ANKASAM ANALİZ Arşiv — ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi https://www.ankasam.org/kategory/yayinlar/analiz/ Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Sat, 16 Mar 2024 13:01:09 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.4.3 İran’da İstihbarat Örgütleri Nasıl Kontrol Ediliyor? https://www.ankasam.org/iranda-istihbarat-orgutleri-nasil-kontrol-ediliyor/ Mon, 10 Dec 2018 10:43:00 +0000 https://www.ankasam.org/?p=46298 İnsan yığınlarının sistematik bir şekilde toplumsallaşması neticesinde söz konusu olan münasebetler çerçevesinde tesis edilen yönetim mekanizmaları, gerek mevcut sistemin işleyişini gerekse başka sistemlerle olan işbirliği veya rekabet süreçlerini yönetebilmek amacıyla çeşitli yöntemlere başvurmuşlardır. Daha farklı bir şekilde ifade etmek gerekirse insanların bireysel yaşamdan toplumsal yaşama geçmelerine müteakip ortaya çıkan devlet mekanizması, birbiriyle rekabet eden veya […]

The post İran’da İstihbarat Örgütleri Nasıl Kontrol Ediliyor? appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
İnsan yığınlarının sistematik bir şekilde toplumsallaşması neticesinde söz konusu olan münasebetler çerçevesinde tesis edilen yönetim mekanizmaları, gerek mevcut sistemin işleyişini gerekse başka sistemlerle olan işbirliği veya rekabet süreçlerini yönetebilmek amacıyla çeşitli yöntemlere başvurmuşlardır. Daha farklı bir şekilde ifade etmek gerekirse insanların bireysel yaşamdan toplumsal yaşama geçmelerine müteakip ortaya çıkan devlet mekanizması, birbiriyle rekabet eden veya çatışan aktörlerdir. Uluslararası ilişkiler teorileri üzerinden bir perspektif çizilmeye çalışıldığında realist paradigmanın önermelerine atıfta bulunarak sistemin bir doğa halini yansıttığı, bu doğa halinde devletlerin güç ve çıkar mücadelesi içerisinde oldukları ifade edilebilir. Söz konusu güç ve çıkar mücadelesi ise devletlerin çatışması ve hatta savaş riskini bünyesinde barındırmaktadır. Çatışma veya savaş riski ise karar alıcıları, yönetim mekanizmalarını ya da devletleri birtakım araçları kullanmaya mecbur kılmaktadır. Bu bağlamda kadim dönemlerden itibaren istihbarat önemli bir öğe olarak ele alınmıştır.
Genel anlamda ele alındığında istihbarat gerek devletin iç dinamikleri gerekse uluslararası sistemdeki diğer aktörlere yönelik yürütülen sistematik faaliyetlerdir. Söz konusu faaliyetler sivil veya askeri perspektifte yürütülebilen; siyasi veya bürokratik makamlara sunulmak amacıyla toplanan bilgi, veri ve belgelerdir. Bahse konu bilgi, veri ve belgeler açık ve kapalı kaynaklardan elde edilebilen her türlü unsuru kapsamaktadır.
Günümüzde gelinen noktada istihbaratın sadece bilgi, veri ve belge toplamayla sınırlı faaliyetler yürütmediği görülmektedir. Bu minvalde istihbarat yapıları klasik görevlerinin yanında açık veya örtülü operasyonlar gerçekleştirmek, karşı istihbarat faaliyetleri yürütmek, algı operasyonları ve propaganda yapmak gibi metotları da etkin bir şekilde kullanmaktalardır.
Özellikle çatışma halinin hakim olduğu veya istikrarsızlığın hüküm sürdüğü devlet ya da bölgesel sistemlerde istihbarat kurumlarının daha etkin olduğu görülmektedir. Ortadoğu ise uluslararası ilişkiler tarihi boyunca (bazı dönemler istisna oluşturmak kaydı şartıyla) istikrarsızlığın hüküm sürdüğü bir bölge olagelmiştir. Bu yüzden bölge devletleri hem iç hem de dış politikalarında istihbarat kurumlarına oldukça fazla önem atfetmiş ve rol vermişlerdir.
Ortadoğu jeopolitiğinin önemli ve etkin aktörlerinin başında gelen İran İslam Cumhuriyeti ise istihbarat faaliyetleri ve kurumlarının etkinliği bağlamında öne çıkan bir devlettir. Söz konusu devlet hem rejimin muhafazası ve devamı hem de dış politikadaki çıkar ve amaçlarının gerçekleştirilmesi noktasında istihbarat kurumlarını vazgeçilmez bir enstrüman olarak ele almaktadır. Bu doğrultuda tesis edilen istihbarat kurumları iç ve dış politik süreçlerde her türlü yönteme başvurmak suretiyle faaliyetlerini yürütmektelerdir.
İran’da istihbarat kurumları ve bu kurumların kontrol süreçlerini analiz edecek olan bu çalışmada ilk olarak sivil-asker ilişkileri ve istihbarat örgütleri ele alınmıştır. Çalışmanın devamında İran’ın otoriter rejim özelliği ağır basmasından dolayı otoriter rejimlerde istihbarat örgütlerinin kontrolüne ilişkin tespitler yer almaktadır. Çalışmanın teorik alt yapısının biraz önce belirtilen iki bölümde ele alınmasının akabinde İran’ın dış politika hedefleri, İran istihbaratının yapısı ve İran istihbaratının sivil-asker ilişkileri kapsamında analizi yapılmaya çalışılacaktır.

The post İran’da İstihbarat Örgütleri Nasıl Kontrol Ediliyor? appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
İran’da İslam Devrimi’nin 40. Yıldönümüne Bir Kala “Karşı Devrim” Mümkün mü? https://www.ankasam.org/iranda-islam-devriminin-40-yildonumune-bir-kala-karsi-devrim-mumkun-mu/ Tue, 10 Apr 2018 10:38:00 +0000 https://www.ankasam.org/?p=46291 11 Şubat 2018 tarihinde İran İslam Devrimi’nin 39. yıldönümü kutlamalarında konuşan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin ana gündem maddesi şüphesiz 28 Aralık 2017 protestoları sonrası açıktan sorgulanmaya başlanan İslami yönetimin geleceği olmuştur. Cumhurbaşkanı Ruhani, ülkedeki muhalif kesimlerin devrimin ilk gününden bu yana yönetimden dışlanmasına atıfta bulunarak, “Biz bazı insanları yanımızda tutabilecekken devrim treninden aşağı ittik. Bugün herkesi […]

The post İran’da İslam Devrimi’nin 40. Yıldönümüne Bir Kala “Karşı Devrim” Mümkün mü? appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
11 Şubat 2018 tarihinde İran İslam Devrimi’nin 39. yıldönümü kutlamalarında konuşan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin ana gündem maddesi şüphesiz 28 Aralık 2017 protestoları sonrası açıktan sorgulanmaya başlanan İslami yönetimin geleceği olmuştur. Cumhurbaşkanı Ruhani, ülkedeki muhalif kesimlerin devrimin ilk gününden bu yana yönetimden dışlanmasına atıfta bulunarak, “Biz bazı insanları yanımızda tutabilecekken devrim treninden aşağı ittik. Bugün herkesi tekrar devrimin başarı ve zaferi olan bu trene davet etmeliyiz.” sözlerini sarf etmiştir. Bahsi geçen bu “İslam Devrimi treni”nden atılanlara günümüzde İran’ın eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın da dahil olduğu iddia edilebilir. Lakin Devrim Rehberi Ali Hamaney’i hırsızlıkla suçlayan ve huzursuzluğun devrimin temellerine sirayet ettiğini vurgulayan Ahmedinejad, İran’da İslami yönetimin geleceğini açık bir şekilde tartışmaya açmıştır.
Böylelikle İran’da İslami sistemin bir parçası olarak cumhurbaşkanlığı yapmış radikal muhafazakâr ismin Devrim Rehberliği, Yargı erki ve Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) ifade eden yerleşik nizam tarafından doğrudan hedef alınması, ülkenin geleceğinin daha fazla sorgulanmasına yol açmıştır. 28 Aralık 2017 tarihinde İran’ın Meşhed kentinde patlak veren ve ardından ülke geneline yayılan ekonomik temelli protestolar İslami yönetimin geleceğini tartışmaya açmıştır. İran halkının hem 12. hükümetten hem de İslami yönetimden ümidini keserek sokaklara dökülmesinin sebepleri, İran’daki son bir yıllık süreç analiz edildiğinde dahi kolaylıkla anlaşılabilir. İran’da ikinci kez ve yeniden büyük umutlarla cumhurbaşkanlığına seçilen Hasan Ruhani’nin yerleşik nizamla yaşadığı çekişmeler, toplumsal düzeydeki huzursuzluğu ciddi bir şekilde arttırmış ve neredeyse yeni bir devrimin kapısını aralamıştır. Dolayısıyla ilk aşamada Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin reform çabalarını, yerleşik nizamla yaşadığı görüş ayrılıklarını ve bu kapsamda karşılaştığı zorlukları ele almakta fayda vardır.

The post İran’da İslam Devrimi’nin 40. Yıldönümüne Bir Kala “Karşı Devrim” Mümkün mü? appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
İranofobi https://www.ankasam.org/iranofobi/ Sat, 10 Mar 2018 10:35:00 +0000 https://www.ankasam.org/?p=46284 1979 yılındaki İslami Devrim sonrası Tahran’ın benimsediği devrim ihracı prensibi şiarıyla başta komşu devletler olmak üzere bölgesel ve küresel güçlerin İran korkusu olağan bir hal almıştır. Dolayısıyla İran’ın, Ortadoğu’da istikrarı bozmaya çalışan ülke olarak tanımlanması gayet normaldir. Nitekim Arap ve Batı Dünyası’ndaki karar mekanizmaları da İran rejiminin, hükümetleri için tehdit unsuru olduğunu düşünmektelerdir.İran karşıtlığının boyutu, […]

The post İranofobi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
1979 yılındaki İslami Devrim sonrası Tahran’ın benimsediği devrim ihracı prensibi şiarıyla başta komşu devletler olmak üzere bölgesel ve küresel güçlerin İran korkusu olağan bir hal almıştır. Dolayısıyla İran’ın, Ortadoğu’da istikrarı bozmaya çalışan ülke olarak tanımlanması gayet normaldir. Nitekim Arap ve Batı Dünyası’ndaki karar mekanizmaları da İran rejiminin, hükümetleri için tehdit unsuru olduğunu düşünmektelerdir.
İran karşıtlığının boyutu, ülkenin Ortadoğu’daki varlığının ne denli önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu minvalde ülkenin nükleer programı ve füze sistemini geliştirme çabalarına karşı Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) yaptırımlarına maruz kalması; söz konusu durumun göstergesi olarak ele alınabilir.
Foreign Policy Dergisi yazarı Stephen M. Walt’ın 16 Ocak 2018 tarihinde, “İslami Histeri Cumhuriyeti” başlığıyla yaptığı araştırma; son yıllarda İran’ın Ortadoğu’daki tehdidinin arttığını göstermektedir. ABD’nin burada yapmaya çalıştığı şey, İran tehdidi üzerinden bir korku ortamı yaratarak; İran’ı ortadan kaldırmaktan ziyade, bu korku üzerinden hedeflerine ulaşmak olarak karşımıza çıkmaktadır. ABD, fobiyi burada etkin bir şekilde kullanmaktadır. O halde ABD’nin, George Bush döneminde Afganistan ve Irak rejimlerine yaptığı gibi bugün de İran rejimini şeytanlaştırmaya çalıştığını söyleyebiliriz.
Fobi, kişinin yaşadığı travmalar sonucu ortaya çıkmaktadır. Fobi ya da korku dediğimiz şey irrasyonel ve zararlı bir ruhsal sorun olarak, kişinin aslında sıradan olan hadiseleri, kurgulaması sonucu tehdit biçiminde tanımlamasıdır. Zira, insanoğlu hayatının tehlikede olduğunu hissettiği durumlarda doğal bir tepki vererek bir korku içerisine girer.
Yukarıdaki genel kavramsal çerçeveden hareketle oluşturulan “İranofobi” teriminin yaygın bir şekilde kullanıldığını söylemek mümkün değildir. Ancak 1979 yılında İran İslam Devrimi’nin ardından Arap Dünyası’nda yaşanan mezhep çatışmaları nedeniyle İranofobi fenomeni gündeme gelmiştir. Araplar ve Farslar arasındaki tarihi çatışma İran’ın coğrafyada tehdit olarak algılanmasına yol açmaktadır. Bu doğrultuda Pers medeniyetinin yıldızının parlaması, Arap medeniyetinin çöküşünü getirecekmiş gibi görünmektedir. Ayrıca İranofobi fenomeninin tarih boyunca Araplarda olduğu kadar Yahudilerde de yaygın olarak benimsendiğini belirtmek gerekir.
Söz konusu olgunun kaynaklık ettiği sorunların çözüme kavuşabilmesi adına, öncelikle derin bir inceleme yapılması zarureti söz konusudur. Bu maksatla hazırlanan çalışmamızda, İranofobi olgusunun anatomisi ortaya koyulacaktır. İran’ın mezhepçi politikaları üzerinden yayılan İranofobi’nin Arap Dünyası’nın ve Batılı aktörlerin karar alma süreçleri üzerinde bırakacağı etki ele alınacaktır.
Çalışmada metodolojik sırayla İranofobi olgusundan genel hatlarıyla bahsedilecek, İran’ın uluslararası toplum nezdindeki imajına değinilecek, İran korkusunun nedenleri anlatılacak ve İran sendromunun etkileri incelenecektir.

The post İranofobi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Siyasi Manevra Stratejisi Bağlamında İran’ın Afrika Açılımı https://www.ankasam.org/siyasi-manevra-stratejisi-baglaminda-iranin-afrika-acilimi/ Sun, 10 Dec 2017 10:33:00 +0000 https://www.ankasam.org/?p=46277 Genişleme ya da dışarıya açılım stratejisi, belirli zaman dilimlerinde her devletin dış politika doktrininde öncelik verdiği unsurlardan biri olmuştur. Özellikle siyasi, ekonomik ve askerî açıdan genişleme stratejisi, birbirinden bağımsız bölgelerde çeşitli şekillerde karşımıza çıksa da açılım stratejisinde İran, farklı bir nüans ortaya çıkarmaktadır. Devletin söz konusu açılım stratejisi, genel olarak siyasi alana odaklanarak ön plana […]

The post Siyasi Manevra Stratejisi Bağlamında İran’ın Afrika Açılımı appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Genişleme ya da dışarıya açılım stratejisi, belirli zaman dilimlerinde her devletin dış politika doktrininde öncelik verdiği unsurlardan biri olmuştur. Özellikle siyasi, ekonomik ve askerî açıdan genişleme stratejisi, birbirinden bağımsız bölgelerde çeşitli şekillerde karşımıza çıksa da açılım stratejisinde İran, farklı bir nüans ortaya çıkarmaktadır. Devletin söz konusu açılım stratejisi, genel olarak siyasi alana odaklanarak ön plana çıkarılmaya çalışılsa da aslında bu siyasal genişleme İran için hem ekonomik hem de askeri avantajların birlikte kullanılmasına olanak sağlayan bir araç rolünü oynamaktadır. Nedenini ele alacak olursak; genişleme veya ülkenin kendi sınırlarından “kenara açılım stratejisi”, aynı zamanda ülke içinde ekonomik büyümeye neden olmakta, hatta bu eksende doğru yol benimsenecek olunursa, genişleme için hedef alınan ülkeyle birlikte hedef alan ülkeye de fayda sağlamaktadır.
Bu eksende, İran’ın son zamanlarda uluslararası sistemde yaşanan siyasal gelişmelerden sonra siyasi bir manevra yaratacak nitelikte olan açılım stratejisini, dış politika doktrininde gündeme getirmesi ve bu yönde Afrika’yı hedef alarak elini güçlendirme çabaları mevcuttur. Uluslararası ilişkilerde bölgesel varlığını güçlendirerek yalnızca yakın çevresinde değil, aynı zamanda sınırlarından uzakta yer alan bölgelerde de söz sahibi olarak, kendisi için destek elde etmesi olası bir durumdur.
Durum böyle olunca, ilk olarak konunun daha iyi anlaşılması adına İran-Afrika ilişkilerinin tarihsel anlamda kısa bir biçimde ele alınması ve bu eksende Afrika’yı İran için cazip kılan siyasal, ekonomik, askeri ve dini faktörlerin incelenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda İran’ın “Afrika Açılımı Stratejisi’nin” sadece son yılların olayları ekseninde ortaya çıkan bir olgu olmadığının aksine çok daha önceleri var olan fakat zamanla farklı nedenlerden dolayı sekteye uğrayan ilişkilerin hem onarılması hem de İran’a ters düştüğü siyasi konularda elinin güçlendirilmesi adına, kökü eskiye dayanan bir strateji gibi benimsenmesi açısından önem arz etmektedir. Aynı zamanda ikili ilişkilerle ilgili arka plan oluşturulduktan sonra İran’ın “Dördüncü Nesil Savaş” olarak nitelendirilen hibrit savaş stratejisi ekseninde kullandığı yöntem ve araçlardan Afrika açılımı stratejisinde hangilerine daha çok önem verdiği ve bunların ülkeler bazında nasıl kullanıldığını öğrenmek için bazı Afrika ülkeleri örnek alınarak detaylı şekilde anlatılmaya çalışılacaktır.

The post Siyasi Manevra Stratejisi Bağlamında İran’ın Afrika Açılımı appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
İran’ın Irak Stratejisinin Geleceğine Yönelik Senaryolar https://www.ankasam.org/iranin-irak-stratejisinin-gelecegine-yonelik-senaryolar/ Tue, 10 Oct 2017 10:30:00 +0000 https://www.ankasam.org/?p=46270 İster siyasi veya ekonomik ister askeri olsun stratejinin genel anlamdaki hedefi; kazanımları arttırmak, kayıpları azaltmaktır. Stratejinin faaliyet alanı ise gerek ülke içi gerekse ülke dışında belli bir hedefe ulaşmak için ortaya konulan küçük planlardır. Başka bir ifadeyle strateji, şu anki duruma ek olarak geleceğe yönelik olarak düzenlenen iş programıdır. Strateji kapsamında düzenlenen programlar, bir devletin […]

The post İran’ın Irak Stratejisinin Geleceğine Yönelik Senaryolar appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
İster siyasi veya ekonomik ister askeri olsun stratejinin genel anlamdaki hedefi; kazanımları arttırmak, kayıpları azaltmaktır. Stratejinin faaliyet alanı ise gerek ülke içi gerekse ülke dışında belli bir hedefe ulaşmak için ortaya konulan küçük planlardır. Başka bir ifadeyle strateji, şu anki duruma ek olarak geleceğe yönelik olarak düzenlenen iş programıdır. Strateji kapsamında düzenlenen programlar, bir devletin siyasi felsefesi doğrultusundaki hedeflerini yansıtır. Genellikle stratejiler, bir devletin yüce hedefine ulaşmayı amaçlar. Stratejiler kapsamında benimsenen hedefler, devletlerin uluslararası alanda sahip olduğu konumunu güçlendirmek ve korumak olabilir. Dolayısıyla bu amaçla geliştirilen stratejiler kapsamında benimsenen ve kullanılan araçlar, devletlerin dış politikasını belirlememektedir. Devletlerin benimsediği stratejiler, belli bir amacı taşıyan prensibi temsil eder. Ancak stratejilerin benimsediği prensip, stratejinin kendisini temsil etmez. Tersi bir durumun söz konusu olması halinde stratejiyle ulaşılmak istenilen prensip ile bu amaçla geliştirilen program birbirine karıştırılabilirdi. Kısacası strateji, devletlerin ulaşmak istediği prensip adına düzenlenen programlardır.
Alvin Toffler, “Şok” adlı eserinde: “Geleceğe yönelik planlar yapmamız geleceği etkilememiz anlamına gelmektedir. Daha sonra düşüncelerimiz geliştikçe hatalarımızı öğreniriz ve bu şekilde daha dikkatli ve objektif bir şekilde olaylara bakarız. İster istemez gelecek bize değişimle gelecektir. Önemli olan geleceğin bizi razı edeceği ve yarar sağlayacağı şekilde plan yapmamızdır.” şeklinde ifadelerde bulunmuştur.
Çalışma, İran’ın Irak’taki stratejisinin geleceğini işleyecek ve önemini belirtecektir. Nitekim İran yönetiminin Irak’a yönelik geliştirdiği strateji, özelde bölgesel; genel anlamda ise uluslararası tüm ilişkileri yakından ilgilendirmektedir. Başka bir ifadeyle İran’ın Irak’taki stratejisi söz konusu ilişkileri olumlu ya da olumsuz şekilde etkileyecek veya iki etkiyi de bünyesinde karma bir şekilde barındıracaktır.
Belirtmek gerekir ki; İran’ın Irak’taki stratejisini motive eden faktörlerin yanında, Tahran yönetiminin önüne birtakım engellerin çıktığı da aşikardır. Dolayısıyla bu çalışmada İran’ın Irak’taki stratejisiyle ilgili gelecek senaryoları inceleme konusu olacaktır.

The post İran’ın Irak Stratejisinin Geleceğine Yönelik Senaryolar appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Yeni İpek Yolu Projeleri Bağlamında Kazakistan’ın Politikası https://www.ankasam.org/yeni-ipek-yolu-projeleri-baglaminda-kazakistanin-politikasi/ Tue, 10 Oct 2017 10:27:00 +0000 https://www.ankasam.org/?p=46263 1990’lı yılların başında Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve iki kutuplu dünya düzeninin kutup liderlerinden biri konumunda olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin yıkılması ile 1983 yılında ekonomik reform hareketleri başlatan Çin Halk Cumhuriyeti’nin yükselişi eş zamanlı olmuştur. Dolayısıyla Çin’in eski Sovyet devletleri üzerinden batıya doğru açılma isteğinin yanı sıra, ortaya çıkan yeni Orta Asya devletlerinin […]

The post Yeni İpek Yolu Projeleri Bağlamında Kazakistan’ın Politikası appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
1990’lı yılların başında Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve iki kutuplu dünya düzeninin kutup liderlerinden biri konumunda olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin yıkılması ile 1983 yılında ekonomik reform hareketleri başlatan Çin Halk Cumhuriyeti’nin yükselişi eş zamanlı olmuştur. Dolayısıyla Çin’in eski Sovyet devletleri üzerinden batıya doğru açılma isteğinin yanı sıra, ortaya çıkan yeni Orta Asya devletlerinin başta Çin olmak üzere bölgeyle ekonomik olarak bütünleşme yönündeki arzusu; iki tarafın karşılıklı işbirliğine zemin hazırlamıştır. Ayrıca Avrupa Birliği ülkelerinin kıtasal ticaret yollarının gelişimi doğrultusunda istekli olması, tarihi İpek Yolu’nun yeniden canlanmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla Avrasya kıtasının tam merkezinde bulunan ve Robert Kaplan’ın ifadesiyle Avrasya’nın kalpgahı konumunda bulunan Kazakistan’ın tutumu bu kapsamda oldukça önemlidir. Bu yazıda “Yeni İpek Yolu Projeleri” adını verdiğimiz uluslararası kıtasal ticaret yollarının gelişiminde Kazakistan’ın konumu ve Kazak yönetiminin bu doğrultudaki politikası ele alınacaktır.

The post Yeni İpek Yolu Projeleri Bağlamında Kazakistan’ın Politikası appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Avrupa Güvenliği Kapsamında Ukrayna Krizi https://www.ankasam.org/avrupa-guvenligi-kapsaminda-ukrayna-krizi-2/ Tue, 10 Oct 2017 10:24:00 +0000 https://www.ankasam.org/?p=46259 İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan büyük yıkımlar büyük devletleri savaşın önlenmesi maksadıyla arayışlara itmiştir. Başarısız Milletler Cemiyeti (MC) tecrübesinin ardından günümüzde halen varlığını ve küresel güvenliğe etkisini devam ettiren Birleşmiş Milletler (BM) barışın sürekliliği yönündeki arayışların en önemli tezahürü olarak gösterilebilir. Birleşmiş Milletlerin ortaya çıkışından bugüne kadar birinci ve ikinci dünya savaşlarına benzer bir savaş […]

The post Avrupa Güvenliği Kapsamında Ukrayna Krizi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan büyük yıkımlar büyük devletleri savaşın önlenmesi maksadıyla arayışlara itmiştir. Başarısız Milletler Cemiyeti (MC) tecrübesinin ardından günümüzde halen varlığını ve küresel güvenliğe etkisini devam ettiren Birleşmiş Milletler (BM) barışın sürekliliği yönündeki arayışların en önemli tezahürü olarak gösterilebilir. Birleşmiş Milletlerin ortaya çıkışından bugüne kadar birinci ve ikinci dünya savaşlarına benzer bir savaş görülmemesine rağmen dünya bölgesel anlamda pek çok silahlı çatışmaya sahne olmuştur. Esasında Birleşmiş Milletlerin temel yapılanmasına baktığımızda savaşların önlenmesinden daha ziyade büyük güçlerin karşı karşıya gelebileceği bir savaşın önlenmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Nitekim 20. yüzyılın çok kutuplu sisteminde beş büyük güç olarak ifade edebileceğimiz ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’in oluşturduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), hem ülkeler arasındaki diyaloğun artmasını sağlamış hem de veto yetkisinin sağladığı etkiyle ülkelerin askeri anlamda tek taraflı hareket etme özgürlüğünü sınırlamıştır.

The post Avrupa Güvenliği Kapsamında Ukrayna Krizi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
İran’ın Artan Bölgesel Etkinliği ve Yaşanan Krizler Özelindeki Uygulamaları https://www.ankasam.org/iranin-artan-bolgesel-etkinligi-ve-yasanan-krizler-ozelindeki-uygulamalari-2/ Sun, 10 Sep 2017 10:21:00 +0000 https://www.ankasam.org/?p=46249 Arap ayaklanmaları sonrası siyasal bazda “tektonik” diyebileceğimiz hareketlenmelere sahne olan Ortadoğu’da bir aktörün etkinliğinin arttığına tanıklık ediyoruz. Kendi mezhepsel, siyasal ve bölgesel duruşuna yakın olan aktörlerle yakın bağlar kurduğu bilinen İran, Arap ayaklanmalarına paralel olarak bu bağları kullanmaya başlamış ve bölgesel anlamda ne denli önemli bir aktör olduğunu kanıtlamıştır. Diplomatik, askeri ve lojistik destek sağladığı […]

The post İran’ın Artan Bölgesel Etkinliği ve Yaşanan Krizler Özelindeki Uygulamaları appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Arap ayaklanmaları sonrası siyasal bazda “tektonik” diyebileceğimiz hareketlenmelere sahne olan Ortadoğu’da bir aktörün etkinliğinin arttığına tanıklık ediyoruz. Kendi mezhepsel, siyasal ve bölgesel duruşuna yakın olan aktörlerle yakın bağlar kurduğu bilinen İran, Arap ayaklanmalarına paralel olarak bu bağları kullanmaya başlamış ve bölgesel anlamda ne denli önemli bir aktör olduğunu kanıtlamıştır. Diplomatik, askeri ve lojistik destek sağladığı müttefikleri üzerinden yaşanan problemleri kendi çıkarları yönünde manipüle etmeyi amaçlayan Tahran’ın bu konuda belli bir başarı elde ettiğini de söyleyebiliriz. Suriye, Irak ve Yemen gibi bölgesel çatışma noktalarında gözler önüne serilen İran etkinliği bu duruma önemli birer örnek oluşturmaktadır. Diğer taraftan, aynı ülkenin kendi içerisinde de “yenilikçiler” ile “muhafazakârlar” bağlamında ciddi bir kırılganlığa sahip olduğunu unutmamak gerekir. Bu kırılganlık, İran’ın bölgesel görünürlüğünü azaltmak isteyen aktörlerin izledikleri strateji ve hamlelere bağlı olarak ülke içerisinde çeşitli görünümler alabilmektedir. Tahran karşıtı hamlelerin yoğunluk kazandığı dönemlerde “dini liderlik” merkezli “muhafazakârların” çatışmacı dili ve hamleleri İran’ın toplumsal/siyasal yönelimleri bağlamında daha etkin bir hal alırken, İran’ı uluslararası sistemin meşru bir aktörü olarak kabullenmeye yönelik girişimler eksenindeyse Hatemi ve şimdi de Ruhani gibi “reformcu” liderler özelinde “yenilikçi” anlayış güçlenmektedir. Ne var ki, muhafazakârların kurguladığı “güvenlikçi” karakterin devlet organları ve izlenen politikalar anlamında daha görünür olduğu açıkça ifade edilebilir. Bu durum, bölgesel krizler çerçevesinde de gözler önüne serilmektedir.

The post İran’ın Artan Bölgesel Etkinliği ve Yaşanan Krizler Özelindeki Uygulamaları appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
IKBY’de Gerçekleştirilen Bağımsızlık Referandumunun Hukuki Eleştirisi https://www.ankasam.org/ikbyde-gerceklestirilen-bagimsizlik-referandumunun-hukuki-elestirisi-2/ Sun, 10 Sep 2017 10:17:00 +0000 https://www.ankasam.org/?p=46242 14 Haziran 2014 tarihinde DEAŞ terör örgütünün Musul, Selahaddin ve Anbar şehirlerine girmesi adeta Irak’ta milat olarak değerlendirilmiştir. Bu tarihten sonra Irak’ta devrim niteliğinde siyasi gelişmeler meydana gelmiştir. Bunların başında Kerkük ilinin tamamıyla Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) kontrolüne girmesi ve Sistani’nin fetvası üzerine Haşdi Şabi güçlerinin kurulması gelmektedir. Birçok analiz, 1992 yılında de facto […]

The post IKBY’de Gerçekleştirilen Bağımsızlık Referandumunun Hukuki Eleştirisi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
14 Haziran 2014 tarihinde DEAŞ terör örgütünün Musul, Selahaddin ve Anbar şehirlerine girmesi adeta Irak’ta milat olarak değerlendirilmiştir. Bu tarihten sonra Irak’ta devrim niteliğinde siyasi gelişmeler meydana gelmiştir. Bunların başında Kerkük ilinin tamamıyla Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) kontrolüne girmesi ve Sistani’nin fetvası üzerine Haşdi Şabi güçlerinin kurulması gelmektedir. Birçok analiz, 1992 yılında de facto olarak kurulan “Kuzey Irak Federe Devleti!”nin DEAŞ işgaliyle egemen bağımsız bir devlet olacağını ileri sürmüştür. Fakat petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle Kürt bölgesinde yaşanan ekonomik kriz, Kürt devletinin gerçekleşmesini ve “hayal” sınırlarından çıkmasını engellemiştir.

7 Haziran 2017 tarihinde bir ilk olarak, Kuzey Irak’taki Kürt liderlerinin önemli bir kesimi tarafından IKYB Başkanı Barzani liderliğinde yapılan bir toplantıda bağımsızlık referandumu tarihini belirleme kararı alınmıştır. Bunun ardından 25 Eylül 2017 tarihinde bağımsızlık referandumu IKBY ve tartışmalı bölgelerde gerçekleştirilmiştir. Bu karar, Irak’ta ve uluslararası arenada birçok tepkiye neden olmuştur. Bağdat Hükümeti Başbakanlık Kurulu Sözcüsü Saad el-Hadisi, Kürt liderlerin aldığı bu tartışmalı kararın ardından konuya ilişkin olarak Bağdat hükümetinin resmi tutumunu açıklamıştır. Dolaylı bir şekilde Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bağımsızlık referandumu tarihinin belirlemesi kararını reddeden el-Hadisi, Federal Hükümet ile Bölgesel Kürt Yönetimi arasındaki ilişkinin 2005 Anayasası’na dayandığını ifade etmiştir. Ayrıca el-Hadisi, Irak’ın geleceğini ilgilendiren kararların anayasaya uygun olması gerektiğini belirtmiştir. Bağdat hükümeti, IKBY’nin aldığı bağımsızlık referandumu kararını 2005 Anayasası’ndan hareketle reddetmiştir. Söz konusu referandumun gerçekleşmesinin ardından Irak hükümeti referandum sonuçlarını tanımadığını ve herhangi bir etkisinin olmadığını bildirmiştir. 27 Eylül 2005 tarihinde Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, parlamentoda yapmış olduğu açıklamada: “Anayasa ve kanunun gücüyle IKBY dahil olmak üzere tüm federal otoriteler ülkenin genelinde etkin kılınacaktır.” demiştir. İbadi, açıklamasının devamında: “Referandumun tüm Irak ve IKBY’ye olumsuz etkileri olacak. Bu tek taraflı bir adımdı, referandumun yanı sıra ortaklık anlayışı ve uluslararası irade göz önünde bulundurulmalı. Irak’ın birliği ve egemenliğinden asla taviz vermeyeceğiz. Referandumun sonucuyla ilgili müzakerelerde bulunmayacağız.” sözlerini dile getirmiştir. Referandum öncesi Bağdat referandumu tartışmak üzere gönderilen Kürt heyeti Bağdat’tan aynı karşılığı almıştır.

Kürt liderlerin referandum açıklamasına, Birleşmiş Milletler (BM)’den de beklenen destek gelmemiştir. BM Irak Yardım Misyonu (UNAMI) yaptığı açıklamada, “hiçbir şekilde” referandumun düzenlenmesinde yer almayacağını açıklamıştır. Dolayısıyla BM, 25 Eylül 2017 tarihinde gerçekleştirilen referandumda yer almamıştır. Ayrıca, 16 Ağustos 2017 tarihinde UNAMI Başkanı, IKBY’nin hayata geçirmeye karar verdiği referandumun meşru olmadığını açıklamıştır. BM açıklamalarından önce bağımsızlık referandumu kararı komşu ülkeler ve büyük güçler tarafından da eleştirilmiştir. Türkiye, bu kararın sorumsuz olduğunu açıklarken İran, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini belirtmiştir. Referandumun yapılması aynı şekilde başta Türkiye ve İran olmak üzere uluslararası toplum tarafından kabul görmemiştir. BM ve büyük güçler IKBY’i Bağdat’la görüşmelere çağırmıştır.

IKBY’nin 25 Eylül referandumu sonucu olası bağımsızlığı, siyasi zorluğun yanı sıra birçok hukuki sorunla da karşı karşıya kalmaktadır. Irak Kürt Bölgesi liderlerinin gerçekleştirdiği referandumun tarihsel arka planının ele alınmasıyla söz konusu 25 Eylül referandumu, Irak iç hukuku ve uluslararası hukuk açısından incelenme konusu olacaktır.

The post IKBY’de Gerçekleştirilen Bağımsızlık Referandumunun Hukuki Eleştirisi appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
İran’ın Güvenlik Politikalarında Devrim Muhafızları Ordusu’nun Yeri https://www.ankasam.org/46200/ Tue, 14 Feb 2017 11:43:00 +0000 https://www.ankasam.org/?p=46200 Ordu, bir devletin en temel hedefi olan varlığını devam ettirmesi başta olmak üzere, çıkarlarının elde edilmesi veya korunmasında en önemli role sahip unsurdur. Ancak zaman zaman orduların kimin menfaatini koruduğu belirsizleşmektedir. Ordu devletin çıkarlarını mı, devleti yöneten grubun çıkarını mı, yoksa başka bir elit grubun çıkarını mı korumaktadır? Bir başka deyişle ordu kime tabidir? Ordunun […]

The post İran’ın Güvenlik Politikalarında Devrim Muhafızları Ordusu’nun Yeri appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>
Ordu, bir devletin en temel hedefi olan varlığını devam ettirmesi başta olmak üzere, çıkarlarının elde edilmesi veya korunmasında en önemli role sahip unsurdur. Ancak zaman zaman orduların kimin menfaatini koruduğu belirsizleşmektedir. Ordu devletin çıkarlarını mı, devleti yöneten grubun çıkarını mı, yoksa başka bir elit grubun çıkarını mı korumaktadır? Bir başka deyişle ordu kime tabidir? Ordunun kontrolü kimdedir? Sivil-asker ilişkileri alanının temel sorunsalı olan bu konu, bir devletin iç ve dış politikalarını etkileyen başat faktörler arasındadır. Ordunun kontrolü denildiğinde teşkilatından bütçesine, eğitim-öğretim şeklinden harekât planlarına kadar sivil iradenin istediği yönde, istediği şekilde istediği uygulamada bulunması anlaşılmalıdır. Bazı yazarlara göre, özellikle demokratik bir sistemdeki sivil-asker ilişkileri, kontrolün yanında ordunun etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasını da içermelidir. Ancak bu iki ölçüt, kontrol kriterinin gerçekleşmesi sonrasında mümkün olabilmektedir.
Sivil-asker ilişkilerinin temel ikilemi olan “dışarıya karşı olabildiğince güçlü bir ordu, ancak içeride yönetime tehdit oluşturmayacak şekilde güçsüz bir ordu” sivil-askeri ilişkilerindeki kontrol unsurunu açıklamaktadır. Samuel Huntington sivil kontrolü objektif ve subjektif olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Objektif sivil kontrol ile demokratik sistemlerde olması gerektiği şekilde yönetimi hangi grup alırsa alsın ordun iktidara tabi olması anlatılmak istenmektedir. Subjektif sivil kontrol ile ise ordunun iktidarda olsun veya olmasın belirli bir gruba veya ideolojiye tabi olması ifade edilmek istenmektedir.
Demokratik sistemin vazgeçilmez bir unsuru olan ordunun sivil irade tarafından kontrolü, demokratik olmayan rejimler için de büyük önem arz etmektedir. Özellikle devrimler neticesinde yönetime gelen rejimler için ordunun kontrol edilmesi rejimin devamlılığı için zorunluluk olarak görülmektedir.
Bu kapsamda İran çok iyi bir örnek teşkil etmektedir. 1979 İran İslam Devrimi sonrasında rejimin güvenliğini sağlamak amacıyla halk milis güçlerinden teşkil edilen Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ile İran düzenli ordusundan (Arteş) oluşan ikili yapı, sivil asker ilişkileri ikileminin farklı bir şekilde ele alınışını göstermektedir. Dış tehditlere karşı ihtiyaç duyulan bir ordunun kendisine karşı tehdit oluşturmasını önlemek maksadıyla farklı bir orduyla dengelenmesi amaçlanmıştır.

The post İran’ın Güvenlik Politikalarında Devrim Muhafızları Ordusu’nun Yeri appeared first on ANKASAM | Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi.

]]>