlerinin Asya’dan Avrupa’ya Arktik rotadan sonra en kısa güzergâh olan Süveyş rotası yerine, yaşanan güvenlik riski nedeniyle Afrika’nın güneyinde Ümit Burnu’nu dolanarak erişim seçimi, maliyetle birlikte teslimat süresinde de gecikmelere ve buna paralel olarak da yakıt ve karbon emisyonunun artışına sebep olmaktadır.[1] Dahası, halihazırda saldırı yapılan gemilerde ölen gemi adamı bulunmamakla birlikte bu sıklıkla devam etmesi halinde bu durumun da değişebileceği değerlendirilmektedir.

ABD liderliğinde 2022 yılında kurulan ve “Kızıldeniz, Bab el Mendeb ve Aden Körfezi’nde uluslararası deniz güvenliği ve kapasite geliştirme çabalarına odaklanmak”[2] olan misyonu genişletilen ve katılımcı ülke sayısı artırılan Birleşik Görev Gücü 153 (CTF-153)’ün komuta edeceği Refah Muhafızı Operasyonu’nun Husi saldırılarını önlemeye yönelik katkılarının; bölgenin genişliği, devriye görevi yapacak gemi sayısının bölgeden geçecek tüm ticari gemileri Husi saldırılarına karşı koruma kalkanı altına almak için yeterli olmayacağı ve tamamının hava savunma imkânlarının ABD gemilerininki kadar[3] gelişmiş olmaması nedeniyle sınırlı kalacağı değerlendirilmektedir.

Konuya ilişkin Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Karargâhı Komutanlığını, NATO’nun Somali deniz haydutluğuna yönelik Okyanus Kalkanı Harekâtının devam ettiği 2009-2013 yılları arasında yürüten ABD’li emekli Amiral Stavridis, Bloomberg’e yaptığı açıklamalarda Refah Muhafızı Operasyonunun saldırıları önleyebilmesine yönelik dört temel unsurundan bahsetmiştir.

Bunlarda ilki; “petrol fiyatlarının yükselmesine neden olarak İran’a fayda sağlamak ve Batı’nın Gazze’deki saldırıları önlemek için İsrail üzerindeki baskıları artırmak” olarak açıkladığı saldırıların ardında yatan temel motivasyonu anlamak ve bu kapsamda Husi altyapısına karşı saldırı temelli (ofansif) bir anlayışla ABD ve ortaklarının, karadaki hedeflere Tomahawk füzeleri ile karşı saldırılar yapmak olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Umman Körfezi’nde devriye gezen USS Eisenhower uçak gemisindeki saldırı uçaklarını kullanmanın ve yeterli sonuç alınmazsa da İran’ın Kuzey Hint Okyanusu ve Körfezdeki petrol ve gaz platformları ile limanlar gibi altyapısına yönelik saldırılar yapılmasını önermiştir.

İkinci olarak tam entegre bir istihbarat resminin sağlanması ve bunun için de keşif gözetleme faaliyetlerinde İHA kullanımı ile toplanan verilerle operasyon merkezi olacağı değerlendirilen Bahreyn, Manama’daki ABD Beşinci Filosunun karargâhındaki görev gücü komuta merkezinin beslenmesi gerektiğini belirten Amiral, üçüncü olarak ise ABD’nin başta Suudi Arabistan ve BAE olmak üzere müttefik ve ortaklar çemberini genişletmek üzere çalışılmasının önemini vurgulamıştır.

Dördüncü olarak ise; hedeflerin büyük ölçüde ticari taşımacılık olduğu göz önüne alındığında, ABD’nin başta Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) ve denizcilik şirketleri ile daha kapsamlı bir koordinasyon sağlayarak gemilerde görevlendirilecek silahlı özel güvenliklerin önemini belirtmiştir. Amiral son olarak, Refah Muhafızı Operasyonu’nun, Somali’nin deniz haydutluğu ile mücadele derslerini kullanarak ve bunları yeni tehditler açısından güncelleyerek doğru yönde atılmış bir adım olduğunu belirtmiştir.[4]

Ancak göz önüne alınması gereken bazı diğer hususların bulunduğunu belirtmek gerekmektedir. Bunlardan ilki, 2008-2011 yılları arasında Somali açıklarında en yoğun dönemini yaşayan deniz haydutluğu saldırılarından Husi saldırılarının farkının, ilkinin maddi kazanç için yapılırken ikincisinin siyasi hedefi olması ve siyasi güdülere saik grupları caydırmanın deniz haydutlarından çok daha zor olmasıdır. Temel hedefleri; Babel Mendep boğazından Kızıldeniz üzerinden Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz’e çıkacak gemilerden mümkün olduğunca çoğuna düzenleyecekleri saldırılarla küresel deniz ticaretini sekteye uğratarak Filistin’e yaptığı saldırıları durdurması için İsrail’e baskıların artırılmasını sağlamak olan Husilerin İran’dan aldıkları silah desteği sürdükçe bu tip saldırıların devam etmesi beklenebilir.

Bir diğer husus, bu durumun ABD Donanması için yeni bir kriz ve gemi görevlendirme alanı olacağından Pasifik cephesi için kötü bir haber niteliği taşımasıdır.[5] ABD’nin Avustralya’dan ısrarla bölgede görevlendirmek üzere gemi talep etmesi, Pasifik’te elini zayıflatmak istememesinin sonucu olarak değerlendirilmektedir. Katılımcı ülkeler arasında ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin donanma unsurları, dronlara karşı hava savunma sistemi açısından gelişmiş imkânlara sahip olsa da diğer ülke donanmalarına ait gemiler, yapılacak dron saldırılarını uzun mesafelerden durdurma konusunda aynı yeteneğe sahip olmadığından bu durum gemilerin reaksiyon süresini azaltırken aldıkları riski de artıracaktır. Bunun yanı sıra konu uzmanlarının, müttefiklerin yüksek yoğunluklu deniz harbi konusunda tecrübesinin yeterli olmadığına ve de düşük maliyetli dronları milyon dolarlık füzelerle durdurmanın sürdürülebilir olmadığına dair yorumları bulunmaktadır.[6]

Son olarak ABD’nin savaşı İran da dahil olacak şekilde genişletmesinin, tercih edeceği bir durum olmayacağı değerlendirilmektedir. Bu durum, İbrahim anlaşmaları ile sağlanmaya çalışılan bazı Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki barış ortamına zarar vereceği gibi çatışmanın Orta Doğu’daki dengeleri Batı’nın aleyhine değiştirme potansiyelini barındırmaktadır.


[1] Gökçay Balcı, “How Red Sea attacks on cargo ships could disrupt deliveries and push up prices – a logistics expert explains”, The Conversation, https://theconversation.com/how-red-sea-attacks-on-cargo-ships-could-disrupt-deliveries-and-push-up-prices-a-logistics-expert-explains-220110?utm_source=linkedin&utm_medium=bylinelinkedinbutton, (Erişim Tarihi: 23.12.2023).

[2] Combined Maritime Forces (CMF), CTF 153: Red Sea Maritime Security, https://combinedmaritimeforces.com/ctf-153-red-sea-maritime-security/, (Erişim Tarihi: 23.12.2023).

[3] Brad Lendon, “How US warships are shooting down Houthi drones in the Red Sea, and what might come next”, CNN, https://edition.cnn.com/2023/12/20/middleeast/us-destroyers-houthi-drones-red-sea-intl-hnk-ml/index.html, (Erişim Tarihi: 23.12.2023).

[4] James Stavridis, “US-Led Naval Force Might Not End Houthi Ship Attacks”, Bloomberg, https://www.bloomberg.com/opinion/articles/2023-12-19/can-us-led-naval-force-protect-ships-oil-in-red-sea-persian-gulf, (Erişim Tarihi: 23.12.2023).

[5] Cem Gürdeniz, “Yeni dünya düzeninde denizaltıların yeri”, Veryansıntv, https://www.veryansintv.com/yazar/cem-gurdeniz/kose-yazisi/yeni-dunya-duzeninde-denizaltilarin-yeri/, (Erişim Tarihi: 23.12.2023).

[6] Gonzalo Vázquez, “NATO Must Be Ready for High-Intensity Naval Conflict”, CEPA, https://cepa.org/article/nato-must-be-ready-for-high-intensity-naval-conflict/, (Erişim Tarihi: 23.12.2023).

Emekli Deniz Albay Ferhan ORAL
Emekli Deniz Albay Ferhan ORAL
Born in 1972 in Denizli. He graduated from the Naval War College in 1994. During his 24-year career, he served in various submarine ships and headquarters. Among his headquarters assignments, he served as the Directorate of Civil-Military Cooperation of the EU Force in Bosnia-Herzegovina, the Directorate of Planning and Principles of the General Staff, the Operations-Intelligence Directorate of the Supreme Headquarters of Allied Powers in Europe (SHAPE) and the Multinational Maritime Security Center of Excellence. He holds master's degrees in Sociology and Maritime Safety, Security and Environmental Management and is currently pursuing his PhD in Maritime Safety, Security and Environmental Management at Dokuz Eylül University, Faculty of Maritime Studies. He has three articles published in national refereed journals. Maritime security and NATO issues are among his research and study areas and he speaks English and basic French.